10 Mart’tan bugüne koronavirüs içimize öyle bir girdi ki, çıkarabilene aşk olsun.
Salgının baş gösterdiği günden itibaren ilk dikkati çeken meslek grubu, sağlıkçılarımız oldu.
Yürekten mücadele ettiler, hâlâ da ediyorlar.
Evlerinden, yurtlarından, çoluklarından çocuklarından uzakta görevlerini başarıyla sürdürüyor, can katıyorlar yaklaşık iki aydır.
Tabii, alkışı da fazlasıyla hak ediyorlar.
Ülke olarak geçtiğimiz günlerde saat 21.00’de balkonlara çıktık, hepsini yürekten alkışladık, ıslıklarımızla da destek verdik.
***
Ardından Emniyet güçlerimizi, temizlik görevlilerimizi de alkışlamayı ihmal etmedik.
Ben de halkımı bu tutarlı davranışından dolayı ayakta alkışlıyorum. Helal olsun size.
***
Alkışı, fazlasıyla hak eden birini unuttuk toplum olarak.
O, ilk günden bu yana günde 3-4 saat uykuyla görevini sürdürüyordur diye düşünüyorum.
Ailesinden daha çok işinin başında, gidişatı kontrol ediyor.
Sık sık toplantılara katılıyor, ardından da bizleri bilgilendiyor.
Her konuşmasında da şu sözü anımsatıyor:
“Lütfen Evde Kalın.”
***
Evet, Sağlık Bakanımız Fahrettin Koca’dan bahsediyorum.
Göreve başladığı ilk günlerde çoğumuz adını bile bilmiyorduk.
Ama gördük ki, tam işinin uzmanıymış.
Eee, ne de olsa yaptığı işle mesleği aynı.
Geçtiğimiz akşam Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 23 Mayıs 2019’daki konuşmasını izledim bir televizyon programında.
Sağlıkçıların kadro meselesine vurgu yaptı, Bakan Koca’yı işaret etti.
Sağlık Bakanı da tebessümle karşılık veriyordu Cumhurbaşkanı’nın sözlerine...
***
Daha bir yıl olmamıştı bu toplantı yapılalı.
Bakanımızın profilden görüntüsü beni çok etkiledi.
Dün ile bugün arasında belirgin fark gördüm, sanki kilo almıştı.
Ama olsun, yakışıyor benim bakanıma, kilolu veya kilosuz fark etmez.
***
Dişini tırnağına takan, canla başla mücadele eden Koca da, diğer meslek gruplarındaki gibi alkışı en fazla hak eden kişilerin başında bana göre.
Onun için de bir gün belirleyelim balkonlara, pencerelere çıkalım, çılgınca alkışlayalım. Ne dersiniz?
100 üzerinden kaç puan alacaklar?
İzmir geneline baktığımızda, belediye başkanlarının birçoğu 40’lı yaşlarda.
Hatta bazıları daha da küçük.
Mesela Utku Gümrükçü 38, Fatih Gürbüz ve Saliha Özçınar 37 yaşında.
Hepsi canla başla çalışıyor.
Bunlardan biri de Bayındır Belediye Başkanı Uğur Demirezen.
3 Aralık 1974 doğumlu, yani 46 yaşında.
Yani, benim meslek yaşımda...
***
Göreve başladığından bu yana herkesin yanında olan, hele hele şu koronalı günlerde yardım için seferberlik ilan eden Demirezen, borçlu bir belediye devralmasına rağmen bunu şimdiye kadar hiç gündeme getirmedi.
***
Salgınla birlikte tarımın ne kadar önemli olduğunu anladı genç başkan.
Tarıma dayalı ihtisas OSB projesiyle ilçesinin önemli bir kazanım elde edeceğini belirtti.
Tüm planları bu yönde hazırladıklarını, OSB’nin 1200 dönüm alana kurulacağını söyleyen Demirezen, kendisinin bir iddiası olduğunu, özellikle çiçekçilik konusunda övündüğünü, Türkiye’nin Hollanda’sı olacaklarını vurguladı.
300 metre derinlikten sıcak su çıktığını, bunun seralarda kullanılacağını ve termal turizmle ilçesinin çağ atlayacağını belirtti, sonra da, “Bizi izlemeye devam edin” dedi.
***
Evet, bütün belediye başkanlarını izliyoruz.
Yaptıkları çalışmaları gazetemizde değerlendiriyoruz.
Şu zor günlerde yanlarında oluyoruz, olmaya da devam edeceğiz.
Takdiri kendilerine bırakıyoruz.
***
24 saati sokakta geçiren, geleceğe umutla bakan genç başkanlar, görev süreleri bittiğinde bizden 100 üzerinden kaç puan alacak, merak ediyorum doğrusu...
Futbol karşılaşmaları 70 dakika oynanabilir
Koronavirüs, dünya spor ekonomisini de altüst etti.
Bütün ülkeler, karşılaşmaları yarıda bıraktı.
Bazıları, lig bitmeden şampiyonlarını belirledi.
***
Vakanın zayıflama gösterdiği şu günlerde ise maçlar, yok o kentte oynansın, yok bu kentte oynansın gibi öneriler dolaşmaya başladı.
Hadi, X kent maç oynanması için belirlendi.
***
Hakem düdüğü çaldı, karşılaşma başladı.
Futbolcu ikili mücadeleye girecek mi?
Hiç sanmıyorum.
Yol geçen hanı tabiriyle topu ayağına alan bir anda kendini kaleciyle karşı karşıya bulacak, becerikliyse golü atacak.
Yani, kalecilere çok iş düşecek, bol gollü maçlar izleyeceğiz.
***
Futbolun mimarlarına sesleniyorum.
90 dakika yerine karşılaşmaların 70 dakika oynanması düşünülemez mi?
En azından temas daha az olur.
Tabii ki, buna uluslararası futbol adamları karar verecek.
Benimki sadece bir öneri...