BODRUM’DA meydana gelen deprem, hepimizin yüreğini ağzına getirdi.
6.3 mü, 6.6 mı, 7.0 mı, her kafadan bir ses çıktığı için büyüklüğünü tam olarak kestiremedik.
Biz de İzmir’de sallandık, ama Bodrumlular kadar korku yaşamadık.
Televizyonlardan gördüğüm ve Bodrum’da yaşayan tanıdıklarımdan duyduğum kadarıyla, hiç böyle şiddetlisinin görülmediği belirtiliyor.
Bodrum, tabii ki İstanbul ve İzmir’e göre şanslı bir yerleşim bölgesiydi.
Binaların çoğu kayalık bölgelere inşa edilmişti, bu büyük bir şanstı.
Çünkü, çok katlı binaya fazla rastlayamazsınız bu turizm cenneti bölgede.
En fazla dört kat yükseklik görebilirsiniz.
İstanbul ve İzmir öyle değil.
30-40-50 katlı binalar gökyüzünü kaplamış durumda.
Uzmanlar sürekli uyarı yapıyor.
Marmara depremi geliyor, önleminizi alın diye bas bas bağırıyor.
Ancak görüyorum ki, ne vatandaşlarımızda ne de yerel yönetimlerimizde bir hazırlık var.
Oysa kentsel dönüşüm diye diye bir hal olduk.
Ama kimse umursamıyor.
Hiçbir il ve ilçede düzgün bir hazırlık bulamazsın, göremezsin.
Sadece yenileme var, dönüşüm değil.
Bu tür çalışmanın yeterli olmayacağını hepimiz iyi biliyoruz.
Özellikle imar konusunda bazı belediyeler çok büyük sıkıntı yaşıyor Büyükşehir yöneticileriyle.
Bu durum daha ne kadar uzayıp gidecek, merak ediyorum doğrusu.
Beklemeyin ve hemen işe koyulun diyorum.
İlla ki büyük bir sarsıntı olacak, binlerce vatandaşımızı kaybedeceğiz, ondan sonra mı çalışmalara başlayacağız.
Hayır, hemen bugün hiç zaman kaybetmeden hükümet yetkilileri ve yerel yöneticiler acil olarak toplantı yapmalı, bir araya gelmeli, konu enine boyuna tartışılıp gereken neyse yapılmalı.
Yarın çok geç olmadan diyorum...
Son pişmanlık fayda vermez, bunu da sakın unutmayalım...
Allah’tan okullar kapalı...
İZMİR’DE günlerdir vapurlar çalışmıyor.
Deniz ulaşımının ne kadar önemli olduğu gerçeği, böylece ortaya çıkmış oldu.
Halk perişan, işe yetişeceğim diye erkenden yollara düşüyor. Çünkü, yarım saatlik mesafeyi ancak 1-1.5 saatte alabiliyor. Trafikte gördüğümüz manzara ise, İstanbul’u çoktan geride bıraktı. Neredeyse, sabah ve akşam kentin bir ucundan bir ucuna araç konvoyu var. Otobüs, tramvay ve İZBAN balık istifi gibi. İçeride nefes almak imkânsız, oksijen yok. Allah’tan okullar kapalı da, öğrencilerimiz bu sıkıntıyı yaşamıyor. Grev, eğitim yılında olsaydı diye düşünüyorum da.
Vay öğrencilerin haline..
240 liraya bir hamburger
Bir hamburgerin fiyatı tam 240 lira.
Yanlış okumadınız, 240 lira.
Neymiş efendim, ekmeği hariç, içindeki malzemelerin hepsi yurtdışından getiriliyormuş.
İçinde ıstakoz eti, İngiliz cheddar peyniri, havyar, İtalyan trüf mantarı varmış.
Fransız tereyağıyla hazırlanıyormuş.
Bir de özel bir sos ilave ediliyormuş.
Yanındaki patatesler de ördek yağında kızartılıyormuş. Aklıma hemen, asgari ücretle geçinen, dört çocuklu bir aile geldi. 1400 lirayla altı kişi geçiniyor.
Bu paranın içinde elektrik, su, telefon, kira, gıda, giyim, yol parası, ne ararsan var.
Altısının birden bu özel hamburgerden yediğini düşünüyorum da. Diyelim ki, çok arzu ettiler ve bu hamburgerden hepsi yedi.
Ödenecek tutar 1440 lira.
İkinci ayın maaşından da 40 lira yemiş oluyorlar. Ha bu arada, bir de özel pizzaları varmış.
Bunun da fiyatı da 230 liraymış...
Vallahi ne diyeceğimi bilemiyorum, sevgili okuyucular...
DİPNOT
KOCAOĞLU FAKTÖRÜ
23 Temmuz Pazar günü Milliyet Ege’nin manşeti, ‘Dünyaya Örnek İki Kadın’ haberiydi. Bu başarılı kadınlarımız, Büyükşehir Belediyesi’nin ‘Melek İzciler’ projesinde yer alıyordu. Dolayısıyla fotoğraf olarak da, Büyükşehir Başkanı Kocaoğlu’yla birlikte olanını kullandık. Yine birinci sayfada, Uzundere’deki konutların sekizinci kata ulaştığı haberi vardı. Burada da özne, yine Kocaoğlu’ydu.
İki haberde de Büyükşehir Başkanı’nın fotoğrafını kullanma zorunluluğunu hissettik. Bu metni niye yazdığımı düşünüyorsunuz.
Mesleğin bazı duayenleri(!), aynı sayfada aynı kişinin fotoğrafının kullanılmasının yanlış olduğu yorumunu yapıyor da, bu yüzden kaleme aldım.
Teşekkürler.