Eşref Paşa.
İzmir’in Osmanlı döneminde iz bırakan belediye reisidir.
Hak, hukuku korur, eşitlik/ adaleti severdi.
Fakir fukarayı baş tacı ederdi.
Zengin, mal-mülk, han-hamam sahipleri vergilerden ötürü tutmaz, yıldızı barışmazdı.
Eşref Paşa sağlığa çok önem verirdi.
O zamanlar yokluk ve veba, frengi salgınından millet kırılıyor, hastaneler yetişmiyordu.
Şehrin merkezinde sonradan “Memleket” hastanesi adı verilecek Gureba-i Müslimin hastanesini geliştirdi.
Zührevi hastalıklar için Tepecik semtindeki hastaneye büyük harcamalar yaptırdı.
Bu nedenle hastaneye “Eşrefpaşa” adı verildi.
Bir asır önce.
Hastanede kimsesiz, yoksullar öncelikliydi.
Mal varlığı, şanı, namı, şöhreti ne olursa olsun ayrıcalığı yoktu.
Sırasını bekleyecek, şifasını bulacaktı.
Fakir hasta hakkı yendi mi ”Eşref Paşa’ya söylerim ha!” diye kabarırdı.
2012’ye geldik.
Bir vatandaş Eşrefpaşa Hastanesi’ne gider.
Numarasını alacak, doktora kendini baktıracak.
Sıraya girer ama bir türlü ilerleyemez.
Beyaz önlüklü, mavi elbiseli hastane görevlileri gelip, her biri “Yönetim gönderdi veya başhekimlikten istediler” diye bekleyenlere aldırmaz, sıra numarasını alır gider.
Vatandaş ne yapsın, çaresiz bakar.
Laf söylese kızacaklar, belki muayenesini olamayacak.
Görevlinin biri gelir, biri gider.
Nihayet masanın önünde bekleyen vatandaşa sıra gelir.
“Muayene için numara istiyorum” der, kimliğini verir.
Görevli genç kız:
“Numara bitti”
Vatandaş şaşkın, kızacak hali yok, yutkunur:
“N’olacak?”
“Yarın sabah yeniden gelinecek.”
“Ama saat 09.26. Erken değil mi?”
“Bugün bitti. Numara yok.”
Vatandaş itiraz etse değişmeyecek, olaya sessizce şahit olanlar arasından ayrılır.
Olay, Büyükşehir belediyesi hizmetindeki Eşrefpaşa hastanesinde yaşandı.
Sırası geldiğinde numara alamayan, muayene olamayan “bahtsız bedevi” pardon vatandaş ise...
Benim. Erdal İzgi.
Kulakların çınlasın Eşref Paşam!
Sonra ne mi oldu?
Vatandaş, hemen karşıdaki devletin diğer hastanesine gitti.
Sıraya girdi, numarasını aldı.
Bekledi, tahlili, bakımı yapıldı, evine döndü.
Huzur içinde yat Eşref Paşam!