TELEVİZYON habercilerinin pek sevdiği jargonla ifade edersek, “yağmur gibi yağan, bomba gibi patlayan, can yakan ve can sıkan” olaylarla dolu bir hafta sonu yaşadık.
Cumartesi günü yapılan Demokrat Parti Büyük Kongresi’nde Hüsamettin Cindoruk’un genel başkan seçilmesi “iyi oldu” derken, ardından gelen GİK listesini görenler “hayal kırıklığına” uğradı.
Aynı günün gecesinde bardağın dolu tarafından bakarsak “buruk bir sevinç”, boş tarafından bakıldığında da, yine “hayal kırıklığı” yaşandı.
Hadise’nin dördüncülüğü, beklenen hadiseyi yaratmadı.
Ülkelerin gittikçe ciddiye aldığı Eurovision Şarkı Yarışması, artık ciddi bir yapılanmaya kavuşmalı.
Türkiye önermeli meselâ:
“Halkoyu puanlamada yine yüzde 50 etkili olsun ama diğer tarafta da ülke jürileri değil, her ülkenin müzik alanındaki en yetkin ve şöhretli temsilcilerinden oluşacak uluslararası büyük jüri yer alsın.”
* * *
Pazar günü, “sakıncalı bir miting” vardı Ankara’da.
Haber alma ihtiyacı ile önce televizyon kumandasına davrandım ama...
Dağları bekleyen korku ovaya inmiş, televizyon kanallarını sarmıştı!
Bu kez sanal âlemde tur atarken, bir gazetenin sitesinde gördüğüm başlığa inanamadım:
“ETÖ mitingine katılan ilginç isimler ”
İnsaf.
Mahkemenin yasak koyduğu bir tanımı, yasal bir mitinge yakıştırma çabası; ne gazetecilik etiği ile ne de insan onuru ile bağdaşır!
Bir yandan da DSP Kurultayı’nda yaşanan kargaşadaydı aklım.
Doğrusu aklım almıyordu:
Bülent Ecevit’in hatırasına, düşmanından beklenmeyen bir zararı; Rahşan Hanım acaba neden vermişti?
Yine akşam oldu ve son bir umutla Karşıyaka - Kasımpaşa maçını izlemeye koyulduk.
Eyvah ki, gol yemek kaderimiz olmuştu.
Güzel haberlere olan hasretimizi yastık yapmaktan ve kursağımızda kalan hevesle yatağa uzanmaktan başka çare yoktu!
Kıskanılacak bir ömür
ARTIK kötü haberler, cep telefonlarından “mesajınız var” uyarısıyla geliyor.
Ve ne çare, kötü biten haftayı, iyi başlamayan bir haftayla karşıladık:
“Türkan Saylan, vefat etti.”
Bekleniyordu gerçi.
Fakat üzülmemek elde mi?
Elde olmalı belki de.
Türkan Saylan’ın ölümüne üzülmek yerine...
Yaşadığı hayatı kıskanmalı.
Çünkü cüzzam gibi beter bir hastalığa karşı, dünyaya örnek olan bir azimle yaptığı mücadele; aslında eğitime verdiği gönülden bile yüceydi.
Tek derdim var.
Onu, ömrünün son günlerinde üzdük.
Yakışmadı bize.
Hem de hiç.
Tek karelik gerçek