Engin Uğur Ağır

Engin Uğur Ağır

enginuguragir@gmail.com

Tüm Yazıları

Dün sabah 09.30’da Menemen Ulukent’teki evimden gazeteye doğru yola çıktık.

Yokuş aşağı inerken sel sularının şelale gibi aktığını gördüm, şaşırdım.

Şiddetli sağanaktan göz gözü görmüyordu.

Kağnı gibi yavaş yavaş devam ettik yolumuza.

Çiğli’yi geçtikten sonra trafik tıkandı kaldı.

Güzergâhımızı değiştirip otoyola yöneldik.

Ancak burası da aynı görüntüye sahipti.

Zar zor ilerleyip Bornova sapağına ulaştık.

Saate baktığımda 11.00’di.

İzmir’i karış karış bildiğimiz için ara yollardan Çınarlı istikametine yöneldik.

Haberin Devamı

Ancak yollar tamamen su ile kaplıydı.

Aracımız yarıya kadar gömülmüştü adeta.

Korktuk ama yapacak bir şey yoktu.

Gazeteye gitmek zorundaydık.

Altgeçitlerin su ile dolduğunu, birçok aracın adeta kaybolduğuna şahit olduk.

Yollar yağıştan köstebek gibi olmuştu.

Bunu, araçların aniden çukura girmelerinden anladık.

Kaldırıma sıralanan yetkililerin sürekli, “Camlarınızı açık bırakın. Herhangi bir felakete karşı dikkatli olun” diye uyarması dikkatimi çekti.

Korkum bir kat daha arttı.

Özcan’a, “Biz bu gidişle gazeteye değil, herhalde öbür dünyaya gideceğiz” dedim.

Neyse korkulan olmadı.

Vee saat 12.20 sıralarında Alsancak’taki gazetemizin binasına ulaştık.

Kapıdan içeri girdim, derin bir nefes aldım.

Normal şartlarda yarım saatlik yolu tam iki saat 50 dakikada almıştık.

İzmir İzmir olalı böyle afet görmedi.

Ege’nin incisi kent, 2021’e de çok bahtsız girmişti.

Geçen yıl mart ayından yaşanan pandeminin ardından, art arda meydana gelen depremlerle korkulu kent haline gelen İzmir’i, bu kez de sağanak vurmuştu.

Normal şartlarda şubat ayı ortalamasının 26 kilo daha fazla yağışın düştüğü medeniyet kenti, bir anda kâbus şehre dönüşmüştü.