Cansen Erdoğan (Avukat – Yazar)

Cansen Erdoğan (Avukat – Yazar)

cansen@leburo.com

Tüm Yazıları

Gün, kadının günü!

Gün, senede bir gün kutlanan, hatırlanan geri kalan 364 gün aşağılanan, horlanan kadının günü! O kadar önemli bir günkü 8 Mart Dünya Kadınlar Günü, sığmaz ne kelimelere ne cümlelere, taşar paragraflardan uçar gökyüzüne! Bir yandan da hiç olmaması gereken bir gündür ki güne dair en büyük ironi de bu bence. Niye böyle bir gün var çünkü bu günün kutlanmasını gerektiren koşullar var. Dayak var mesela, işkence var, ihanet ve de cinayet var. Bu gün de olmayaydı keşke, bu günü kutlanmasını gerektirecek sebepler de! Doğumgünü değil ki kutlansın çiçeklerle hediyelerle. Bayram değil ki kutlansın çikolatayla şekerle. Bir isyan aslında 8 Mart, bir yakarış! Ha sen niye yazıyorsun bu günü o halde derseniz de; Kadınların erkek şiddetine, adaletsizliğe, mobbinge, köleliğe maruz kalmadığı bir dünya hayaline bir meşale de ben yakayım diye! Kutlama değil bu, hatırlatma! Ne zaman kadının emeğinin karşılığını aldığı, istediğini giyip istediği yere gidebildiği, şiddet görmediği, katledilmediği medeni bir düzen kurulur, kutlama o zaman olur!

Haberin Devamı

Ha bir de bu güne dair ‘emekçi kadın’ sorunsalı var ki bitmeyen senfoni(!) Yok efendim 8 Mart Emekçi Kadınların Günüymüş de ev hanımlarının bu gün ile ne alakası varmış. İmkanı olan, bir eli yağda bir eli balda olan hanımlar neyin emekçisiymiş de bu günü kutlayacakmış. Emekçi kadın sadece bordrolu çalışan, fabrikada tütün saran, mesaili çalışıp patrondan maaş alan kadın değildir ey ahali! Annelik de emektir, evi çekip çevirmek de! Eşini, ailesini idare etmek, yoktan var etmek, ‘kadın kısmı, o saatte dışarı çıkmaz’, ‘kadın dediğin eksik etek’, ‘Edepli kadın kısa giymez, sesli gülmez, eğlenmez, oynamaz, dans etmez’ söylemlerine direnmektir. Emek, para getirmek değil çaba göstermektir.

8 Marttan geriye kalan kadına dair filmler, söyleşiler, yazılar, şiirler. Belki çikolatalar çiçekler, hediyeler. Oysa ne çiçeğe gerek var ne de diğerlerine,

Dövmeyin kadınları, öldürmeyin yeter !

……………………………………..*……………………………….

Güle güle “Dağ Çiçeği”;

En güzel yıllardı o yıllar. Ülke olarak huzurlu, dünya olarak mutlu! Vardı elbet yine sıkıntılar ama azınlıktaydılar. Geleceğe umutla bakıyorduk en azından o zamanlar. Hayallerimiz vardı, düşlerimiz vardı ve uçlarına iliştirdiğimiz planlar. En güzel dizilerin, en unutulmaz müziklerin zamanıydı o yıllar, 90’ lar!

Haberin Devamı

Karlar Düşer diyerek düşmüştü hayatımızın tam ortasına. Kendiyle barışık havası, farklı sesi, sohbeti, kahkahası, neşesiyle ‘Akrep Nalan’ çıktı hayat sahnemize!

Siz aslını biliyor muydunuz bilmiyorum ama ben ‘akrep’ lakabının burcundan dolayı olduğunu sanıyordum meğer başkaymış. Muhasebeciymiş Füsun Nalan Açın önceden. Bir gün altılı ganyanda tutturmuş altılıyı, Akrep isimli ata oynayarak. Akrep Nalan kalmış adı sonra da, hem tiyatroda hem radyoda, sinemada.

Dedim ya başkaydı 90’lı yıllar diye, işte şarkıları da şarkıcılarıydı başkaydı o yılların. Akrep Nalan da onlardan biriydi, siyasal bilgiler okumuş, aydın, kültürlü, Atatürkçü bir sanatçıydı. Çok yetenekli, hırsları olmayan, sade ve mütevazi bir kadındı. Her gece sahneye çıkar, her şarkıyı her türküyü söyler, gözünü budaktan sakınmaz, lafını da yapıştırırdı. Buram buram deniz koksa da şarkıları, ‘Dağ Çiçeği’ idi o, ‘Güneşlerine Kar Yağan’. Aşka Halikarnas’ta rastlayacaklarını sanırlardı gençler, o yıllarda yaşayan. Benim kalbime ise; ‘Kolay mı ağlamadan kabullenmek her şeyi?/ Kolay mı güçlü olmak en zor anında?/

Haberin Devamı

Kolay mı bir alışkanlık zinciri boynunda?/ Hükmeder benliğine istemesen de…’ diyerek sızdı usul usul. Çok oldu kabullendiğim birçok şeyi, yaşlarımı gözlerime hapsederek, ondan sahiplendim bu şarkıyı bilerek, isteyerek. Sadece iki albüm yapmıştı ya, iki albüm. Ve o iki albümle çok sevdik onu, tüm kalbimizle sahiplendik. Gençliğim geliyor aklıma, şarkılarını dinlerken. Adeta yüzyıllar öncesinde kalan anılar, yıllar, hatıralar! “İyi insanlar öldüğünde ortalıkta kimsesiz bir sessizlik olur” denir ya, işte öyle bir sessizlik var yüreğimin avlusunda. Haklıydı galiba Akrep Nalan; Aşinaydım ben yola koyulanlara, bavulunu ezgilerle doldurup başka diyarlara açılanlara! Bir parçamızı da götürmeselerdi iyiydi giderken yanlarında. Belki de şarkılara ondan ‘parça’ denmiştir, eksik bir yanımızı tamamlarlar umuduyla…

Bir Nalan geçti dünyamızdan, akrep olanından. En saf en masum yerine dokundu kalbimizin, fırtınalı yüreğimiz artık huzurlu, sakin!

Düşen karlar öksüz artık, Halikarnas yetim!

Nurlarda uyu Akrep Nalan, bu yaz efkarlıyız, seneye Allah kerim!

…………………………*……………………………

HAFTANIN EN’LERİ;

Haftanın Polemiği; Uzun zamandır hazırlıkları süren ve vizyona girer girmez gişe rekorları kıran “Bergen” filmi oldu. Şarkıcı Bergen’in hayatını anlatan film, şarkıcının yüzüne kezzap attıran ve ölümüne sebep olan Halis Serbest’in yaşadığı Adana Kozan’da gösterime girdikten hemen sonra kaldırılmasından şarkıların, kendisini canlandıran Farah Zeynep Abdullah yerine Bergen’in kendi sesiyle seslendirilmesi gerekip gerekmediğine kadar birçok polemik, filmin önüne geçmiş durumda. Lakin gişe durumuna bakınca yapımcıların bundan pek de şikayeti yok galiba :)

Haftanın Eleştirisi; Ahmet Hakan’dan Hazal Kaya’ya geldi, gündem gerildi! Hakan, “Pera Palas’ta Gece Yarısı” dizisinin başrolünde yer alan Hazal Kaya’nın oyunculuğunu beğenmediğini ifade ettiği; ‘oyunculuğundan nefretimin 5 sebebi’ başlıklı yazısıyla kamuoyunun tepkisini çekti. Nefret gerçekten çok ağır bir ifade bence de. Oyunculuk beğenilmeyebilir, sevilmeyebilir ama nefret edilmesi haddinden fazla bir tepki, haddin biraz fazla aşılması gibi! Gerek var mıydı bu kadar ağır bir söyleme? Bence yoktu!

Haftanın İhalesi; Türkiye Futbol Federasyonu tarafından 2022-2023 ve devam eden futbol sezonlarını içeren TFF Süper Lig ve TFF 1. Lig Müsabakaları Yayın Haklarının devri için düzenlenen ihaleyi Saran Grup ve TRT kazandı. Yıllardır maçları yayın hakkını elinde bulunduran yayıncı kuruluş bu haklarını kaybetti ve televizyonda bir devir daha kapandı. Peki bu durumda aboneler ne yapacaktı? 

CANSEN ERDOĞAN