Engin Uğur Ağır

Engin Uğur Ağır

enginuguragir@gmail.com

Tüm Yazıları

Geçtiğimiz 6 Ağustos akşamı İlhan Bilgehan’dan bir telefon aldım.
“Hamdi Türkmen’i kaybettik, başımız sağolsun” diye…
Telefonda uzun bir sessizlik yaşandı.
Daha sonra da karşılıklı Hamdi ile ilgili anılarımızı konuştuk Bilgehan’la.

Mesleğe benden 4 yıl önce başlamıştı Türkmen.
Uzun yıllar da bir arada çalışamamıştık.
Taa ki, 2015 yılı sonuna kadar.
Milliyet Ege temsilciydi.
İhtiyaçları olduğunu söyledi, “Bizimle çalışır mısın?” diye sordu.
“Tabii ki büyük zevkle” diyerek, işe başladım.
Ancak 3 ay çalışabildim özel nedenlerden dolayı ayrılmak zorunda kaldım
Sonraki süreçte amansız hastalığa yakalandı, gazeteden ayrıldı.
Bir süre sonra da bana temsilcilik görevini verdi İstanbul yönetimi.
Birlikte fazla zaman geçirememiştik ancak hemen hemen her cuma gazeteye gelir sohbet eder, geçmişi yad ederdik.
Çalışkan, titiz, ince eleyip sık dokuyan kimliği vardı.
Olayı iyi analiz eder, başlığı cımbızla içinden çıkarır alırdı haberin...
Hasta olmasına rağmen yine yerel gazetelerde köşe yazar, televizyonlarda programa katılırdı.
Bizim bu mesleğe giren kolay kolay çıkamazdı çünkü.
Bu koşuşturması hastalığının ilerlediği son günlere kadar devam etti.
Nur içinde yatsın, mekanı cennet olsun...

Haberin Devamı

Çalışkan, titiz, ince eleyip sık dokurdu



Bu arada bir gazeteci arkadaşımızın Hamdi Türkmen ile ilgili açıklamaları gündeme bomba gibi düştü.
Anlattıklarına bir anlam veremediğimi, hakkın rahmetine kavuşmuş birinin arkasından bu tür tatsız söylemlerin yapılmasını şiddetle kınadığımı özellikle belirtmek istiyorum.
Unutmayalım ki, bu dünya hiç kimseye kalmıyor!

Papatya gibi herkes seni sevsin!

Yıllarca Göztepe’de yöneticilik yapan Talat Papatya ile geçtiğimiz günlerde buluştuk.
Mahmut Özgener’den 11 yıl sonra İzmir’i Türkiye Futbol Federasyonu’nda temsile başlayan Papatya, liglerin Avrupa ayarında olması için çaba gösterileceğini, topun oyunda kalma süresinin 54 dakikadan 58-60 dakikalara çıkarılması için gerekenin yapılacağını söyledi.

Heyecanlı olduğunu gördüğüm, kendini işine odakladığını fark ettiğim Papatya, bu yıl çok yorulacağa benziyor.
Ankara-İstanbul-İzmir arasında mekik dokuyacak olan Papatya, 1. Ligi çok önemsediklerini, Süper Lig’in arka bahçesi olduğunu söyledi, “Arka bahçeye iyi bakalım, eksiklerini giderelim, gübreyi atalım, çiçek ekelim. Bu arka bahçe, Anadolu” diye konuştu.

Papatya’nın bu söyleminden Anadolu takımlarını önemsediğini, Süper Lig’de İstanbul gibi Ankara, İzmir, Bursa, Adana ve daha birçok büyük kentin birkaç takımla mücadele etmesini istediğini anladım.

İzmir’den örnek verecek olursak, muhteşem bir taraftar ve stadyuma sahip Göztepe, bir süredir Süper Lig’de başarılı sonuçlar alıyordu ancak geçtiğimiz yıl şansız bir şekilde veda etti.
Diğer İzmir takımı Altay ise, Göztepe’den daha talihsizdi.
Çünkü, stadına kavuştu bir yıl geçmeden yeniden lige mendil salladı.
Bu iki İzmir takımı, taraflı tarafsız herkesi üzdü.
Papatya’nın Türkiye Futbol Federasyonu yönetiminde bulunması İzmirlileri sevindirdi.
Çünkü, geçmişte Ankara’yı arayıp dertlerini anlatacakları yetkili bulmakta zorlanıyorlardı.
Artık Papatya var.

Haberin Devamı

Çalışkan, titiz, ince eleyip sık dokurdu



Ancak Papatya’nın şu sözlerini aklımızdan çıkarmayalım.
Ne diyor Papatya, “Kimseye ayrıcalık yok. Ege’deki, İzmir’deki ekiplere de tabii ki. Ancak Göztepe’de yöneticiyken muhatap bulamıyorduk.
Bu görevde bulunmam kentimiz için önemli” dedi.

Tanıdığım Papatya’nın kendisinin de söylediği gibi tüm kulüplere eşit davranacağından eminim.
Ama şu önemli.
Artık Ege kulüpleri aradığı muhatabı bulabilecek.
Ne diyelim yolu açık olsun Papatya’nın.
Papatyayı nasıl herkes severse, Papatya da futbolseverlerin, yöneticilerin imrendiği isim olsun...

EBSO, seçim tarihini açıkladı, hayırlı olsun

Günlerdir konuşan EBSO seçimleri için tarih açıklandı, 19 Ekim Çarşamba.
Dört yılın ardından üyeler sandık başına gidecek, yeni yönetimi belirleyecek.
Şu an iki aday var, biri mevcut Başkan Ender Yorgancılar, diğeri ESİAD Başkanı Mustafa Karabağlı.

Geçen hafta Yorgancılar ile buluştuk Yazı İşleri Müdürüm Tuna Sakallı ile birlikte.
Niçin yeniden aday olduğunu sıraladı, seçimin hayırlı olmasını diledi.
Yorgancılar ile görüşürken bir konu dikkatimi çekti, tasarruf.
O kadar hassas bir davranış içindeydi ki, kendi kalemini kendisinin aldığını, kurumda sadece çay içtiğini, müsriflikten hep kaçındığını söyledi.
Bunu günümüzde kaç yönetici yapıyor, merak ediyorum.

Kentin tüm kurumlarıyla el ele verdiklerini, iyi uyum yakaladıklarını belirtti, “Yaptıklarım, yapacaklarımın teminatı” dedi.
Oda başkanlarıyla sağlıklı yapıda birlikteliklerini sürdürdüklerini kaydeden Yorgancılar, “Her zaman bir araya geliriz, sorunlarımızı, ne yapılması gerektiğini konuşur, çözüm için yol haritamızı çıkarırız” dedi.

Çalışkan, titiz, ince eleyip sık dokurdu



Yorgancılar bunları anlatırken telefonu çaldı.
Arayan İZTO Başkanı Mahmet Özgener’di.
Ankara’dan döndüklerini, yaptıkları dört ziyaretten olumlu sonuçlarla ayrıldıklarını söylediğini belirtti Yorgancılar’a…
Yani, uyumun bir yerde canlı şahidi olduk.
Özgener, döner dönmez Yorgancılar’a, toplantılar hakkında bilgi vermişti.
Bu önemli bir gösterge.

İzmir, yıllardır böyle birlikteliğe aç bir kent.
Daha önceleri bu tür yaklaşımları görme olanağı yoktu.
Her kurum kendi başına hareket ediyordu.
Burada Yorgancılar faktörü dikkat çekiyor.
Ne de olsa hepsinden yaşça büyüktü.
Bir ağabey gibi kollarını açmış, tüm kurumları kucaklamış, İzmir için yapılması gerekenler hakkında canını dişine takmış, sürekli bir araya gelip fikir alışverişi yapıyor.
En büyük hayali ise dünyada her evde bir Türk malı ürünün bulunması. “Bunun için gayret göstermeliyiz” diyor.

Siyasete atılmayı hiç düşünmediğini, yıllardır partilerden vekillik, belediye başkanlığı yapma gibi öneriler geldiğini söyleyen Yorgancılar, “EBSO’nun başkanıyım, başka bir şey düşünmem” dedi.

Seçimlere iki aya yakın bir zaman var.
Bize, “Hakkı olan kazansın” demek düşüyor...