Dünyanın can acıtan gündemine inat; bir tek moda endüstrisi hayatı kendi perspektifinden görmeye devam ediyor. Bu dünyanın tek derdi; sezonun renginin, dönemin şehrinin hangisinin olacağı...
Şu sıraların en moda dönem dizisi “Downton Abbey”, Yorkshire’da geçiyor.
Sevgili Kate (Middleton) Britanya Kraliyet Ailesi’ne en son ferdini hediye etti edeli, İngiltere ve Londra, 2000’lerin başındaki kadar olmasa da, yine başlıca stil çekim merkezi olma payesini üstlendi. Şu sıraların en moda dönem dizisi “Downton Abbey”,
Yorkshire’da geçiyor. Barlarda restoranlarda popcorn sunma çılgınlığı ilk Londra’da başlamıştı; şimdi de pop-up bar The Hutch Club’da devam ediyor. Kullanılmayan otobüsleri restorana çevirmenin örneklerini ilk Los Angeles’da gör-
müştük. (New York’un dört bir köşesinde de insanlar Meksika yemeklerini, türlü çeşit burgeri yemek uğruna şehirde bu kamyonları fellik fellik arıyor.) Londra’da bu modaya kendi dokunuşunu katarak dahil olmuş. Hoxton Meydanı’ndaki Monikers Restoran, kullanılmayan bir okul otobüsünün içine konuşlanmış. Restoranın jöleli dondurmasının meşhur olduğunu öğrenince içimi bir ferahlık kaplıyor. “Demek benim gibi kendini hâlâ 20 yaşında
Aylardır ayakta kalabilmek için direnen Beyoğlu esnafı içinde bir tanesinin yardım çığlığı içimi ayrı cız ettiriyor. O da şehrin en güzel kitabevi olan Robinson Crusoe 389
Tam 19 yıl olmuş açılalı... Öğrencilik yıllarımdan beri yalanarak girdiğim, sadece mimari olarak bile İstanbul’un vazgeçemeyeceğim ilk 5 mekanından biridir, Robinson Crusoe 389... Motto’su “duvarlar boyunca kitap”mış, bilmezdim. Hep bu dükkana benzeyen bir evim olsun istedim. Bazen “Evde okumadığım kitaplar sıra sıra, sadece bakıp çıkayım” desem de, burada bir kitabın başlığının cazibesine kapılmamak hiç mümkün olmamıştır. Bir de şu an şehrin dört bir yanını sarmış zincir kitapçı-kasetçi bozması yerlerde satılan çöp kitaplara da asla yer vermez, Robinson... Gençler! Şimdi her köşede bulabildiğiniz avangard dergileri bu şehre ilk Robinson, hem de üzerine kâr payı eklemeden getirip satmıştır. İstanbul’un fahri amazon.com’u yıllar evvelinden beri bu kitapçıdır. Hâlâ da yurt dışından istediği kitapları internet yerine Robinson’dan ısmarlayanlar vardır. Nefis mimarisinin altında ünlü mimarımız Han Tümertekin’in; o önünde kimbilir kaç fotoğraf çekilmiş logosunda ise Türkiye’nin en önde gelen grafik tasarımcısı
İstanbul’un en vazgeçilmez mekanı Kapalıçarşı’da ne cevherler olduğunu bilmeyen yok. İş, doğru adresleri bulabilmekte...
Cumartesi sabahı Kapalıçarşı’yı iyi bilen dostum Meltem Kazaz’la erken bir sabah programı yaptık. Şehir boş, trafik akıyor, çarşı her zamankinden tenha. Çok beğendiğim Karabağ kilimlerini etüd için Güney Carpet’a uzandı yolum. Tam istediğim gibi, eski bir Karabağ bulmanın keyfi, yanda Mourath Pasha adlı mağazayı keşfetmemle katmerlendi. Kapalıçarşı’da peştamal ve havlu türevlerinin bin türlüsü var. Mourath Pasha, ürünlerinin kalitesini ilk bakışta anladığınız bir mağaza. Ben antrasit peştemallere bayıldım, bir de güney sahillerinin temiz pak pansiyonlarını andıran yatak örtülerine... Ben bu zevkli dükkanı nihayet keşfetmişim, laf mı? Çok ünlü yabancı bir dergi çoktan İstanbul konusuna Mourath Pasha’yı eklemeyi akıl etmiş bile...
www.mourathpasha.com
Bir adres daha
El emeği göz nuru, nefis renkleriyle bulunduğu mekanı tek başına dekore eden Suzani örtülerin de bini bir para, Kapalıçarşı’da... “Nereye gitsem de orijinalini bulabilsem?” diye Güney Carpet’tan Selçuk Bey’e sordum. Tereddütsüz cevabı, “Nurem Tekstil” oldu. “Esnaf en iyisini bilir”
Biraz ondan biraz bundan... Neme şiddetle teslim olmuş İstanbul, dinamik sakinleri için azimle seçenekler sunmaya devam ediyor
Cihangir Yoga, Sakıp Sabancı Müzesi’nin dünyaca ünlü peyzaj mimarları tarafından düzenlenmiş masalsı bahçesinde yoga dersleri organize ediyor.
Açık havada yoga
Lüks deyince aklına sadece yatlar, katlar, arabalar gelenler bu metni pas geçsin. Lüksü hayatın tadını çıkarabilme kapasitesi olarak değerlendirenleri gülümsetecek bir haber vereceğim. Ben de her gün bir doz aldığım “İstanbul Daily Secret” e-bülteni sayesinde haberdar oldum. (Keyifli keşiflerin adresi, “İstanbul Daily Secret”. Sahiden İstanbul’un sırrı sayılabilecek önerilerle geliyorlar. Metropol hayatının parçası olmaktan mutlu, temposu yüksek insanlar için...) Şehrin en ünlü yoga stüdyolarından Cihangir Yoga, Sakıp Sabancı Müzesi’nin dünyaca ünlü peyzaj mimarları tarafından düzenlenmiş masalsı bahçesinde yoga dersleri organize ediyormuş. Ağustos boyunca her çarşamba, sabah 08.30’da... Dersler her seviyede yoga öğrencilerine açıkmış. “Yoga ne menem bir şeydir” deyip çekinenlere de, işin ehli olanlara da “İstanbul’un yaz hoşlukları” temalı bir etkinlik daha. Yoga matınızı yanınızda
Birbirinden büyük, iddialı, meşhur markanın içinde farkını detaylarla ortaya koymayı bilenlerin modası hiç geçmiyor
Türkiye’ye “butik tatil köyü” diye bir konsept getirmiş, Fethiye’de tek başına bir koyda konumlanan Hillside Beach Club’a uzun yıllardır yolum düşmemişti. Üstelik tesisi henüz öğrenciyken keşfetmiş ve çevreme şiddetle tavsiye etmiş olmama rağmen... En önemli nedeni, yıllar içinde çocuklu ailelerin her yaz mutlaka Hillside Fethiye’ye gittiklerini gözlemlemem; çocuklar, bakıcılar ve annelerle sırt sırta tatil fikrine tahammül edemememdir. Bu yaz tatile çıkmamış olmayı da bahane edip 2 günlüğüne uzandım Fethiye’ye. Ben görmeyeli tesis değişmiş. Bir kere benim gibi yalnız, sakin ve sessiz kalmak isteyenler için seçenekleri artırmışlar. Silent Beach eskiden vardı, ona şimdi iki nefis sal da eklenmiş. Sabahın erken saatlerinde, salda verilen yoga dersini tabii kaçırmadım. Salın mucizeleri arasında, Hillside’da 2 gecelik de olsa kalkıp gitmeme neden olan klasik müzik konseri de vardı. Daha önce de tekrar ettikleri bir uygulama; ancak ne denli etkileyici olduğunu anlamak için yaşamak lazımmış. Akşamüstü, gündüz üzerinde güneşlenilen ahşap salları kum plajın karşısına
Rana Korgül, iş dışında kalan zamanlarını bolca seyahatle geçiriyor ve renkli konularla ilgili önerilerini sıralıyor
Dekorasyondan seyahate ve modaya; dergiler için hazırladığı renkli konulardan tanıdığımız bir editör, Rana Korgül. İş dışında kalan zamanlarını da bolca seyahatle geçiren Korgül, “Bu aralar bunlar konuşuluyor” diyor... Parantez içleri de benim notlarım; bazılarında hemfikirim bazılarında değil...
* Gezi elbette listenin başında... Gündeme şok etkisiyle girdi ve yankıları devam ediyor. Hiç de geçmeyecek... (Gezi bizi gençleştirdi, kendimize getirdi. Değil bizim için, dünya tarihinin bence biricik sivil hareket örneği olan Gezi’nin yazı olan 2013, hiçbirimizin hafızasından silinmeyecek.)
* Televizyon, gazete devri bitti. Herşeyi sanal takip etmek moda. Haberi çocuktan al gibi haberi sanal medyadan al! Ancak dergi okumanın keyfi hiç azalmadı. Dergi okumaya, almaya tam gaz devam!... (Bir dergici olarak bu maddeye alkış tutmamak elde mi? iPad versiyonların her şeyden önce makul fiyatlardan dolayı tercih edildiğini biliyorum. Her an taşıma kolaylığı da cabası. Peki ya dergi okumayı ritüeli için sevenler? Dergimi kahve eşliğinde sakin ve uzun zamanlar ayırarak
Dünyanın gelmiş geçmiş en büyük gruplarından Pink Floyd’un kurucusu Roger Waters’ın “The Wall” adlı prodüksiyonundan görüntüleri internette ilk gördüğümde de çok etkilenmiştim. Esasını izlemekse bugüne dek hiçbir büyük prodüksiyonda yaşamadığımız bir heyecana neden oldu. Bir Madonna, Rihanna konserinin görselliği değil, bahsettiğim...
“Düşünen adamın şovu” diyebileceğim, başından sonuna olduğum yerde dikilirken nasıl geçtiğini anlamadığım konserde, hep birlikte bayıldığımız şarkıları söyledik, muhteşem görsel şovu ağzımız açık izledik ve Gezi direnişinde hayatını kaybeden 4 eylemcinin, Hrant Dink’in, Uğur Mumcu’nun fotoğraflarına baktıkça içimiz yandı. 4 Ağustos’ta İstanbul’da İTÜ Arena’da olmanız lazımdı...
69 yaşına aslanlar gibi gelmiş Roger Waters, kimi insanlar için yaşın sadece bir detay olduğunun kanıtıydı.
Evvelki gün de zevcesi Laurie Waters geldi şehrimize ve elbette ilk fırsatta boğazına mikrofonlar dayandı. Fotoğraflarda Bayan Waters’ın Hermes Birkin çantası dikkatimi çekti. Paranın ve iktidarın insanları nasıl yalnızlaştırdığı, dönüştürdüğü üzerine dünyanın en iyi şarkılarını yapmış adamın karısının elinde her zengin kadının başlıca
Dünyanın en güzel ciltli ve en fit insanı olmayı hayal edenler... Orada olduğunuzu ve sayınızın hiç de az olmadığını biliyorum...
YILIN KOZMETiK ÖNERiSi
Her koyun kendi bacağından... Konu kozmetik bakıma geldiğinde kadınlar hep mucizeyi bekler. Öyle bir krem olsun ki iki dakikada şap şup sürünce kırışıklar gitsin, cilt gerilsin, yüz ışıl ışıl parıl parıl görünsün...
Biz beklemeye devam ederken dünyanın en büyük şirketleri arasında yer alan kozmetik devleri önerilerle beklentilerimizi havada tutmayı başarıyor. Ürünlerinin inanılmaz takipçisinin olduğu bir marka da Estee Lauder.
Şimdi de beni “mucize”siyle büyüleyecek bir öneriyle geliyorlar. Ne yazık ki kaliteli uyku uyumayalı 4-5 yıl olduğu için cildimde yaşlılık değil ama uykusuzluk izleri hiç eksik olmaz. Şahsi mucize talebim, sabah deliksiz uyumuş gibi görünmemi sağlayacak bir üründür. Estee Lauder duyduğuma göre büyük ilgi gören Advanced Night Repair adlı ürününü daha da bir modifiye etmiş. “2013’ün en büyük lansmanı bu ürün” diyorlar... Aynı dertten musdarip olanların kulağına şimdiden su kaçıralım.
VEGAN MUTFAKLA TANIŞMA
Saf markasını duydunuz mu? Hiçbir hayvansal gıda içermeyen ürünleriyle, özellikle son