İzmir’de çeşme suyu bulandı.
Rengi, kokusu değil tarifesi şaşırdı.
Çıkın sokağa bir vatandaşa sorun:
“Suya ayda kaç para ödüyorsun?”
Çoğu cevap aynıdır:
“Bilmem ki!”
Bir yandan muhalefet bastırıyor:
“Türkiye’nin en pahalı suyu İzmir’de”
Yerel iktidar iddia ediyor:
“Yanlış... Suyumuz temiz ve ucuz”
Ortadaki gerçek; abonenin şaşkınlığı, açılan davalar, su idaresinin bütçe denkleştirme çırpınışı.
İzmir’de su tarifesine, son üç yılda iki kez dava açıldı.
1 Haziran 2009’da mahkeme su zammını iptal etti.
Beş aylık fatura bedeli abonelere 30 milyon TL geri ödenildi.
2011’de doğal olarak yeniden zam uygulandı.
Yine mahkeme “Fazla tahsilât var” kararıyla 38,7 milyon TL’ye abonelere geri döndürdü.
Gerekçe:
Tarife hesabında kira, haberleşme, araç bakımı, inşaat yapımı, çimento bedeli var.
İZSU yönetimi baktı ki olacak gibi değil...
Bunları çıkardı, yerine “güncel” artışları cari fiyatlara ekledi, yeni tarife yaptı.
Bu şekilde su yeniden zamlandı.
Yaklaşık yüzde 21 oranında artırıldı.
Temmuz ayından itibaren faturalar yine kabarık gelirse; bilin ki hava sıcaklığından kaynaklanan artış değil...
Tartışmayla genel kuruldan geçen zam kararındandır.
İnsanın yaşamsal hakkı suya zan nasıl anlatılacak, deveye hendek atlatmak gibi.
Zor iş.
Hele siyasetçinin hiç sevmediği, tıkandığı tablo.
Sonunda bir şekilde söyleneceği de gerçek.
Doğruluk ve şeffaflık gereği.
Ya su yangını nasıl sönecek?
Giderek zorlaşan yaşam koşullarında emekli, memur, işçi gibi sabit veya dar gelirliler zorlanacak.
Son kararla gelen zamla yine sarsılacak.
Birçoğu yine anlam veremeyecek.
İmkansızlar vardır.
Tuzun kokması...
Kâğıdın sekize katlanması...
Çocuğun ana rahmine dönmesi gibi.
Katıksız suyun yanması da imkânsızdır.
Ne var ki...
İzmir’de su yanıyor.
Alevsiz, için için... Faturalar kaynatıyor.
Bir gün buhar fark edilecek.
Ama o buhar; kimin, neyin olacak orası da meçhul!