1 Temmuz 2017, yaşamıma unutamayacağım bir gün olarak geçecek.
O gün birkaç günlük tatil için İzmir Gazeteciler Cemiyeti’nin Gümüldür’deki tesislerine gitmiştim.
Her şey çok güzeldi. Eeee, insanın bir de sevdikleri ve dostları yanında bulunursa, keyif bir başka oluyor.
Dairemize yerleşmenin ardından akşamüstü arkadaşlarla birlikte deniz kenarına gittik, koyu bir sohbete başladık.
Aradan çok geçmedi.
Aman Allah’ım! O da ne? Gümüldür sırtları alev alev yanıyor. Çaresizlik içinde kabusu seyrettik.
Yaklaşık üç gün süren yangın ciğerimizi söndürmüştü.
1000 hektarlık alan küle dönmüştü.
Sorumlusu kim veya kimler tam olarak açıklanmadı ama “yazıklar olsun” diyorum.
Yıllardır her yaz mevsimi öncesi yazılıp çiziliyor.
Aman hava ısındı, ormanlara dikkat. Yeşilimizi koruyalım.
Ama hak getire, sadece her şey lafta kalıyor.
İcraat yok. Kimse umursamıyor.
Canımız yandıktan sonra da günü “vah vahlarla” geçiştiriyoruz.
Gümüldür’ü karalara bürüyen yangın, ‘Orman Baba’ lakaplı Veysel Sorhun’u aklıma getirdi. Sorhun, 50 küsur yaşında, engelli bir vatandaşımız.
Ama aklı fikri hep yeşilde, ormanda.
Nedenine gelince...
80’li yıllarda bir orman yangınına çok üzülmüş ve engeline rağmen itfaiye ekiplerine yardım için koşmuş, alevlerin Manisa’ya kadar ulaştığını zannederek bu kentimize ulaşmış bir insan.
Ardından geçen süre içinde, tam 29 yıldır il il, ilçe ilçe, kasaba kasaba dolaşarak önüne çıkan her kişiye yeşilin önemini anlatmış.
Ama nasıl biliyormusunuz sevgili okuyucular, yürüyerek.
Evet, yanlış anlamadınız yürüyerek dağ, bayır, ova, dere demeden gece gündüz yol aldı, 79 il gezdi.
Birçok sıkıntı yaşadı, aç kaldı, açıkta kaldı. Yağmurdan sırılsıklam oldu.
Geçtiğimiz günlerde de İzmir’den Kastamonu’ya yola çıktı.
Yaklaşık 35 gün süren yolculuğu sırasında ayakları yara bere içinde kaldı. 80. ile ulaşmanın mutluluğunu yaşadı.
Bir süre sonra İzmir’e döndü. Ancak morali bozuktu.
Nedenini sorduğumda, “O kadar çok destek için arayışta bulundum ki, herkes kapıyı yüzüme kapadı. Engelli olduğum için hep acıdılar. Beni zavallı gördüler. Ama ben bu inadımdan vazgeçmeyeceğim. Yürüye yürüye halkımı yeşil ve orman konusunda bilinçlendireceğim” dedi.
Hele hele engelli bir bireyin bu kadar zorlu yolculuğa çıkıp halkı bilgilendirmesi çok anlamlıydı.
Gerçekten kendisini canı gönülden kutluyorum.
Umarım, Sorhun’un bundan sonra yapacağı bilgilendirme ziyaretlerine, yetkililerimiz kulak verir, kendisine destek olur.
Çünkü, ormanlarımızı korumak ve kollamak için binlerce Sorhun gibi insanlara ihtiyacımız var.
Yetkililere duyurulur.
Tariş’ten bir yıldız kaydı!
Geçtiğimiz günlerde Güneş Gazetesi’nde birlikte çalıştığım arkadaşım Zehra Uğur aradı.
“5 Temmuz Çarşamba akşamı Havagazı Fabrikası’nda Cahit Çetin’in lansmanı var” dedi.
O gün bir başka etkinlik daha vardı.
Mövenpick Söyleşi Günleri...
Önce buraya gittim.
Karşıyaka Belediye Başkanı Hüseyin Mutlu Akpınar ile Berna Kumaş Sipahi’nin katıldığı, moderatörlüğünü Gülşah Elikbank’ın yaptığı etkinliği izledim. Bir süre burada kaldıktan sonra, soluğu Havagazı Fabrikası’nda aldım.
Burada İstanbul’da çalıştığım süre içinde birlikte görev yapmaktan zevk aldığım gazeteci dostum Leyla Tavşanoğlu ile karşılaştım. Yıllardır kendisini görmemiştim.
Tavşanoğlu ile geçmişi yâd ettik, sonra da toplantı için salona geçtik.
Meğer, Zehra Uğur’un lansman dediği konu, Cahit Çeşit’in Tariş’e veda etkinliğiymiş.
33 yıldır Tariş gibi dev bir markanın zeytinyağı bölümünü başarıyla yöneten, çalışmalarıyla herkesin takdirini kazanan Çetin, görevini bırakmıştı.
Uzun bir konuşma yaptı Çetin, çoğu zaman kelimeler boğazında düğümlendi, gözleri doldu. Ama o kararlıydı, “Her şeyi hazırladım. Kurum tıkır tıkır işliyor. Gönlüm rahat” diyordu. Ben de Çetin’e bundan sonraki yaşamında sağlıklar diliyorum.
Ama bir ricam var, “Ne olur Tariş ile bağını koparma, mutlaka sana ihtiyaç duyulacak” diyorum.
Mekânın cennet olsun...
İzmir, duayen bir işadamını daha kaybetti.
Geçtiğimiz günlerde Çeşme’de yaşamını yitiren Şinasi Ertan’dan bahsediyorum.
Ertan’ı tanımayan yoktur herhalde.
Kente yaptığı katkılar unutulamaz.
Özellikle de KİPA’nın kuruluş aşamasındaki çalışmaları hala akıllarımızda.
Kendisiyle tanışma fırsatım olmadı ama hizmetlerini yakından biliyorum.
Önceki gün de toprağa verildi Çeşme’de.
Sevenleri, arkadaşları bu son gününde onu yalnız bırakmadı.
Mekânın cennet olsun güzel insan.