Düşünenlerin Düşüncesi

Düşünenlerin Düşüncesi

dusunce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Okmeydanı’nda şu anda kilometrekarede 50 bin kişi varsa proje sonunda bu sayı 100 bin veya 120 bin kişi olacak! 4-5 katlı binadan hak sahibi aileler 15-20 katlı ve içerisinde yüzlerce daire olan bir beton bloğunun neresinde nasıl bir yaşam tesis edecektir? Buna kentsel dönüşüm denir mi? Konut neresi, ofis neresi olacaktır? Yeşil alan artacak mıdır?

Prof.Dr. Haluk Eyidoğan

Prof. Dr. Haluk Eyidoğan İstanbul’da doğdu. Eyüp Lisesi’nden mezun olduktan sonra İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Jeofizik Kürsüsünde tahsiline devam etti. Aynı yerde Yüksek Lisans çalışmasını tamamladı. 1976 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Maden Fakültesi Jeofizik Kürsüsünde asistan olarak akademik hayatına başladı. İTÜ’de Sismoloji dalında 1983 yılında Doktor, 1987 yılında Doçent ve 1993 yılında Profesör ünvanını aldı. Yurtiçi ve yurtdışında çeşitli kurum ve üniversitelerde deprem-diri fay ilişkileri, deprem kaynak özellikleri, mikro-depremlerin ve artçı depremlerin izlenmesi ile ilgili konularda proje ve araştırmalar yaptı. İTÜ Jeofizik Mühendisliği Bölüm Başkanlığı, İTÜ Senatosu ve İTÜ Maden Fakültesi
Yönetim Kurul üyeliği yaptı. 2004-2007 döneminde Başbakanlığa bağlı Ulusal Deprem Konseyi Başkanlığı görevini yürüttü. 2011 yılında CHP İstanbul Milletvekili oldu. Gönül Armağan Eyidoğan’la evlidir ve iki çocuğu vardır.

Haberin Devamı

Beyoğlu Okmeydanı semtinin çeşitli mahallelerinden oluşan toplam 1 milyon 650 bin metrekare büyüklüğündeki bir yerleşim alanının afet riskli alan ilan edilmesi için Mayıs ayı başında Belediye Meclisinde görüşme açıldı. Benim de izleyici olarak katıldığım bu meclis toplantısında görüşme bir ay ertelendi. Geçen hafta bu konu tekrar meclis gündemine alındı ve karar çıkarıldı. Arazileri Fatih Sultan Mehmet Vakfına ait olan ve bir bölümü Tarihi Sit Alanı niteliğindeki Okmeydanı’nda plansız ve denetimsiz yapılaşmanın “dönüştürülmesi” girişimleri aslında uzun yıllar önce başladı. Çok yazıldı-çizildi, çok tartışmalar ve mitingler yapıldı. Sonunda vakfa ait arazinin önemli bir bölümü sit özelliğinden çıkarıldı ve Beyoğlu Belediyesine devredildi. Belediye de 82 bin kişinin barındığı, 19 bin konut ve 5 bin 500 işyerinin bulunduğu bu 1 milyon 650 bin metrekarelik bir araziye imar planı yaparak herkese tapu dağıtmak ve sonra da mevcut yapıları tümden yıkıp kentsel dönüşüm yapmak için bir süreç başlattı.

Net olmayan tapular
Bölgede yaşayan herkes nasıl bir yerleşme biçimi ortaya çıkacak konusundan ziyade, hak sahiplerine verilecek tapulara odaklandı. Tapu için rıza göstererek gerekli evrakları imzalayıp tapu alan 300’e yakın hak sahipleri gördüler ki ellerine verilen tapular yapı adaları bazında hisseli arazi tapuları. Bu hisselerin çoğunluğu hak sahibi başına 10 ile 20 metrekare arasında. Tapu almak için tereddüt eden binlerce hak sahipleri şu sorulara cevap arıyorlar: Bu hisseli tapu karşılığı nasıl, kaç metrekare ve nerede bir konut veya işyeri sahibi olunacak? Bunlar sosyal konut mu yoksa lüks sınıfta bir konut mu olacak? Hak sahiplerinin elindeki hisseli tapuya belirlenen rayiç değer ile proje sonunda hak edilecek konut veya işyeri için değer artışı nedeniyle bir ek ödeme tahakkuk edecek mi? Daha bir çok soru akla geliyor. Hisseli tapu alan bazı şahısların elinde bu sorulara cevaplayacak herhangi bir hukuki sözleşme de yok!

Daha fazla konut yapılacak
Okmeydanı projesinin gerçekleşmesi için önemli bir başlangıç finansmanı gerekmektedir. Erdoğan Bayraktar bakanlığı sırasında bu başlangıç finansmanına “tulumba parası” demişti! Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın “kentsel dönüşüm fonu”nda yeteri kadar tulumba parası olmadığı için projenin kendi kendini finanse etmesinin bir yolu bulunmalıydı. Deprem vergilerinden toplanan paralar başka yerlerde harcandığı için kentsel dönüşüm fonuna kaynak yaratacak başka enstrümanlar bulunması gerekiyor. Müteahhitleri cezbedecek bazı yollar aranıyor. Belediye Kadıköy Fikirtepe’de olduğu gibi dönüşüm alanında vereceği yüksek emsal artışlarıyla (dolayısıyla nüfus yoğunluk artışı) daha fazla sayıda konut+işyeri yapılmasını sağlayacak ve büyük yatırımcılara cazip kılacaktır. Belediye geçen yıl Büyükşehir Belediyesi’nin de onayını alarak beş binlik ve binlik imar planları yaptı ve 1 milyon 650 bin metrekarelik alanda ne tür binalar olacağını maketler halinde vatandaşa göstererek ikna etmeye çalıştı.

Beton yığını içinde yaşam
Belediye Başkanı 3 milyon metrekare inşaat yapılacağını açıkladı ama bu daha da artabilir. Onaylanan uygulama imar planındaki yapı adalarında nüfus yoğunlukları 1.000 veya 1.200 kişi olarak belirlendi. Yani şu anda kilometrekarede 50 bin kişi varsa proje sonunda bu sayı 100 bin veya 120 bin kişi olacak! Daha yüksek yapılarda daha yoğun nüfusla yaşamak daha iyi bir yaşam mı olacaktır? Buna kentsel dönüşüm denir mi? Halka bu anlatılmış mıdır? 4-5 katlı binadan çıkıp 2 yıl kirada oturduktan sonra - ki bu süre Fikirtepe’de 2.5 yılı geçti - hak sahibi aile 15-20 katlı ve içerisinde yüzlerce daire olan bir beton bloğunun neresinde nasıl bir yaşam tesis edecektir? Konut neresi, ofis neresi, olacaktır? Yeşil alan ve donatı alanları artacak mıdır? Şanzelize gibi olursa (Belediye Başkanı söylemişti) Okmeydanı ahalisi nerede oturacaktır? İstanbul’da bir çok yerleşim alanında, başta deprem riski olmak üzere kentsel dönüşüm gerektiği açıktır. Ancak biz katılımcı, uzlaşmacı, değer artışını paylaşımcı ve ortaklık tesis edici bir yaklaşımı öngördüğümüz ve benimsediğimiz için bu soruları yöneltiyoruz.

‘Deprem riskli alan’
Benzer sorularına cevap bulamayan çok sayıda hak sahibi tapu almak için gidip parasını yatırıp hisseli ve düşük metrajlı tapusunu almaya karar veremedi. Süreç uzadı. Gelinen bu noktada belediye çıkış yolu olarak 6306 sayılı “Afet Riski Altındaki Alanların Dönüşümü Kanunu”nun (halk arasında kentsel dönüşüm kanunu deniyor) uygulanması sürecini başlatmak istedi. 2 Haziran 2014’de Belediye Meclisi’nde bu alanın kentsel dönüşüm yapılmasına yönelik deprem bakımından “riskli alan” olduğu kararı alındı. Hem de İstanbul’un zemin bakımından en sağlam, altında 150 milyon yaşında Paleozoik yaşlı kayaların olduğu alanda. Bölge deprem bakımından çok riskliymiş dendi. 19 Şubat 2013 de Beyoğlu Belediyesi Başkanlığına daha önce riskli alan ilan edilen Örnektepe ve Sütlüce Mahalleleri için mektup yazdım. Riskli ilan edilmeden önce yapılması gereken bilgileri sordum. Başkan beni telefonla arayarak nazikçe belediyeye davet etti ve orada sözlü olarak beni bilgilendireceklerini söyledi. Ama ben yazılı istedim. Olmadı.
Fetihtepe, Kaptanpaşa, Keçecipiri, Piripaşa ve Piyalepaşa Mahallelerinin “deprem riskli alan” ilanı için Belediye Başkanı gerekçe olarak; 6306 sayılı kanun kapsamına alınan alandaki hak sahibinin kira yardımı ve düşük faizli kredi alabileceğini, müteahhitin bir çok harçlardan ve vergilerden muaf olacağını söylüyor. İstanbul’da başta deprem olmak üzere diğer doğal ve endüstriyel afetler açısından çok daha tehlikeli ve kayıp riski yüksek yerler varken (kaynak: İstanbul Deprem Master Planı ve İstanbul 2.000 ölçekli Deprem Tehlike Etüdü) neden Okmeydanı öncelikli seçildi ve Beyoğlu Belediyesi bu olayı bu kadar dert edindi? Şanzelize yaparak deprem riski azaltılmaz ve o da kentsel dönüşüm olmaz. Kentsel riskleri azaltmak yeni toplumsal rahatsızlıklar ve riskler yaratmak değildir.