İzmir derbisine büyük bir heyecan ve futbol adına güzellikler görmek düşüncesiyle gitmiştim. Tribünler dolu, ambiyans tek kelimeyle muhteşemdi.
Ancak 19. dakikada televizyonların son bölümünü verdiği, tek kelimeyle dehşet anlarını izledim. İzledikten sonra seyircinin korku ve öfkesini gördüm. İki kulübümüz arasında ebedi dostluğa uygun olmayan olaylara maalesef bütün Türkiye de şahit oldu. Yıllardır sporun ruhuna uygun, barış ve dostluğun gelişmesi adına Fair Play’e inanan İzmir sevdalıları ve spor adamları büyük çaba sarf ettiler.
Kardeşlik, dostluk ve yaşları yüzyılları bulan kulüplerimize bu yakışır diye. Fair Play, sporcuların yarışmaları esnasında her şartta hatalara sabırla, tutarlı ve bilinçli olarak riayet etmeleridir. İçindeki tariflerden birisi de vicdan, merhamet, hoşgörü ve saygının özel uygulanış biçimidir. Bu maçta böyle mi oldu?
Ortada cevaptan çok soru kaldı. Yıllardır futbolun içindeyim. Bu olaylar esnasında gördüm ki, hiç kimse hiçbir şeyi yanlışlıkla yapmıyor.
Bundan sonra ‘Sen daha çok suçlusun’ cinsinden bir cümle değersizdir. Sonuçta olan iki güzide kulübümüze ve güzel İzmi-rimizin imajına oldu. Peki vandalizme teslim mi olacağız? Asla! Yapılması gereken, Fair Play’e ve dostluğa inanmış İzmirlilerin bu doğrultuda inançla ve sabırla yola devam etmesidir. Bu yolda inanmış İzmirlilerle birlikte yürümeyecek olanlara da yolu-muzu engellemesine asla izin vermemeliyiz. Biz ne zaman teslim olduk ki şiddete, hoşgörüye ve centilmenliğe karşı olanlara teslim olalım?