Düşünenlerin Düşüncesi

Düşünenlerin Düşüncesi

dusunce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

MUSTAFA KİBAROĞLU
Mustafa Kibaroğlu, Galatasaray Lisesi’nden mezun olduktan sonra Boğaziçi Üniversitesi’nde Endüstri Mühendisliği Bölümü’nden lisans ve Ekonomi Bölümü’nden master derecelerini aldı. 1997 yılında Bilkent Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde Öğretim Üyesi olarak göreve başlayan Kibaroğlu, davet edildiği Harvard Üniversitesi’nde akademik çalışmalarını sürdürdü. Kibaroğlu, 1995 Nobel Barış Ödülü sahibi “Pugwash Conferences on Science and World Affairs” isimli akademik kuruluşun Konsey Üyesi, Genelkurmay Başkanlığı bünyesinde kurulan NATO Terörizmle Mücadele Mükemmeliyet Merkezi’nin de Akademik Danışmanı’dır. Kibaroğlu, Eylül 2011 itibarıyla Okan Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı ve Avrasya Uygulama ve Araştırma Merkezi Direktörü olarak görev yapmaktadır.

Haberin Devamı

Ukrayna’da yaşanan son gelişmelerden ve Rusya’ya yakın olarak bilinen Devlet Başkanı Victor Yanukovich’in devrilmesinden büyük rahatsızlık duyan Vladimir Putin’in siyasi ve askeri alanda son günlerde atmakta olduğu adımlar uluslararası ortamda ciddi gerginliğe ve endişeli bekleyişe sebep olmaktadır. Sürecin gelişimini büyük ölçüde tayin edecek olan tarafın Rusya olacağını ve ulusal ve bölgesel güvenliği bakımından endişelerini giderecek adımların Batı ittifakı tarafından atılabileceğini göreceği noktaya kadar krizi tırmandırma yetisini kendisinde göreceğini söylemek yanlış olmayacaktır.

Ukrayna’nın önemi
Rusya Federasyonu açısından Ukrayna jeopolitik ve jeostratejik konumu itibariyle temelde üç bakımdan büyük önem arz etmiştir. Bunlardan bir tanesi Kırım Yarımadası’nda bulunan Sivastopol şehri yakınlarındaki büyük askeri deniz üssüdür. Sovyetler Birliği’nin dağılmasını takip eden süreçte Ukrayna ile Rusya arasında ciddi tartışmalara sebep olan konu başlıklarından biri 2017 yılında bitmesi öngörülen deniz üssünün kullanım süresinin uzatılması ile alakalıydı. Nihayetinde Nisan 2010’da varılan anlaşma ile bu süre 25 yıl daha ötelenerek 2042 yılına kadar uzatıldı. Anlaşmanın imzalanması büyük tartışmalara sebep oldu. Son gelişmelerde Putin’in ilk etapta Kırım’da kontrolü ele almak yönünde adım atmasının ardında Sivastopol’deki Rus askeri deniz üssünün stratejik öneminin olduğunu hatırlamak gerekir.

Doğazgaz boru hatları
Ukrayna’nın jeostratejik konumu tarihsel boyutlu olarak Rus askeri uzmanlar tarafından sıklıkla vurgulanmaktadır. Bu sebeple, NATO’nun, eski Varşova Paktı üyesi olan orta ve doğu Avrupa ülkelerini bir bir bünyesine katmasıyla başlayan doğuya doğru genişleme süreci Rus siyasetçilerin büyük tepkisiyle karşılaşmıştır.
Ukrayna’nın Rusya açısından bir diğer stratejik önemi Avrupa’ya satmakta olduğu doğalgaz boru hatlarının bir kısmının Ukrayna toprakları üzerinden geçiyor olmasından kaynaklanmaktadır. Bu noktada hatırlanması gereken en önemli bilgilerden bir tanesi de Ukrayna’nın neredeyse enerji ihtiyacının tamamının Rusya tarafından sağlanmakta olduğu ve Ukrayna’da uzun süre yetebilecek stoklama imkanlarının da oldukça sınırlı olduğudur.
Ukrayna ve Rusya arasında yaşanan bu ve benzeri sorunlarda diplomasinin etkin bir şekilde kullanıldığını söylemek zordur. Çünkü, yukarıda anlatılan gerekçelerle, arada pazarlık yapmayı mümkün kılabilecek bir denge yoktur.

Rusya’nın nükleer gücü
Günümüzde yaşanan sorun çerçevesinde de NATO’nun bir bütün olarak ya da ABD’nin tek başına Rusya’ya karşı tehditkar bir tutum takınabileceğini düşünmek gerçekçi olmaz. Çünkü Rusya Federasyonu, çok değişik askeri platformlarda güvenlikli ortamlarda bulundurduğu 10 bin civarında nükleer başlığa ve bunları dünyanın her noktasına gönderebilecek imkan ve kabiliyetlere sahip bir ülkedir. Batı’da hiçbir ülkenin Ukrayna için Rusya ile nükleer silahların kullanılmasına kadar gidebilecek bir çatışmayı göze alabilmesi mümkün görülmemektedir.
Rusya ile Batı arasındaki ilişkilerin gerginleşmesi ise, Suriye’deki Esad rejiminin saldırganlığının dizginlenmesine ve İran’ın nükleer programının şeffaflık kazanmasına yönelik yapılan işbirliğinin zarar görmesine yol açabilecektir. Rusya’nın katkısı olmaksızın kesin neticelerin alınmasının zor olacağı bu süreçlerde gerileme yaşanması Türkiye bakımından da olumsuz gelişmelere yol açabilecektir. Çünkü, Türkiye tarafından Suriye’de kalması istenmeyen Esad rejiminin daha da güçlenmesi yüksek bir ihtimal olabilecektir.

Türkiye’nin stratejisi
Diğer yandan, 2008 Gürcistan savaşı sırasında olduğu gibi, Karadeniz’e askeri gemi gönderme yönünde ABD’nin adım atması, 1936 tarihli Montreux Sözleşmesi hükümleri bakımından Türkiye ve Rusya’yı karşı karşıya getirebilir. Yakın bir müttefiki olması sebebiyle ABD’nin Karadeniz’le ilgili bazı taleplerini Türkiye tümüyle görmezden gelmek istememektedir. Bu amaçladır ki 1990’lı yılların ikinci yarısında hem Rusya’nın hem ABD’nin bölgesel taleplerini dengeleyebilecek unsurlar olarak Karadeniz Görev Gücü (BlackSeaFor) ve Karadeniz Uyumu (Black Sea Harmony) olarak bilinen kısmen askeri tedbirler içeren girişimlere Türkiye öncülük etmiştir.
Türkiye, uzun yüzyıllara dayanan devlet tecrübesi ile bölgesel ve bölge dışı aktörlerle olan ilişkilerinde kendi ulusal çıkarları kadar soydaşlarının çıkarlarını da koruyabilecek adımlar atma başarısını defalarca sergilemiştir. Türk diploması ve askeri çevreleri siyasi karar vericilerin önüne aklı selim ile değerlendirilmiş önerilerle gittiğinde doğru stratejiler üretebilecek bir hükümet tutumu ve devlet politikası ile bu sürecin de en az hasarla atlatılması umulmaktadır.