Dışişleri Bakanı Hakan Fidan içinden geçilen İsrail-Filistin çatışması sürecinde İslam dünyasının artık kınama mesajlarını bir kenara bırakarak, sorumluluk üstlenmesi gerektiğini vurguluyor. Cuma akşamı TRT’de katıldığı programda da Fidan, İslam ülkelerinin içinde bulunduğu durumu bir “çaresizlik sarmalı” olarak tanımlayarak, “Biz İslam dünyasının gerekli diplomatik platformları kullanması durumunda insanlığı da bu sarmaldan çıkartıcı bir uyarıcı görevi oynayabileceğine inanıyoruz” ifadesini kullandı.
Dolayısıyla ortada İslam dünyasının vermesi gereken bir sınav da var.
Normalleşme caydırıcılığı zayıflatıyor
Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi (ORSAM) Başkan Yardımcısı Doç. Dr. İsmail Numan Telci’ye bunu sordum. Kuruluş amaçlarının başında Filistin’deki işgalin durdurulması bulunan İslam İşbirliği Teşkilatı’nın (İİT) etkin çözümler üretebilme noktasında en stratejik önemdeki örgütlerden birisi olduğunu söyleyen Telci sözlerini şöyle sürdürdü:
“Yıllar içerisinde İslam dünyası ülkeleri arasındaki iş birliğini artırma amacı öne çıkan İİT için Filistin meselesi diğer gündemlerden birisi olarak kaldı. Bunda İİT’nin başat aktörlerinin pasif tutumları, kendi aralarındaki sorunları ve küresel aktörlerle ilişkilerinin boyutu gibi unsurlar da etkili oldu. Dolayısıyla İİT, kınama dışında herhangi bir yaptırım gücü olmayan bir uluslararası örgütün ötesine geçemedi. 7 Ekim sonrasında İsrail’in Gazze’ye saldırıları karşısında olağanüstü toplanan İİT yine kınamanın ötesinde herhangi bir adım atamadı. Önceki toplantılardan farklı olarak bu kez daha fazla Arap ülkesinin İsrail ile normalleşmiş olması İİT’nin İsrail karşısındaki olası caydırıcı etkisini daha da zayıflatıyor.
Türkiye de bu ortamda en avantajlı bölgesel aktörlerden biri ve eşit ortaklık çerçevesinde İİT başta olmak üzere ikili ilişkileriyle bu çatışmaya kalıcı bir çözüm aramak için çaba sarf ediyor. Bu kapasite bölge ülkeleri nezdindeki tarihsel arka planı, günümüzde sürdürdüğü insani ve girişimci dış politika yaklaşımının sunduğu barışçıl aktör profili ve çatışmanın ortaya çıkmasından bu yana yürüttüğü yoğun diplomasidir. Türkiye bu süreçte Mısır ile birlikte İİT üyeleri arasındaki en aktif aktörler olarak görülüyor.”
Mısır’ın krizdeki pozisyonu
Cumartesi günü Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah El Sisi’nin ev sahipliğinde 35 ülke ve 4 örgüt temsilcisinin katılımıyla bir Barış Zirvesi düzenlendi. Mısır konusundaki uzmanlığı ile tanınan Doç. Dr. Telci’ye daha önceki çatışmalarda üstlendiği arabuluculuk rolü kadar bir kez daha sınırı mülteci baskısı altında olan ve insani yardımları ulaştırmaya çalışan Mısır’ın son krizdeki pozisyonunu nasıl değerlendirdiğini de sordum. Telci şunları söyledi:
“Mısır İsrail ile 1978 yılında imzalanan Camp David sözleşmesinden bu yana Tel Aviv yönetimiyle ilişkilerini normalleştirdi ve İsrail-Filistin çatışmasında uzun süredir arabulucu olarak görev aldı. Ayrıca Gazze’yle sınıra sahip olması ve tarihsel süreçte Filistinlilerin Ürdün’e göç etmesi nedeniyle endişeye sahip. Nitekim Mısır, Gazze’den kendisine yönelik bir göç hareketi ihtimalinden rahatsızlık duyuyor. Ekonomik olarak zor dönemden geçen Mısır, böylesi bir göçün ekonomik anlamda daha zorlayıcı durumlar ortaya çıkarabileceğini düşünüyor. Dolayısıyla Mısır için Gazze’deki çatışmaların sona ermesi ve burada istikrarın sağlanması hayati önemde.
Öte yandan İsrail ile koordineli bir dış politika çizgisindeki Mısır’ın Gazze meselesinde İsrail ve ABD’nin endişelerini de göz ardı etmesi zor. Nitekim Sisi yönetiminin en büyük destekçileri arasındaki bu ülkeler, Kahire’nin İsrail’i zor durumda bırakacak adımlar atmasından rahatsız olabilirler. Bu nedenle Mısır’ın bir taraftan iç kamuoyundan yükselebilecek tepkileri engelleyecek bir taraftan da İsrail ve ABD’nin olası sırt dönmesini engelleyecek bir Filistin politikası izlemesi gerekiyor. Bu nedenle Mısır kriz boyunca aktif bir diplomasi sergileyerek sorunun en kısa sürede çözümü için çaba sarf ediyor.”
‘Kayda değer ilerleme görülebilir’
7 Ekim’den bu yana Türkiye’nin yürüttüğü çok taraflı diplomasi trafiğinde, Mısır ayrı bir yer tutuyor. Bakan Fidan ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın mevkidaşları ile görüşme sıklığı arttı. Acaba kriz iki ülke arasındaki ilişkilerin normalleşme çabasını hızlandırıcı bir etki de yapabilir mi? Telci bu soruma da şu yanıtı verdi:
“Gazze’deki durum Türkiye’nin Mısır’la normalleşme sürecini de etkiler nitelikte. İki ülkenin aktif diplomasi sergilemesi ve koordinasyon içerisinde hareket etmesi, Ankara ile Kahire arasında uzun zamandır görülmeyen bir dış politika uzlaşısını ortaya koyuyor. Bu durumun izleyen süreçte de devam etmesi ile ilişkilerde kayda değer ilerleme görülebilir. Bu noktada Filistin konusundaki ortak görüşün yanı sıra Ankara’nın siyasi, ekonomik ve güvenlik çıkarları bağlamında, Kahire ile güvenlik odaklı iş birliği konuları gündeme gelebilir. Bu konuda ABD ve İsrail’e bağımlı olan Mısır, Türkiye ile bu anlamda bir iş birliği içerisine girerek pozisyonunu güçlendirmek isteyebilir. Türkiye ile Mısır arasındaki normalleşme sürecinde son dönüm noktası iki liderin Ankara ya da Kahire’de yapacakları temasla aşılacaktır. Söz konusu görüşmenin yakın bir dönemde gerçekleşmesi bekleniyor.”
Tunca Bengin
İsrail teröründe neredesiniz?
23 Aralık 2024
Abdullah Karakuş
‘Benim teröristim iyi’ çıkmazı
23 Aralık 2024
Hakkı Öcal
Suriye’de barışı önlemenin yolu: YPG’yi korumak
23 Aralık 2024
Eren Aka
Belediyelerin borç tartışması bitmiyor!
23 Aralık 2024
R.Hakan Kırkoğlu
2025 size ne getirecek? Yengeç | Jüpiter ile şans ve bolluk sizinle olacak
23 Aralık 2024