Düşünenlerin Düşüncesi

Düşünenlerin Düşüncesi

dusunce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Varlıklı aday daha şanslı
Hâlen Meclis’te siyasî partiler ve bağımsızlar arasındaki sandalye dağılımı şöyledir: AKP 313, CHP 130, MHP 52, HDP 27 ve BDP 2, Bağımsız 14, Boş 11. Bu sıralamada yer alan ve Meclis’te grubu bulunan ilk dört parti, ilk yönteme göre en az yirmi milletvekilinin yazılı önerisi ile cumhurbaşkanlığına aday gösterebilecek konumdadır. HDP ve BDP milletvekillerinin birlikte hareket etmesi beklenir. Bağımsız milletvekillerinin uygun görecekleri adayla ilgili öneriye imza koymalarına bir engel yoktur. Sözü edilen partilerin milletvekillerince gösterilecek adayların oy potansiyel-leri hakkında bir fikir vermek için bu ve diğer partilerle bağımsız adayların 30 Mart 2014 il genel meclisi ve büyükşehir belediye başkanlığı seçimlerindeki oy oranlarına bakmak yerinde olacaktır:
İl genel meclisi seçimleri: AKP yüzde 45.43, CHP yüzde 16.87, MHP yüzde 20.71, HDP yüzde 0.38, BDP yüzde 7.73, Toplam yüzde 91.12. Diğer partiler ve bağımsız adaylar: Yüzde 8.88.
Büyükşehir belediye başkanlığı seçimleri: AKP yüzde 45.54, CHP yüzde 31.04, MHP yüzde 13.65, HDP yüzde 2.34, BDP yüzde 3.09, Toplam yüzde 95.66. Diğer partiler ve bağımsız adaylar: Yüzde 4.34(3).
Cumhurbaşkanı seçiminde de aynı yönde oy kullanılacağı varsayımıyla adı geçen partilerin oylarına diğer partiler ve bağımsız adayların oyları aynı oranlarla eklense de, ilk oylamadan sonuç alınması zor görünmektedir. Bununla birlikte ilk oylamada AKP adayının sonuca daha yakın olacağı, gerektiği takdirde ikinci oylamada AKP yanında CHP veya MHP adayının yer alacağı söylenebilir.
Cumhurbaşkanı seçiminde AKP karşısında diğer partilerin iddialı olabilmesi, ortak bir aday üzerinde anlaşmalarına bağlıdır. Milletvekili Seçimi Kanunu, siyasî partilerin anlaşarak “müşterek liste hâlinde aday” göstermelerini yasakladığı hâlde (m. 16/I); değinildiği gibi Anayasa ve Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu, en son milletvekili genel seçiminde geçerli oylar toplamı birlikte hesaplandığında yüzde onu geçen siyasî partilerin “ortak aday” gösterebileceklerini öngörmektedir (AY m. 101/III, CSK m. 7/1). En son milletvekili seçimi 12 Haziran 2011 günü yapılmıştır. Bu seçime BDP, yüzde 10 ülke barajına takılmamak için siyasî parti olarak değil, bağımsız adaylarla katılmıştır. HDP ise yeni bir siyasî parti yapılanmasıdır. O nedenle AKP karşısında bu ikinci yöntemden ancak CHP, MHP ve onlarla birlikte hareket edecek, 12 Haziran 2011 milletvekili genel seçimine katılmış diğer partilerin cumhurbaşkanlığına ortak aday göstermeleri hâlinde yararlanılabilir. CHP ve MHP’nin 30 Mart 2014 yerel seçimlerindeki oy oranları toplamı, il genel meclislerinde yüzde 16.87 + yüzde 20.71 = Yüzde 37.58, büyükşehir belediye başkanlıklarında yüzde 31.04+ yüzde 13.65= Yüzde 44.68’dir. Görüldüğü gibi, CHP ve MHP’nin diğer partilerle işbirliği yaparak gösterecekleri ortak adayın Cumhurbaşkanı seçilmesi, oldukça güçlü bir olasılıktır.

Görevden ayrılış ve dönüş
Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu, aday listesinin kesinleştiği tarih itibarıyla görevlerinden ayrılmış sayılanları uzunca bir liste hâlinde göstermiştir. Bu listede hâkimler ve savcılar, yüksek yargı organları mensupları, yüksek öğretim kurumlarındaki öğretim elemanları, memur statüsündeki kamu görevlileri, belediye başkanları, subay ve astsubaylar da vardır. Fakat Milletvekili Seçimi Kanunu’ndan farklı olarak bu konuda kendilerince bir istemde bulunulmasına gerek yoktur; durumları, Yüksek Seçim Kurulu’nca bağlı bulundukları bakanlık veya kuruma bildirilir (CSK m. 11/1, krş. MvSK m. 18-19). “Yüksek mahkeme üyeleri, hâkimler, savcılar ve bu meslekten sayılanlar ile subay ve astsubaylar hariç olmak üzere, cumhurbaşkanı adayı gösterilen devlet memurları ve diğer kamu görevlileri”, seçimi kaybetmeleri hâlinde 298 sayılı Kanun’a paralel hükümler uyarınca cumhurbaşkanının seçildiğinin Yüksek Seçim Kurulu’nca ilânını izleyen bir ay içinde “eski görevlerine veya kazanılmış hak aylık derecelerindeki başka bir göreve dönebilirler” (CSK m. 11/2, krş. 298 sayılı Kanun ek m. 7). Görüldüğü gibi, cumhurbaşkanlığına aday gösterilecek devlet memurları ve diğer kamu görevlileri hakkında dahi sıfatlarına göre farklılık içeren bu hükümler, başbakanlık ve bakanlık gibi görevlerde bulunan adayları etkilemeyecektir. Bu yönüyle de cumhurbaşkanı seçimi, eşit olmayanlar arasında bir yarış niteliğindedir.

Kampanya finansmanı
Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi, adaylardan her birinin yurtiçinde ve yurtdışında yapacağı propaganda çalışmalarının finansmanı için oldukça kabarık bir bütçeyi gerektirecektir. Konu, Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu’nda “Adaylara yardım” kenar başlığı altında birçok yönden hayli sınırlayıcı hükümlerle düzenlenmiştir (m. 14). Türkiye Cumhurbaşkanlığı’na aday gösterilenlerin “yabancı devletlerden, uluslararası kuruluşlardan, Ö Türk uyrukluğunda olmayan gerçek kişilerden bağış ve yardım” almalarını yasaklayan, mal bildiriminde bulunmalarını zorunlu kılan hükümler (m. 14/1-2, 9), doğru ve yerindedir. Ancak sözü edilen yasağın genel olarak “tüzel kişilerden” bağış ve yardım almayı kapsayacak genişlikte olması (m.14/1), amacı aşan sonuçlar doğuracaktır. Çünkü bu yasak kapsamına birer tüzel kişi olan siyasî partiler de girer (Siyasî Partiler Kanunu m. 3). Dolayısıyla en az yirmi milletvekilinin imzalarıyla aday önerecek ya da en son milletvekili genel seçiminde geçerli oylar toplamı birlikte hesaplandığında yüzde onu geçen siyasî partiler olarak “ortak aday” gösterecek partiler de, yasak kapsamındadır. Bu, siyasî partileri kendi adaylarına maddî destek vermekten yoksun bırakan bir düzenlemedir. Cumhurbaşkanı adayları, bu desteği ancak gerçek kişilerin “her bir tur için en yüksek Devlet memuruna malî haklar kapsamında fiilen yapılmakta olan ödemelerin bir aylık brüt tutarını” geçemeyecek nakdî yardımlarında bulabileceklerdir (m. 14/3). Seçimlerde saydamlığın sağlanması amacıyla nakdî yardımlar, adayların “Seçim Hesabı” olarak kendi adlarına açtıracakları bir banka hesabına yatırılacaktır (m. 14/4). Seçim hesapları ile bağış, yardım ve harcamalara ilişkin bilgi ve belgeler, Yüksek Seçim Kurulu’nca incelenir (m. 14/5-7).
Görüldüğü gibi seçim kampanyasının finansmanı, adayların kişisel olanakları yanında Türk vatandaşlarından sağlayabilecekleri nakdî desteğe bağlıdır. Siyasî Partiler Kanunu’nda milletvekili genel seçimi ve yerel yönetimler genel seçimi yapılan yıllarda siyasî partilere devletçe yapılacak yardım, özel hükümlerle düzenlendiği hâlde (ek m. 1/V); benzeri hükümler, cumhurbaşkanı seçiminde kesin aday listesine giren adaylar bakımından öngörülmemiştir.
Kısacası, seçim kampanyasının finansmanı bakımından da varlıklı adaylar daha avantajlı durumdadırlar.

Sonuç
10 veya 24 Ağustos 2014 günü cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesiyle Türkiye, önemli bir tarihî kavşağın eşiğine gelecektir. 1876 Kanun-i Esasî’sinden bu yana kesintilerle de olsa uygulamaya çalıştığımız parlâmenter rejimin bu yeni dönemde başkanlık ya da yarı başkanlık sistemi yönünde bir nitelik değişikliğine uğrayıp uğramayacağı, yaşayarak görülecektir. Ancak halk tarafından seçilmenin, bu konudaki düşünceleri bilinen iktidar partisi ve onun genel başkanı tarafından o yönde bir ilk adım olarak değerlendirilmek isteneceği açıktır. Daha şimdiden mevcut sistem içerisinde yaratılacak fiilî durumlarla dönüşümün başlatılacağı yolunda açıklamalar yapılmaktadır. O nedenle önümüzdeki cumhurbaşkanı seçimi, adının ötesinde bir anlam taşımaktadır. Halkımızın sandık başında bütün bunları göz önünde tutarak oy vermesinde yarar vardır.
__________________________
(3) Kaynak: Yüksek Seçim Kurulu’nun 30 Mart 2014 Mahallî İdareler Genel Seçimi sonuçlarının ilânına ilişkin 6.5.2014 tarih ve K. 2561 sayılı Kararı ve ekleri (T. C. Resmî Gazete, 6.5.2014, S. 28992 Mükerrer).