Bugün, virüs hakkında bildiklerimizi gözden geçirirken, yaz aylarıyla birlikte salgının hız kesme ihtimalini araştırıyor ve koronavirüsten korunmada D vitamininin önemine dikkat çeken araştırmaya göz atıyoruz.
Herkeste bir çaresizlik hissi hâkim. Sağlıklarının, daha da önemlisi yaşamlarının üzerinde herhangi bir kontrole sahip olmadıklarını düşünüyorlar.
Bu virüsün nasıl bulaştığını biliyoruz. Salgından korunmak için ne yapılması gerektiğini biliyoruz. Yani bu dönemi gereken önlemleri alarak geçirdiğinizde hastalıkla aranıza mesafe koyabilir, bu dönemi sağlıkla atlatabilirsiniz. Böylesi bir dramdan ruhsal olarak etkilenmememiz, endişe duymamamız imkânsız. Ama kontrolün tamamen sizde olduğunu sakın unutmayın, panik yapmadan doğru ve etkili bir şekilde önlem alın.
Nem etkisi
Amerika’da Maryland Üniversitesi’nde yapılan bir araştırma, virüsün en hızlı şekilde yayıldığı şehir ve bölgelerin ortalama sıcaklığının 5-11 derece arasında, nem seviyesinin ise nispeten daha düşük olduğunu gösteriyor. (1)
Havanın nem oranı virüslere karşı direncimizde belirleyici faktörlerden bir tanesi. Hava kuru olduğunda solunum yollarımızdaki ve akciğerlerimizdeki mukus oranı da azalıyor. Bu yapışkan salgı doğal bir savunma mekanizması görevi görüyor ve enfeksiyonlara, virüslere karşı bir koruyucu bir bariyer oluşturuyor.
Kısacası, elimizdeki tüm verilere bakarak salgının yaz aylarıyla birlikte hız keseceği şeklinde bir varsayımda bulunulabilir. Sıcak ve nemli havaların bize bir avantaj sağlama ihtimali var. Ama burada esas belirleyici olan insan faktörüdür! Virüse, insandan insana kolayca geçebileceği kalabalık ortamlar sunarsak, “Yaz geldi nasılsa” diyerek gevşersek, avantajı dezavantaja dönüştürmüş oluruz!
Bilgiyi doğru kullanmak
Evet, koronavirüs hakkında çok şey biliyoruz, öyle ki virüsün farklı yüzeylerde kaç saat yaşadığı konusunda bile bilgi sahibiyiz.
COVID-19 virüsü bakır bir yüzeyde dört saate, karton kutular üstünde yirmi dört saate, plastik ve paslanmaz çelik üstünde iki üç güne kadar yaşayabiliyor. Bu bilgi kendini izole edemeyen, mutlaka çalışmak zorunda olan kesim için faydalı bir bilgi olabilir. Böylece sık dokunulan yüzeyleri, kapı kollarını, bilgisayar klavyelerini, tezgâh ve masaları günde en az bir defa iyice temizleyerek daha etkin bir koruma sağlayabilir. (Tabii en etkili korunma yönteminin mesafeyi korumak, maske takmak ve elleri yıkamak olduğunu unutmadan!)
Ama görüyorum ki evinden çıkmayan, kendini tamamen izole etmiş kişiler bile abartılı bir şekilde temizlik yapıyor, çamaşır sularıyla kapıları, yerleri, tezgâhları siliyorlar. Evinden çıkmayan, evine kimseyi kabul etmeyen biri için bu son derece gereksiz bir önlem, stres katsayınızı artırmaktan başka bir işe yaramaz!
‘Hele bir yaz gelsin’
Pek çok kişi yaz aylarıyla birlikte virüsün yok olacağını umuyor. Diğer yandan, salgının sıcak havanın etkisiyle birlikte biteceği fikrine fazla bel bağlanmaması konusunda uyaran, elimizde bu varsayımı destekleyecek kadar veri bulunmadığını söyleyen uzmanlar var.
COVID-19’un mevsimsel özelliklere sahip olabileceği yolunda bazı ipuçlarına sahip olduğumuzu söyleyebilirim. COVID-19 “zarflı virüsler” denen bir virüs ailesindendir. Yani dış yüzeyleri yağlı bir tabakayla kaplıdır. İşte bu yağlı tabaka yüzünden zarflı virüslerin diğer virüslere kıyasla sıcağa karşı çok daha hassas olduğunu gösteren araştırmalar var. Daha soğuk havalarda bu yağlı tabaka sertleşerek virüsün vücut dışında daha uzun süre hayatta kalmasını sağlıyor.
Sözün özü; zarflı virüslerin çoğu sıcak havaları sevmiyor.
D planı
Koronavirüse karşı en etkili maskenin bağışıklık sisteminiz olduğunu, bağışıklık sisteminizin optimum seviyede çalışması için ise D vitamini rezervinizin dolu olması gerektiğini sık sık dile getiriyorum. Yeni bir araştırma, D vitamininin koronavirüste de koruyucu etkisi olduğunu kanıtlar nitelikte. (2) Bu çalışmaya göre D vitamini takviyesi hem hastalığı yenmede hem de koronovirüsten korunmada etkili. D vitamini seviyenizi 80 ng/ml’nin üstünde tutun.
BUNLARI BİLİYOR MUYDUNUZ?
John Hopkins Sağlık Güvenliği Merkezi, Ekim 2019’da New York’ta “Event 201” adında bir etkinlik gerçekleştirdi. (3) Bu, olası bir global salgın konusunda farkındalık yaratmayı hedefleyen, Amerika Birleşik Devletleri’nin böyle bir pandemiye hazır olup olmadığını görmeye yönelik bir simülasyondu. İşte, Forbes dergisinin 12 Aralık 2019 tarihli sayısında etkinlik hakkında yazılanlar: “Uzmanlar detaylı bir stimülasyon tasarlayarak CAPS ya da koronavirüs akut pulmoner sendrom adını verdikleri hayali bir hastalık hakkında detaylı bir simülasyon tasarladılar. Simülasyon için SARS ve MERS salgınları model alındı.” (4) Bu etkinlikten iki ay sonra Çin’de ilk yeni koronavirüs vakası görüldü. İlginç bir tesadüf!
Tüm dünya suçu Çinlilerin beslenme alışkanlıklarına atarken, salgının ortaya çıktığı Wuhan kentini ülkenin diğer şehirlerinden ayıran önemli bir özellik unutuluyor; Wuhan Çin’in ilk yüksek güvenlikli viroloji laboratuvarının bulunduğu yer. 2018 yılında açılan bu laboratuvarda dünyanın en tehlikeli patojenleri araştırılıyor. Yani basit bir güvenlik zaafı ölümcül bir virüsün dışarı sızması için yeterli. Bilim camiasında koronavirüsün orijinine dair bazı teoriler var, o teorilerden biri de virüsün Wuhan’daki laboratuvarda yaratıldığı.
1 “Temperature, Humidity and Latitude Analysis to Predict Potential Spread and Seasonality for COVID-19”Mohammad M. Sajadi, SSRN: https://ssrn.com/abstract=3550308
2 “Vitamin D Supplementation Could Prevent and Treat Influenza, Coronavirus, and Pneumonia Infections”, William B. Grant, Nutrients 2020, 12, 988
3 http://www.centerforhealthsecurity.org/event201/
4 https://www.forbes.com/sites/judystone/2019/12/12/how-prepared-are-we-for-the-next-pandemic-not-very-experts-show/#2e18e6023524