Cemil Ertem

Cemil Ertem

dr.cemilertem@gmail.com

Tüm Yazıları

Yeni dönemin ilk işaretlerini hatta sonuçlarını almaya başladık. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Rusya ziyareti ve St. Petersburg’dan verilen mesajlar, içeride sağlanan “birlik” görüntülerinden sonra ekonomiye ve siyasi istikrara olumlu katkıyı yapan en önemli gelişmeydi. Yenikapı mitingi ve Rusya ziyareti sonrası Batı medyası da yeni Türkiye gerçeğini kabul etmeye başladı. 15 Temmuz vahşetini görmeyen, tam aksine, direnen halka çamur atmaya çalışan, hükümetin darbe ve FETÖ karşıtı önlemlerini antidemokratik gelişme diye anlatmaya çalışan Batı medyası, bu hafta başından itibaren, kısmen de olsa, Türkiye’de neler olup bittiğini görme ve anlatma yoluna girdi. Döviz kurları, faizler olması gereken seviyeleri gördü, çünkü bu gelişmeleri “piyasa” da satın almaya başladı. FETÖ çetesine darbeyi yaptırmaya çalışan küresel odakların belli ki Batı medyası üzerinde darbe sonrası yapılacaklar konusunda hayli geniş kapsamlı çalışmaları vardı. Bu faaliyetlerin esasında 2013 Gezi kalkışmasından başlayarak organize olduğunu, belli merkezlerden yönetildiğini ve 15 Temmuz’a giden süreçte yoğunlaştırıldığını biliyoruz. Şimdi geçici bir süre 15 Temmuz yenilgisini kabul edecekler ve tıpkı Türkiye’deki 15 Temmuz’un gizli destekçileri gibi, esasında 15 Temmuz’u ve 15 Temmuz sürecinin gerçek öznesi olduklarını unutturmaya çalışacaklar. Böylece 15 Temmuz, yalnız kullandıkları terör örgütüne yıkılarak yerelleştirilecek ve Türkiye’nin bir iç sorunuymuş gibi anlatılacak. Bu aslında, çok bildik, bir geri çekilme (ricat) stratejisi...

Haberin Devamı

Faiz meselesi

Bize göre bundan sonraki strateji daha uzun vadeli ve ekonomi temelli bir yol üzerinden kurulacak. Şundan eminim; 15 Temmuz sürecini, Gezi’den bu yana, planlayanların bundan sonraki ilk hedefleri Türkiye’nin ekonomik büyümesini düşürmek ve stratejik temel alanlarda Türkiye’nin yatırım yapılabilir ve yatırım yapabilir (sermaye ihraç eden) ülke olmaktan çıkmasını sağlamak olacaktır.

Burada derecelendirme kuruluşlarına politik baskı yaparak Türkiye’nin notunu düşürmeye çalışmak en görünür, en basit faaliyettir. Ama bundan daha derin olarak, ülkede, hep olageldiği üzere, terörü tırmandırmak, ekonomide neoliberal gerici ideolojiyi takip eden bürokrasiyi ve siyaseti öne çıkarmak ilk önemli adımları olacaktır. Bunun için yine medyayı ve akademiyi kullanmak, devletin ekonomiyi düzenleyen kurumlarını ideolojik ve politik olarak yönlendirmek temel stratejileri olacaktır. Burada Cumhurbaşkanı’nın 2008 yılı temel olmak üzere, yapmak istedikleri, söyledikleri ortadadır. Esasında faiz tartışması ve buna bağlı olarak Türkiye’de enflasyonun, tasarruf yetersizliğinin, dış açığın nedenleri üzerine olan tartışmalar bu bağlamda ele alınmalıdır.

Haberin Devamı

Para ve finans piyasalarında istikrarı sağlamak için faizi en önemli silah görenlerin, enflasyonu düşürmek ve tasarrufları artırmak için de yüksek faizden başka çözümü olmadı. Bunun için para arzını, kredi hacmini denetlemek ve banka sistemi aracılığıyla ekonomik büyümeyi düşürmek, maliye politikasında ise, mümkün olduğunca faiz dışı fazla vermek ve bunu katılaştırarak sürdürmek “başarı” sayıldı.

Haberin Devamı

‘Büyümeyi düşürün’

Aslında 15 Temmuz’u bir final olarak ele alırsak, 15 Temmuz’a giden yolun belli durakları vardır ve bu durakların iktisadi, politik temelleri açıktır. Mesela 2013 yılı, 15 Temmuz’un ilk siyasi işaretlerinin ortaya çıktığı ve Gezi kalkışmasının organize edildiği bir yıldır. Ama Gezi’nin başarılı olması için 2012’de Türkiye’nin büyümeyi düşürmesi için “dış” baskı gündemi geldi. “Siz frene basın, not artırımı gelecek, 2010 ve 2011’deki gibi büyürseniz, ipin ucu kaçar.” İşte bu cümleyi ben çok iyi hatırlıyorum. Ve Türkiye, 2012’de frene bastı, bu Gezi’nin, 17/25 Aralık’ın ve PKK ve DEAŞ terör silsilesinin, nihayet 15 Temmuz’un ilk adımıydı.

‘Yol bitti’

Şimdi lütfen, tam bugün hepimiz son dört yıla bakalım, çok açık olarak 15 Temmuz’un kanlı finalinin adımlarını görürüz.

Bütün bu süreçte, Türkiye’nin K. Irak, Hazar, Doğu Akdeniz’de yapmak istediği enerji başta olmak üzere, tüm temel stratejik adımlar engellenmeye çalışıldı. Mesela Türkiye’nin Barzani yönetimiyle yaptığı petrol nakliyatı anlaşmalarını illegal anlaşmalar olarak yazan çizen akademisyen, gazetecilere bakın bunların tümü bütün bu süreçte FETÖ’nün yayın organlarında yazmış ve buraya bağlı olarak mesleklerini icra etmişlerdir. Türkiye-Azerbaycan arasındaki enerji yatırım anlaşmalarını ve TANAP projesini engellemeyince, bu yatırım ve projelerini yürüten şirket ve kurumlara FETÖ kadrolarını doldurup, burayı denetimlere almak ve günü geldiğinde çökertmek için harekete geçtiler. Bunun için düşünce kuruluşları kurdular, yönetim kurullarını ele geçirmeye çalıştılar.

Güney Gaz Koridoru’nun ölü doğması ve stratejik bir proje olmaması için her türlü uluslararası tezgâh gündeme geldi. Yine aynı şekilde, Rusya ile Türkiye’nin kuzeyde geliştirmek istediği enerji ve ticari projelerini de engellemek için Rusya-Türkiye ilişkilerini dinamitlediler.

Bütün bu süreçte FETÖ’nün yayın organlarında yazan iktisatçıların, TV’lerinde konuşan akademisyen-yazarların temel eleştirileri şuydu: “Erdoğan, iktisadi rasyonaliteye aykırı hareket ediyor, para politikası enflasyona yol açıyor, Merkez Bankası bağımsız değil, altyapı yatırımları bütçeyi zorluyor, havalimanları, duble yollar, limanlar popülist yatırımlar, ipin ucu kaçacak, ekonomi batıyor, IMF çıpası da yok, yol bitti!

Ama şimdi hangi yolun bittiğini görüyoruz, unutmayın, 15 Temmuz yalnız bir gece değildir.