Adına şiirler yazıldı.
Şarkılar bestelendi.
Karikatürler çizildi.
Hikayeler kaleme alındı.
Mizah adeta patlama yaptı.
Da, toplumumuzu mucit yapacağı aklımıza gelmezdi.
Özellikle belediyelerimiz işi gücü bıraktı, maske dikmeye başladı.
Yav kardeşim senin görevin mi maske dikmek.
Git parklara, bahçelere, yollara, kaldırımlara; her yer berbat, git bir el at.
Yok yok yok, şimdi sırası değil!
Daha önemli işimiz var dediler ve başladılar siperlik üretimine.
Haydaaa, bu da nereden çıktı, nedir bu siperlik halk anlar mı?
Anlamaz ama anlatan biri çıkar korona gibi...
Lanet mikrop herkesi mucit yaptı vesselam.
Tüm belediyeler sağlık kurumlarına destek için kolları sıvadı!
Siperliğin ardından entübe kutusu üretti.
Boş durmadılar, solunum cihazı için filtreyi de hayata geçirdiler.
Bu işlerle de en çok Çiğli’nin 38 yaşındaki genç başkanı Utku Gümrükçü uğraşmaya başladı.
Başkanların sanki çıban başıydı!
Evinin yolunu şaşırdı, neredeyse sokakta yatıp kalkacak!
Neymiş efendim, Ayşe teyzenin ilacı bitmiş.
Gümrükçü, hooop bir koşuda alıp geliyor.
O da yetmezmiş gibi Ahmet amca sesleniyor, “Evladım kahvaltı yapacağım, ekmek yok” diyor.
Tamam amcam diyor, ekmeği kapıp geliyor.
Gümrükçü’nün işi başından aşkın...
Bugün temizlik sırası bizde diyor, eline süpürgeyi alıyor, başlıyor cadde ve yolları süpürmeye...
Fatma teyze sesleniyor, “Oğlum toz kaldırıyorsun, yavaş ol biraz.”
Ama nafile, genç başkan sanki panik atak, yerinde duramıyor.
“Teyzem işim çok” diyor, duymamazlığa geliyor Fatma teyzenin konuştuklarını.
Şaka bir yana, koronavirüsle ilgili tüm belediye başkanları ekiplerini seferber etmiş durumda.
Kimi gıda yardımına koşuyor, kimi maske dikiyor.
Kimi sağlıkçılar rahat etsin diye otel ayarlıyor.
Yani, herkes harıl harıl çalışıyor.
Allah yardımcıları olsun.
Ama Utku Gümrükçü’ye ayrı bir parantez açmak istiyorum.
Bir yıllık sürede 25 milyon borcu 5 milyona düşürmek, her babayiğidin harcı değil.
İlçesini ekibiyle birlikte ayağa kaldıracağını söylüyor Gümrükçü, “Hızımızı almış, projelerimizi tek tek hayata geçirecektik ki, korona karşımıza duvar gibi dikildi. Ama olsun, kafamızdaki çalışmalar yerine getirilecek, vatandaşım rahata kavuşacak” diyor.
El birliğiyle, dayanışma içinde güzel günler yaşamak istiyorsak, şu istenilen basit kurallara uyalım, hayatta kalalım ne dersiniz?
Yaşamak güzel, insanlar güzel.
Deniz, kum ve güneş, o da güzel.
Unutamayacağımız şu günler, biraz olsun aklımızı başımıza getirir diye düşünüyorum.
Dört genç ayakta alkışı hak etti
Dört üniversite mezunu genç, korona sürecinde sıkıntıya düşen vatandaşları dertten kurtaracak formül geliştirdi.
Bi ‘Komşu Platformu oluşturdu.
Birilerinin zorda kalanlara yardım etmek istediğini ancak nasıl hayata geçireceklerini bilemedikleri için böyle bir organizasyona başvurduklarını söyledi gençler.
Gerçekten bu zor günlerde güzel iş başardılar.
Kurdukları bikomsu.com o kadar dikkat çekti ki, 45 farklı ülkeden ziyaret edildi.
Üç bine yakın kişi de faturalarının ödenmesini talep etti.
Bunlardan 315’inin derdine çare bulundu.
Gençler, suiistimali de önlemek için belli kurallar koymuş.
Mesela, bir ihtiyaç sahibi 30 gün boyunca ancak 1000 liralık yardım alabiliyor.
Giderlere de sınırlama getirmişler.
Örneğin; elektrik 300, doğalgaz 500, su 100, internet ve telefona 150’şer lira ödeme yapıyorlar.
Mevsime göre de değişikliklere gidilebilecekmiş.
Bu zamanda böyle yardımsever gençler gerçekten zor bulunur.
Projenin hayata geçmesini ilk kim önerdiyse, anlından öpüyorum.
Hepsini de ayakta alkışlıyorum.
Gazeteci Çelik ve eşi koronayı yendi!
Cemil Çelik, emekli gazeteci.
45 yıllık da arkadaşım.
1970’li yıllarda Ticaret Gazetesi’nde birlikte görev yapmıştık.
Teknoloji yoktu ama güzel günler geçirmiştik.
Hey gidi günler hey...
Geçtiğimiz akşam Ekonomi Muhabirleri Derneği Başkanı Murat Demircan, sosyal medyadan Cemil ve eşi Nadire Çelik’in koronavirüse yakalandığını, tedavilerinin ardından taburcu edildiklerini duyurdu.
Hemen aradım eski arkadaşımı.
Başlattı süreci anlatmaya:
“Üç evladım var, ikisi Amerika’da, biri İzmir’de. Mikrobun ülkemizi giriş yaptığı günden bu yana evden dışarı çıkmadık. Sadece telefonla market alışverişi yaptık. Virüsün nasıl bulaştığını anlamadık. Önce ateşle başladı, ardından da eşim de aynı belirti görüldü. Hastaneye gittik. İkimizin de testi pozitifti. Ben dokuz, eşim altı gün yattık. Şeker ve tansiyon hastası olduğumdan zor günler geçirdim. Nadire’nin rahatsızlığı olmadığından daha iyiydi. Bu sürede tam altı kilo verdim. Sürekli serum yedik.”
Cemil konuşurken hala tam iyileşmediğini sezdim.
Mikrobun nasıl bulaştığıyla ilgili soruma ise bakın ne yanıt verdi:
“Az önce de söylediğim gibi hiç dışarı çıkmadık. Sadece bakkal alışverişi için kapımızı açtık. Oğlumu bile içeri almadık. Mikrobun alışverişimiz yapan kişinin getirdiği para veya poşetten geçtiğini tahmin ediyorum.
Vatandaş, aldığı ürünü mutlaka havalandırsın. Gerekiyorsa tek tek yıkasın. Sonra kullansın.”
45 yıllık arkadaşımın sözcükleri beni iyice endişelendirdi.
Çünkü, hala cadde ve sokaklarda gezen, söz de alışveriş yapanları görüyorum balkonumdan.
Hala bir şey olmaz edasıyla dolaşıyorlar, korkusuzca.
Başına geldiği zaman anlayacak ama iş işten geçmiş olacak.
Ne olur, gazeteci arkadaşımın anlattıklarına kulak verin.