Cansen Erdoğan (Avukat – Yazar)

Cansen Erdoğan (Avukat – Yazar)

cansen@leburo.com

Tüm Yazıları

Hani testler vardır, rastlarız; “Bağımlı kişilik misiniz ?” , “Teknoloji, hayatınızın neresinde?”, “Dijital “Bağımlılık eşiğiniz neresi ?” gibi. İşte tüm o testlerin cevabı, küresel boyutta, bir akşamda verildi. What’s Up, Sosyal Medya çöktü, dünya göçtü!

Geçen akşam, milyonlarca yürek tek yürek, kendine şu soruyu sordu; ‘Whats Up, Facebook, İnstagram olmadan önce insanlık ne yapıyordu?’

Gerçekten de öyle ya, yediğimizi içtiğimizi Facebook’ta, gezip gördüğümüzü İnstagram’da paylaşmadan önce, Whats Up’ta kim ne zaman online olmuş diye bakmadan nasıl yaşıyormuşuz, nasıl vakit geçiriyormuşuz. Aaaa hatırlıyorum hayal meyal; Bir- iki kitap okuyormuşuz, arkadaşlarımızla buluşuyormuşuz, sinemaya tiyatroya gidiyor, uzun aile sohbetleri yapıyormuşuz. Sevdiklerimize verdiğimiz değeri, emek harcayarak gösteriyormuşuz.

Haberin Devamı

Ahh Mehmet Akif aahhh! Zamanında nasıl da görmüş uyarmışsın bizi, tek dişi kalmış canavar olan medeniyete karşı. Gördük ki biz seni hiç okumuyor, anlamıyormuşuz !

Neyseki çoğunluk olarak tedbirli milletiz. Her ay para ödeyip de kullanmadığımız SMS’ler, kara günde yetişti imdadımıza. Seni dinlemedik Mehmet Akif ama ‘sakla samanı, gelir zamanı’ diyen atalarımızı Allahtan dinlemişiz :)

E peki niye çöktü global iletişim ağımız, mesela olmazsa olmazımız ‘What’s Up’ ımız ?

Bence şüphelilerden biri, kız gruplarımız! O cihanı yerinden oynatacak gıybetler, klavyede uçuşan ah’lar, dedikodular, beddualar çökertmiş olabilir kendisini. Malum What’s Up kız grupları, İlluminatiden tehlikeli :) Hayır karışmayalım, vardır What’s Up’ın da bir derdi diyeceğim de onun derdi, dünyayı gerdi. İnstagram ise başka bir dram, yoğun filtreler, deniz kenarında paylaşılan ayak resimleri, müzikli araba story’leri, ‘bakın çok mutluyum, dünya yansa umurumda değil’ göndermeleri fazla geldi mecraya, kapattı kendini dünyaya.

Virüslere, yangınlara, sellere, afetlere, yükselen enflasyon, zamlarda zirveye duyarsızlaşan bünye, bambaşka bir kaosla tanıştı nihayetinde; Hoşgeldiniz siber pandremiye!

Değil günün, haftanın, ayın, son zamanların en ciddi kaybını yaşayan tabiki, bu üç platformun sahibi Marc Zuckenberg oldu. Hisse senetleri büyük değer kaybetti, şirket itibarları dağıldı. Bu sefer tekel’cilik kazanmadı. Tek adam’cılık fena patladı. Sayın Zuckenberg! Bakalım şimdi, bu pirincin taşını kim ayıklayabilir!

Haberin Devamı

Ya da belki çöken aslında Whats Up, Facebook, İnstagram değildir, psikolojimiz çökmüştür artık, kimbilir!

………………………………………………*……………………………………………………….

Sessiz Dostların Günü;

Ne çok tüketiyoruz fark ettiniz mi? Aşkları, sevgileri, hobileri, eğlenceleri, zevkler ve de dostlukları. Gittikçe içine kapanan, yalnızlaşan, tek başına yaşayan, toplumdan uzaklaşan robotlara benzemeye başladı insanlar. Ev dediğin, sabah çıkılıp akşam gelinen bir otel gibi. İşten çıkıldığında hava çoğu zaman kararmış akşam olmuştur. Egzoz dumanları ve yüksek binalar, engel yıldızları görmeye. Teknoloji almış başını gitmiş, dostluk anlayışında artık kriter, sosyal medyada kaç kişi ‘like’ etmiş, etmemiş. İşte toplumda gittikçe yalnızlaşan, başkalarıyla iletişim kurmakta zorlanan ya da kurduğu iletişimde hüsrana uğrayan insanoğlu, ilişkisinde pek de öyle karşılıklı olmayan dosta ihtiyaç duyar ve tercihini hayvandan yana kullanır. Bence bugün modern şehir insanlarının evlerinde hızla artan evcil hayvanlar, aslında sessizce atılan imdat çığlıklarıdır.

Haberin Devamı

Kimsenin kimseye tahammülünün kalmadığı, şehrin kaosunda birbirleriyle konuşmaya mecalinin olmadığı günümüzde, en iyi seçenektir hayvan beslemek belki de. Kuş, balık, kaplumbağa, kedi, köpek, dilsiz dostlarımız işte. Bata çıka devam eden bu düzende savrulup giderken öylesine, evdeki ‘O’, size kendi diliyle bir şeyler söylemek isteyen, siz bir şey anlattığınızda, anlarmış gibi dinleyen ve sizi görünce hazine bulmuş gibi sevinendir. Ayaklarınızın dibinde kıvrılıp uyuyan, teşekkür nedir unutmuş yurdum insanlarının aksine size minnet duyan, yalan-dolan ve de ihanetle başa çıkamayan insanda, sadakat duygusunu külliyen ve layıkıyla yaşatandır.

Hani kızınca ‘hayvan!’ diyoruz ya karşımızdakine, hakir görüyoruz, hakaret ediyoruz oysa hiçbir hayvan insan kadar kötü değil ne yazık ki! Onları yiyor, giyiyor, üstüne binip geziyor, iliğine kemiğine kadar sömürüyoruz bir de utanmadan aşağılık insanları kötülemek için hayvan deyip geçiyoruz. Ya eşini öldüren tek canlı insanoğlu ya yapmayın. Üstelik çok nankör tanıdım, hiçbiri de kedi değildi.

Bu hafta hayvanlar için özel bir hafta; 4 Ekim Hayvanları Koruma Günü ve bu gün, hafta boyunca çeşitli etkinliklerle kutlanıyor, hakları tartışılıyor. Hızla çoğalarak, her yere beton binalar, asfalt yollar yaparak, ormanları yakarak ya da yanmasına seyirci kalarak, yüksek plazalardan gökyüzüne dumanlar salarak yaşam alanlarını, yaşama şanslarını her geçen gün azalttığımız bu sessiz dostlarımız, haklarını bize helal edecekler mi acaba? Hiç sanmıyorum valla!

Sivrisineği bile öldüremeyen, sırtındaki ekmek parçasıyla yuvasına koşuşturan karıncayı ezmemek için yol değiştiren, hamamböceğini incitmeden dışarı atmak için uğraşıp didinen ben, hem kendim hem de insanlık adına onlardan özür dilerim!

Sözün kısası; Ben hayvanseverim ama hak ederse insan da severim!

…………………………………………………….*……………………………………………………

Sophia Ve Arkadaşları

Eskiden bilim-kurgu filmlerinde görürdük insansı robotları, vücut şekli insanlara benzetilmek üzere üretilen robotları yani. Uzay filmlerinin de olmazsa olmazıydı bu robotlar. Yıllar geçtikçe mutfak robotu, elektrikli süpürge robotu gibi mekanik robotlara alıştık fikren, bastık bağrımıza pek bir sahiplendik. Sonra Sophia ile tanıştı dünya; Hong Kong merkezli Hanson Robotics şirketi tarafından geliştirilen Suudi Arabistan'dan vatandaşlık alan ve tarihe, nüfus cüzdanına sahip ilk robot olarak geçen Sophia ile. Bir devrim niteliğindeydi Sophia’nın üretimi, ardından pek çok ilki getirebilecek düzeyde bir ilk’ti. Ama dünya yapay zekaya, robotlarla başa çıkmaya ne kadar hazır, işte orası muamma! Amerika’da katıldığı bir talk-show programında, sunucu ile sohbet eden, şarkı söyleyen hatta taş- kağıt- makas oynayıp yenen Sophia; ‘Ben kazandım! Bu insan ırkını domine etmek için iyi bir başlangıç’ sözleri ile aynı zamanda insanoğlunun yapay zekanın karanlık yüzüyle de tanışmasını sağlamıştı.

Bu konuda tartışmalar hararetle sürerken gözler, 05 Ekim- 07 Ekim tarihleri arasında Tuzla-İstanbul’da düzenlenen Robot Yatırımları Zirvesi ve Sergisi’ne çevrildi. Hayat düzenini, robotik çözümlerle kolaylaştırmayı amaçlayan şirket ve firmaların bu alandaki yatırımları ve buluşları, geleceği şekillendirecek gibi gözüküyor.

Lakin eşeğe tecavüz eden, damacanaya hallenen kitle, bu robotu ne kadar sever sorusuna cevabı, henüz bilinmiyor :)

…………………………………………………..*…………………………………………………………

HAFTANIN EN’ LERİ ;

Haftanın ibretlik haberi; Peygamberimiz Hz. Muhammed (SAV) ile alay eden karikatürleriyle büyük tepki çeken ve aldığı tehditler sebebiyle polis koruması ile yaşayan İsveçli karikatürist Lars Vilks’in, geçirdiği trafik kazası sonucu hayatını kaybetmesi. Tüm Müslüman aleminin ahı, Allah’ın gazabıyla gene iyi yaşamış bence. Cehenneme kadar yolun var Vilks, zebanilere selam söyle!

Haftanın polemiği; Büyük reyting beklentileri ile başlayan ancak daha ikinci bölümde yayından kaldırılan ‘Benzemez Kimse Bize’ programının ardından Mustafa Keser’in Bülent Ersoy’a yönelik zehir zemberek açıklamaları sonrasında gözler, Ersoy’un ne zaman kükreyeceğinde. Yılların Diva’sına; ‘Diva mısın, divan mısın’ demiş, eyvah eyvah :) Bakalım sap döner, KESER döner, gün gelir hesap döner mi :)

Haftanın Tacizi; Uzun süren hastalık döneminden sonra sahalara fırtına gibi dönen Mehmet Ali Erbil’in sosyal medya fenomeni Ece Ronay’ın instagram hesabına gönderdiği mesajlar oldu. Yazışmaları yayınlayan Ronay, ağza alınmayacak sözler ve tehditler savuran Erbil’i ahlaksızlıkla suçladı. Neredeyse hakka yürüyecekken hala genç kızlara yürüyen Mehmet Erbil, kadim bir atasözünü hatırlattı bana; Horoz ölür, gözü çöplükte kalır :)

Haftanın Tepkisi; Enteresan bir mecradan geldi, siyasetin göbeğinden. MHP lideri Devlet Bahçeli’nin; ‘Teröre yardım ve yataklık yapan bölücü kebapçıların işsizlikte payı vardır’ sözleri, kimi kastettiğine dair merak uyandırdı. İşsizlikte ekonomik kriz, global dünya sebepleri, virüs, dış mihraklar falan suçlanırdı da konu ne ara kebapçılara geldi, ben orayı kaçırmışım :)