Didem Özel Tümer

Didem Özel Tümer

didem.tumer@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Türkiye’nin Şam’daki son büyükelçisi ünvanını halen taşıyan Önhon, Milliyet’e yaptığı açıklamada “Çok burularak çıkmıştık, o gün oradan. Büyükelçiliğin tekrar açılması çok mutlu etti beni​​” dedi.

Türkiye’nin Şam’daki son büyükelçisi ünvanını halen taşıyan Ömer Önhon, “Büyükelçinin Gözünden Suriye” kitabının sonlarında Şam’dan ayrılışı şöyle yazmıştı:

“....Dışişleri Bakanlığı’ndan çıktıktan sonra büyükelçiliğe geldim. Son kontrolleri yaptık, giriş kapısı önünde toplu fotoğraf çektik, kapıları mühürledik, bayrağımızı indirip arabalarla Suriye-Lübnan sınırına doğru yola çıktık.”

Haberin Devamı

Önhon’un bahsettiği o toplu fotoğraf buydu. 12 yıl sonra Türkiye’nin Şam Büyükelçiliği tekrar kapılarını açtı. Geçici maslahatgüzar olarak atanan Burhan Köroğlu ve beraberindeki bürokratlar Türkiye Cumhuriyeti’nin bayrağını tekrar göndere çektiler ve birlikte ilk fotoğraflarını verdiler.

O fotoğrafı görünce Ömer Önhon’u aradım ve Şam’dan ayrılırkenki duygularını ve Şam Büyükelçiliği’nin yeniden açılması konusundaki düşüncelerini sordum. Önhon, “buruktuk” dedi ve şunları anlattı:

“Oradan ayrılırken, benim ve çalışma arkadaşlarımın iyisiyle, kötüsüyle hatıraları vardı. Orada biz, devletin temsilcileriyiz. Devletin büyükelçiliğinden bayrağı indirip gitmek hakikaten insanın ağrına gidiyor açıkçası. Çok burularak çıkmıştık, o gün oradan. Bizi mutlu eden tek şey şuydu, o kadar sık sefarete saldırıyorlar, basıyorlar, kavga veriyorduk ki, hiç kimsenin burnunun kanamadan oradan çıkması o en olumlu tarafıydı. Hiç kimseyi bir şey olmadan çıkarabildik. Çünkü o kadar insanın sorumluluğu var üzerinizde. Büyükelçiliğin tekrar açılması hakikaten çok mutlu etti beni. Beraber görev yaptığım arkadaşlarımla konuşuyoruz tekrar. Çok güzel bir şey.”

Türkiye’nin şam’daki son büyükelçisi Önhon: Gitmek ağırdı burularak çıkmıştık

Emektara başvuruldu

Önhon’un paylaştığı fotoğraftaki ekip elbette daha kalabalık. O yıllarda yerel personelle birlikte yaklaşık 50 kişilik bir ekip vardı Türkiye’nin Şam Büyükelçiliği’nde. Büyükelçiliğe yönelik büyük bir saldırıdan sonra elçiliğin önemli bir kısmı tahliye edildi. Eski resimdekiler o dönemdeki ekibin bile tamamı değil. Ancak Maslahatgüzar Köroğlu ve yeni ekip Şam’a ulaşmadan büyükelçiliğin çevresinde temizlik yapan kişi de, eski bir büyükelçilik emektarı. Hep Şam’da kalan yardımcı personele, Dışişleri Bakanlığı’ndan tekrar ulaşıldığı anlaşılıyor.

Haberin Devamı

Önhon, Büyükelçiliğin tekrar faaliyete geçmesi için de “Bana göre atılması gereken bir adımdır. Doğru adımdır” ifadesini kullandı.

Emekli olmasına karşın Suriye’yi izlemeye hep devam eden Önhon’a 27 Kasım’dan bu yana olup bitenleri nasıl izlediğini, kendisini şaşırtan gelişmeler olup olmadığını ve Suriye’deki yeni yönetime ilişkin görüşlerini de sordum. Önhon, şunları söyledi:

“Şaşırtıcı bulmadım çünkü bana göre Suriye krizi sonlanmamıştı. Herkes Esad kalıcı derken ben öyle olduğunu düşünmüyordum. Ülke çok kötü vaziyetteydi. İnsanlar çok ızdırap çekiyordu. Esad’ı destekleyenler dahi. Elektrik yok, su yok, para yok. Sıkıntılı bir durum olduğunu konuştuğum tüm Suriyelilerden duyuyordum. Rejimin nobranlığı vardı. Çözüm bulmak için hiçbir gayret göstermiyordu. Ülke üçe dörde bölünmüştü zaten. Bir yerde bir şeyin patlayacağı kesindi. Harekâtın başlaması ve özellikle de bu kadar kısa bir süre içerisinde amacına ulaşması veya rejimin devrilmesiyle sonuçlanmasındaki sürat ise hakikaten herkes gibi beni de şaşırttı.

Haberin Devamı

‘Geçiş dönemi iyi yönetilmeli’

İkincisi; yeni bir sayfaya dönüldü. Bundan sonra kapsayıcı, Suriye’yi huzura, istikrara kavuşturan bir yapı oluşturulabilecek mi? Şu anda yeni bir devlet kuruluyor. Bir devletin doğumunu görüyoruz aslında. Eğer başarabilirlerse, hatalar yapılmazsa iyi olur. Ama böyle dayatma olursa, din temelli devlet yapısı oluşturulacak, birkaç parçaya bölünecekse, o zaman yine sıkıntılar bizi bekliyor demektir. Önümüzdeki dönemde yine karışıklık bekleyebiliriz. Onun için geçiş döneminin çok iyi yönetilmesi lâzım ve huzur ve refahın olduğu bir ortam hazırlanabilmesi lâzım. Hiçbir ayrımcılık yapılmaması lâzım. Orası çok kültürlü bir yerdir. Belli bir grubun başka bir gruba kendini empoze etmesi veya terör örgütlerine paye verilmesi ülkeyi ileride zora sokar. Eğer iyi yönetilirse güneyimizde iyi bir komşumuz olur, kötü yönetilirse güneyimizde yine uğraşacağımız bir bataklık olur.”