Cem Kılıç

Cem Kılıç

cem.kilic@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

İşçilerin gerek arabuluculuk vasıtasıyla yaptığı anlaşmalarda gerekse haricen yaptığı anlaşmalarda asıl anlaşma konusu alacaklar dışındaki olası taleplerinden vazgeçtiğine ilişkin hükümlerin bulunduğu görülüyor. Bu tür hükümlerin davadan feragat veya ibra olarak değerlendirilmesi gerekiyor. Davadan feragat ve ibra yöntemleri üzerinde ayrı ayrı durulması gereken kavramlar. İki kavramın da işçinin olası alacakları üzerindeki etkisi riskli olduğundan kanunlarda ve yargı kararlarında sınırlayıcı düzenlemeler getiriliyor. Feragat bir kişinin beyanı ile hakkından vazgeçmesidir. İbra ise tarafların karşılıklı anlaşarak haklarından vazgeçmeleridir. İbra anlaşma ile yapılırken, feragat tek taraflı olarak yapılır. İkisi de bir hakkı sona erdirmektedir. Bu sebeple sıkı şartlara bağlı tutulmuştur. İş hukukunda ancak dava açıldıktan sonra yapılan feragatler geçerli sayılmakta, dava açma hakkından vazgeçildiğine dair feragatler geçerli kabul edilmemektedir. İbranın geçerli olması içinse fesih tarihinin üzerinden bir ay geçmesi, alacakların kalem kalem gösterilmesi ve gösterilen kalemlerin banka kanalıyla ödenmesi gerekmektedir.

Haberin Devamı

Zamanı önemli

Çoğu işveren yollarını ayırdığı veya aradaki anlaşmazlığı tamamen sona erdirmek istediği çalışanları ile arabuluculuk nezdinde anlaşma tutanağı imzalarken, anlaştığı bedellerin dışında diğer olası alacak kalemlerinin ileride işçi tarafından talep edilmeyeceğine ilişkin hükümler eklenmesini talep ediyor. Alacağına bir an önce kavuşmak isteyen işçi ise bu talebi kabul ederek tutanağı imzalıyor. Buna rağmen, arabuluculuk süreci sona erdikten sonra diğer alacakları için dava açabiliyor. Yargıtay ibranamelere ilişkin Borçlar Kanunu’nun ilgili maddesinin emredici hukuk kuralı niteliğinden hareketle, arabuluculuk tutanağının düzenlendiği tarih ve ibra beyanının içeriğini dikkate almış, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyecekleri bir zamanda uyuşmazlık konusu olmadan ve işçinin başvurusu bulunmadan ibra niteliğinde arabuluculuk tutanağı düzenlenemeyeceği sonucuna ulaşmıştır. Karar doğrultusunda, iş ilişkisi sona ermeden veya sona ermesinden itibaren bir ay geçmeden tutulan arabuluculuk tutanaklarında ibra hükmü bulunması halinde bu ibra hükmü geçersiz kabul edilecektir. Ayrıca süre uygun olsa bile çalışanın arabuluculuk başvurusunda talepte bulunduğu alacaklar dışında bir alacağına ilişkin -talebi olmadan-, bu alacak hakkında arabuluculuk görüşmelerinde konuşulmadan, bu alacağın olmadığına, olsa bile bu alacak hakkında talepte bulunulmayacağına ilişkin hükümler geçersiz kabul edilecektir.

Haberin Devamı

Karar yön gösterici

Yargıtay’ın, kıdem ve ihbar tazminatları toplamının belirtildiği bunların dışında işveren nezdinde kıdem, ihbar, fazla çalışma, genel tatil hafta tatili, yıllık izin prim, ikramiye, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacakları dahil olmak üzere hiçbir hak ve alacağı kalmadığının ifade edildiği, kalmış olsa bile bu miktarın dışındaki alacaklardan feragat edildiğinin yazıldığı, işçinin işvereni her şekilde ibra ettiğini kabul ettiği yönünde ibare bulunan bir anlaşma tutanağını incelediği kararına arabuluculuk sürecine yargılama gibi yaklaşılmasının yanlış sonuçlar doğuracağı hususu ile itiraz edilmektedir. Bu görüşte olanlarca, arabulucunun mahkemeden çok farklı yöntemler uygulaması ve sürecin temelinin müzakereye dayanması nedeniyle müzakerede menfaatlerin yargılamadan çok farklı şekilde dengelenebileceği, dolayısıyla başta öngörülmese de sonradan öngörülen bir haktan, başka bir hakkı almak için vazgeçilebileceği belirtilmektedir. Diğer görüşte olanlara göre ise her hak için ayrı ayrı değerlendirme yapılması gerekmektedir. Aksi durumda işçi aleyhine açık hak kayıpları yaşanacaktır. Aynı görüş doğrultusunda, bu tutanakların dar yorumlanması gerektiği belirtilmektedir. Dar yorumlamanın da iş hukukuna hâkim olan işçiyi koruma ve işçi lehine yorum ilkelerinin bir gereği olduğu ifade edilmektedir. Mevcut yargı uygulamasına bakıldığında, taraflar açısından geniş kapsamlı ihtilaf çözümü için, her alacak talebinin kalemler halinde baştan yazılmasının ve her alacak kalemi üzerinde müzakere yapılarak bir bedel üzerinde anlaşılmasının yerinde olacağı değerlendirilmektedir. Bu şekilde hem eleştiriler dengelenebilecek hem de arabuluculuğun işlevsiz kalmasının önüne geçilebilecektir. Çünkü müzakere alanını geniş tutmak ve müzakere kalemleri üzerinde tek tek sonuca varmak arabuluculuğa etkinlik kazandıracaktır.