Ekonomi Dergisi Yönetim Kurulu Başkanı Emin Dora Uçarer’in davetlisi olarak İstanbul’a gittim.
Derginin 40. yıl etkinliğinin kutlandığı gecede bana da meslekteki 48 yılıma istinaden “onur ödülü” verildi.
Mutlu oldum.
Gecede birçok siyasetçi ve işadamının dışında, sporumuzun duayen isimleri de vardı.
İlerleyen saatlerde futbolda geçmişe yolculuk yaptık Rasim Kara ve Necdet Ergün’le...
Biri, Trabzonspor ve Beşiktaş’ın unutulmaz golcüsü Necdet, diğeri de Bursaspor ve Beşiktaş’ın başarılı file bekçisi Rasim Kara.
Kara’nın futbol konusunda dertli olduğunu gördüm.
“70’li 80’li yıllarda takımların oyuncularını bir çırpıda herkes sıralıyordu.
Günümüzde ise bu durum imkansız.
Çünkü, çok sayıda yabancı oyuncu var ülkemizde” dedi.
Hak verdim.
Nerede Cemiller, Alpaslanlar, Metinler, Vedatlar, Sanlılar, Uğurlar, Feyyazlar, Aliler, Osmanlar, Ali Kemaller, Mehmetler ve Mustafalar?
Günümüzde bu kadar başarılı oyuncuları aynı sezonda bir arada izleyemezsiniz.
Çünkü, yabancıların ağırlıklı olduğu lig sezonu yaşıyoruz son yıllarda.
Kulüplerimiz birbiriyle yarış halinde.
Kim daha iyi oyuncu transfer edecek diye bekleyiş içine giriyorlar.
Ardından talip oldukları oyuncuya, hemen diğer takımlar da kanca atıyor.
Sonra, ayıkla pirinci taşını.
Başlıyor karşılıklı suçlama, kavga ve tartışmalar.
Neyse...
Gelelim Rasim Hoca ile sohbetin devamına.
Genç futbolcuların gelişiminde Altınordu’nun sisteminin faydalı olduğunu söyleyen Kara, “İzmir ekibinin birçok yerde tesisi var. Seyit Mehmet Özkan, yabancılara şans vermiyor. Yerli oyuncu onun önceliği. Örnek verecek olursam, Cengiz ve Çağlar. İkisi de Avrupa’da başarılı performans sergiliyor. Önemli olan böyle cevher futbolcuları bulup, yetiştirmek. İşte o zaman Türk futbolumuz çıtayı daha da yukarı taşır” dedi.
Necdet Ergün de, Kara’nın açıklamalarına aynen katıldığını belirtti, “Futbol zeka işi, yetenek işi. Çocuklarımızın küçük yaşta ellerinden tutup yetiştirmeliyiz” diye konuştu.
Kara ve Ergün, haklı.
Ağaç yaşken eğilir ata sözümüzü aklımızdan çıkarmamalıyız.
Yetenekli gençleri 9-10 yaşında bulup, onları geleceğe taşımalıyız.
Ancak o zaman Avrupa’nın korkulu ekiplerinden biri olabiliriz. Yoksa, yabancılara güvenerek fazla yol alamayız.
Bu yüzden kendi göbeğimizi, kendimiz kesmeliyiz...