Engin Uğur Ağır

Engin Uğur Ağır

enginuguragir@gmail.com

Tüm Yazıları

Saat 03.02. ve 14.51.

İkisi de deprem saati.

Birincisini İstanbul’da 17 Ağustos 1999’da yaşamıştım.

İkinici felakete ise Ege’nin incisi kentte gazetemizin Alsancak’taki binasının çatısında yakalandım.

Hava almak için çıkmıştım.

Ama o da ne...

***

Önce ufak ufak sallanmaya başladık.

İzmir’de hafif büyüklükteki depremlere alışkındık.

Ancak 10-15 saniye sonra öyle bir patırtı koptu ki sormayın.

Yer yerinden oynadı.

Altı katlı bina hop oturup hop kalkıyordu.

Aşırı bir gürültü, cam sesleri, yıkım gürültüleri art arda kulaklarımı tırmalıyordu.

Haberin Devamı

Yaklaşık 15 saniye sürdü kimine göre 6.6, kimine göre 7.1 büyüklüğündeki deprem.

***

Tabii sarsıntı bitmedi, en az 30 saniye daha irili ufaklı artçıları yaşadık.

En üst katta bulunduğumdan kimsenin haberi yoktu.

Sadece Posta’nın Yazı İşleri müdürlerinden Gökhan Köküşoğlu vardı yanımda.

İkimizi de çok korkmuştuk.

Bir an evvel bitse de kurtulsak diye dua ediyorduk.

Sonra acı acı siren sesleri ortalığı çınlatmaya başladı.

Biz de merdivenlerden aşağı indik.

***

Tabii, herkes bizi merak etmiş.

Tüm Demirören Medya Grubu, aşağıda gazete girişinde toplanmış.

Herkesin yüzü saprasıydı.

Ellerinde telefon ailelerini arıyor, iyi olduklarını söylüyorlardı.

Kolay değil, gerçekten bu sarsıntıyı yaşamak.

İnsanın başına gelmeyince bilemezsin o uğultuyu, gürültüyü.

***

Sonra işimiz gereği, sağı solu aramaya başladık.

Ne olup bitiğini öğrenmek için.

Birçok yerleşim biriminden peşpeşe yıkım haberleri geliyordu.

Ölü ve yaralıların olduğu, çok sayıda kişinin de ankaz altında bulunduğu haberini duyuyorduk.

***

Şimdi buradan tüm yöneticilerimize seslenmek istiyorum.

Uzmanlar 17 Ağustos depreminden bu yana uyarıyor, “Büyük felaketler olacak, kaçış yok” diye.

Yıllardır dönüşüm dönüşüm diyoruz, ancak bir arpa boyu yol alamadık.

Artık el birliğiyle dönüşüme kökten çözüm bulmalıyız.

Yarın çok daha büyük sarsıntıları yaşayıp, canları yitirmeden.

Hemen bugün işe koyulalım...