Pazartesi günü ABD’nin yeni Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack ile NTV olarak Türk basınından ilk röportajı yaptık. İlk izlenim olarak söyleyebileceğim şey şu: Muazzam hızlı bir trafiğin içinde, 78 yaşında olmasına rağmen dinç, enerjik ama daha önemlisi süreçleri yönetmeye hevesli ve istekli.
ABD’nin geçmişte de Türkiye’de bulunmuş, görev yapmış büyükelçileri vardı fakat Tom Barrack’ın -sanırım biraz da kişisel tarihinden kaynaklı- geçmişinin verdiği bir özgüveni var çünkü DNA’sı bu bölgeden… En çetrefilli konularda hem karşı tarafla ‘empati’ kurabilme kabiliyetine sahip, hem de kendisiyle “dalga geçebiliyor”. Yıkıcı değil, yapıcı, bölgeye de “bütüncül” bakan bir tarzı var.
Lübnan kökenli bir elçi
Büyükelçi Barrack’ın dedesi Youseff Abdullah (Joe) ve ailesi Lübnan’da Bekaa Vadisi’nde yaşarken, cebinde sadece 13 Türk Lirası, bir gömlek, bir pantolon ve göğsüne iliştirilmiş “Beni kabul ettiğiniz için teşekkür ederim” yazılı Arapça bir notla Lübnan’dan ayrılıp Amerika kıtasına göçüyor. Üstelik ailesine yol parasını ve seyahat iznini de bizzat Osmanlı Valisi’nin (mutasarrıfının) verdiğini anlatıyor. Bu yüzdendir ki, yeniden “köklerine dönmek” onu heyecanlandırmış. Bu geçmişin “sorunların çözümünde” kendisine yardımcı olmasını umuyor ve diliyor. Geçmişini bilmeyenlerin sıklıkla sorduğu “Neden Türkiye’ye gittin” sorusunu ise dış görünüşüne atıf yaparak veriyor, “Onlara saç ekimi için geldim diyorum” diyor ve gülüyor.
Sykes-Pıcot paylaşımlarıve Atatürk örneği
Büyükelçi Barrack’ın kimilerinin samimiyetini sorguladığı kimilerinin reel-politik ile eşgüdümlü bulduğu “Sykes-Picot” tweetlerinin zemininde de aslında bölgeye bütüncül yaklaşımı var. Barrack şöyle diyor: “İngilizler ve Fransızlar o zamanlar bölgeyi Osmanlı İmparatorluğu’ndan ayırmaya çalışıyorlardı. Atatürk 1923’te harika bir iş çıkardı, ‘Bunu başka bir şekilde bitireceğim’ dedi. ABD Başkanı da bugün ‘Tüm bunlarla işim bitti’ diyor. ‘Önce Amerika’ diyor. Sizi temin edebileceğim şey, bugün Suriye politikasının son yüz yıldaki Suriye politikasına yakın olmayacağıdır çünkü o işe yaramadı. Karışıklık, Batı’nın Doğu’nun geleceğini dikte etmeye çalışmasından kaynaklandı. Müdahale ile değil, yeni bir diyalog fırsatımız olduğunu söyleyen, bölgesel bir etkileşimimiz olacak.” İsrail-Filistin çatışmasının sorunun temeli olduğunu inkâr etmiyor.
Suriye’den çekilme olacak mı?
Bu röportaja girerken herkes gibi benim de en çok merak ettiğim konu ABD’nin Suriye’den asker çekip çekmeyeceği, YPG’ye olan desteğinin sürüp sürmeyeceğiydi. Büyükelçi Barrack, büyük manşetler veren bir isim değil, ama vermek istediği mesajı dikkatli bir çerçeve ile ortaya koyuyor. Büyükelçi “Üslerimizi sekizden üçe düşürdük, sonunda bire düşecek. Hala pek çok aşireti bir araya getirmek zor ama onları yeni Suriye hükümetinin entegrasyonuna yönlendirmek çok önemli” diyor.
15 kenarlı rubik küp
Büyükelçi Kürt meselesini aynı renkleri tek yüze topladığınız rubik küpe benzetiyor ama meselenin karmaşıklığını da bu küpün 15 kenarlı olmasıyla özetliyor. Türkiye’de yürüyen “Terörsüz Türkiye” sürecine ilişkin “Erdoğan yönetimi Öcalan’la PKK tarafında dramatik bir adım attı, YPG ile ilgili olarak, inancım, bunun gerçekleşeceği yönünde. Çünkü gerçekleşmesi gerekiyor” diyor. Yani Şam yönetimi ve SDG arasındaki varılan anlaşmasının uygulanmasını istiyor. “Eğer YPG ile büyük bir işbirliği olmazsa kendi taraflarındaki iş birliğinin zamanla yok olacağını” da ekliyor.
Washington ile yeni dönem yeni tanım
Türk-Amerikan ilişkilerinde “stratejik ortak, güçlü müttefik , NATO müttefiki” gibi tanımlara takılmamak gerektiğinin özellikle altını çiziyor. “İki kez telefon görüşmesi yapmış olan iki lider diyorlar ki hadi bunu eşit seviyeye koyalım” diyor. Yani başka bir seviyeye geçtiğimizi işaret ediyor.
Son cümle olarak, elbette tüm bunlar ilk izlenimlerim. Söylemleri kulağa hoş gelse de nihai kanaatimiz bunları hayata geçirip geçiremeyeceğine göre şekillenecek. Kendimize de ona da zaman vermemiz gerekiyor.