İzmir Çankaya’da Hilton Oteli sokağında 1983 yılından bu yana hizmet veren Red Dragon Restoranı’nı bilmeyen yoktur.
Sahibi Tolga Işık genç, dinamik bir iş insanı.
Mönüyü çoğu zaman elleriyle hazırlayan Işık, koronavirüsün dükkânlarına girmesinin olanaksız olduğunu söyledi.
Aylar önce bir araya geldiğim Işık’a, şu soruyu yöneltmiştim, “Ürünleriniz Çin’den mi geliyor, bu özel sosları ülkemizde hazırlayabilir miyiz?” diye...
Işık da “Çok özel soslar hariç, tüm malzemeler, yani et ve baharatlar kendi ürünümüz” diye yanıtlamıştı.
Geçtiğimiz gün ziyaret ettiğim Işık’a, yine aynı soruyu yönelttim.
Işık yine, en çok tüketilen ördeğin Balıkesir’den, eti en iyi kasaptan, sebzeyi köylü vatandaşlardan, baharatları da ülkenin en iyi tedarikçilerinden aldıklarını söyledi.
40 yıldır İzmirlilere hizmet ettiklerini, şimdiye kadar hiç kimseden en ufak bir şikâyet almadıklarını belirten Işık, “20’den fazla kişiye istihdam sağlıyoruz. Çin’deki hastalıkla ilgili bizi endişeye düşürecek durum söz konusu değil. Müşterilerimiz hijyene ne kadar önem verdiğimizi bilir. Şimdiye kadar güvenlerini boşa çıkarmadık, çıkarmayız” dedi.
Işık’ı dinledikten sonra Red Dragon’un meşhur ekşili çorbasından içtim.
Boğazınızda bir kaşıntı, halsizlik varsa veya öksürüyorsanız mutlaka öneririm.
İçindeki baharat karışımı, tadını damağımda bıraktı.
Yani, virüs mürüs hikâye!
Gönül rahatlığıyla gidin, Uzakdoğu lezzetlerini tadın.
Bu arada yıllarca bu mekânı Haşmet, Taşkın ve Coşkun Işık kardeşler çalıştırmıştı.
Bugün ise sorumluluk artık Tolga Işık’ta, yani Haşmet Işık’ın oğlunda...
Tokalaşmak ve öpüşmek yerine...
Türk toplumu olarak birbirimize karşı sevgiyi, özlemi hep tokalaşarak ve öpüşerek kanıtlarız.
Ancak Avrupalı sarılmayı tercih eder.
Kendimi bildim bileli de böyledir.
Bu tabloyu futbol maçlarında da mutlaka görmüşsünüzdür.
Tüm dünyayı etkisi altına alan Çin’de ortaya çıkan koronovirüsü, insanların korkulu rüyası oldu.
Çevremizdeki ülkelerin hemen hemen hepsinde görülmeye başlandı.
Allaha şükür henüz ülkemizde herhangi bir olumsuzluk yaşanmadı ama önlemi de elden bırakmamak gerekir.
Peki ne yapmamız lazım? Uzmanlar bu konuda çeşitli uyarılarda bulundu.
Birincisi, ellerimizi sık yıkamalıyız.
İkincisi, mümkün olduğu kadar kalabalık bölgelerden uzak durmalıyız.
Üçüncüsü, kişilerle mümkün olduğunca temas etmemeliyiz. Dördüncüsü ise, az önce de söylediğim gibi öpüşme ve tokalaşma yerine başımızla selamlaşabiliriz.
Veya ‘Mucize Doktor’ dizisindeki başarılı oyuncu Ali Vefa’nın (Taner Ölmez) yaptığı gibi, iki elimizi göğsümüze kavuşturabiliriz.
Benden söylemesi...
İnciraltı sorunu artık çözülmeli
İnciraltı Gelişim Derneği Başkanı Tayfun Karabulut, dertli mi dertli...
Yıllardır İnciraltı Bahçelerarası’nın plan tadilatını beklediklerini, hala somut bir adım atılmadığını söyledi, “Toprak sahipleri sıkıntı içinde. Artık bu sorun bitmeli” dedi.
Bölge halkının beklemeye tahammülü kalmadığını kaydeden Karabulut, planlamanın gecikmesinin İzmir’e zarar verdiğini belirtti.
Karabulut, örneklerle konuya açıklık getirdi:
- Planlamanın ardından İzmir, ülkenin sağlık turizminde başkenti olabilir.
- İnşa edilecek otel, hastane ve geriatri merkezleri, kısmi konut alanları ile 10 milyar dolarlık yabancı yatırımcıyı çekebiliriz.
- Kaplıcasıyla ünlü Balçova Termal Tesisi, sağlık turizmiyle 100 bin yeni nitelikli turist çekebilir.
- Planlama, İzmir’deki beyaz yakalı 15 bin gence istihdam sağlayabilir, işsizlik aşağı çekilebilir.
- Yeni düzenleme ile iki bin dönüm arazi kamuya terk edilecek ve iki yeni kent ormanı büyüklüğünde yeşil alan yaratılacak.
Karabulut’un açıklamalarına baktığımda, hepsinin birbirinden önemli projeler olduğunu görüyorum.
Bunların gerçekleşmesi demek, Ege’nin Avrupa’ya açılan kapısı İzmir’in çağ atlaması demek.
İşsizliğin azalması, istihdamın artması demek.
Artık hem hükümet kanadının hem de yerel yönetimlerin bu konuyu çözme zamanı geldi de geçti bile.
Herkes taşın altına elini koyarak yıllardır kangren olan bu problemi çözmeli...