Cansen Erdoğan (Avukat – Yazar)

Cansen Erdoğan (Avukat – Yazar)

cansen@leburo.com

Tüm Yazıları

Başım uğulduyor, gözlerim kararıyor! Ben değil yazarken düşünürken dahi utanıyorum ama bunu yapanlar utanmıyor, üzülmüyor! Şu kelimeleri yazmak dahi bana ağır geliyor, vahşeti yaşatanların kılı kıpırdamıyor. Oysa benim canım yanıyor, aklım- mantığım almıyor!

Konya Büyükşehir Belediyesi Sahipsiz Hayvan Bakımevi ve Rehabilitasyon Merkezi'nde bir görevlinin elindeki kürekle bir köpeğe vurarak ölümüne neden olduğu iddia edilen görüntüler, hem gündeme hem yüreklere damgasını vurdu! Tüm ülke, hayvanseverler, kendilerini insan zannedenlere, bu kansız kişilere karşı ayağa kalktı!

Haberin Devamı

Ya keşke yer yarılsa da girsek hepimiz içine. Hak etmediğimiz bu dünya, o güzel hayvanlara kalsa! Kafasına kürekle vurulurken ‘artık yeter’ der gibi son kez başını kaldıran güzel can! Diri diri poşetlere konulup çöpe atılan kediler! Açlıktan birbirini yiyen köpekler!

Çok özür dileriz! Halinizi görmediğimiz, bu vahşeti önceden fark etmediğimiz için! O insan müsveddelerini orada tuttuğumuz, yetkililerini hala koltuklarında oturttuğumuz için!

Barınak; Doğal dış etkenlere (yağmur, kar, fırtına, soğuk, vs.) ya da başka türlü tehlikelere karşı sığınılan yerin adı! Sokaklardan toplanan, yuvası olmayan hayvanların yaşaması için yapılan alan! Gördüğümüz ise barınak= mezarlık! Toplu katliamların yapıldığı, Akla gelmeyecek işkencelerin yaşandığı, hayvanların canlı canlı gömülüp birbirlerine yem yapıldığı mezarlık!

Hiçbir lisanda bu kötülüğün, hiçbir dinde bu vicdansızlığın karşılığı yok! Allah’ın verdiği canı, ağzı olup dili olmayan, yemek- su bulamayan, derdini anlatamayan, konuşamayan hayvanları keyfe keder öldürmek, ne demek!

İki şeyi merak ediyorum; Bu hasta ruhlu canilere ne ceza verilecek? Sokakta köpek istemiyoruz diye bağıranlar, sokaktan alınan köpeklerin başına gelenleri gördüğünde ne diyecek? ‘Köpeklerin yeri, barınaklardır’ diyenler, bu barınaklara hala güvenilmesini mi bekleyecek?

O kürekle köpeğin kafasına kafasına vuran adam, acaba hiç sevdi mi? Ailesi tarafından sevildi mi?

Ya da bunun sebebi, küçüklüğünde kendi de kürekle dövüldüğü için mi?

Haberin Devamı

Hani her kötü olayda, failin çocukluğuna iniyor ya psikologlar, her şeyin sebebi, işte o çocuklukta yaşananlar. Anneleri tarafından sevilen, babaları tarafından korunan, kendini bir eve, bir aileye hisseden çocuklar, büyüdüklerinde normal davranıyorlar. Hor görülen, itilip kakılıp dövülenler ise işte böyle sadist böyle hasta oluyorlar!

Yazık bu hayvanlara, bu hayvanlar yüzünden bir birine düşen insanlara! O zaman kaostan kim faydalanıyor acaba? Bu korkunç olayın Konya’da gerçekleşmiş olması da ayrı bir ironi aslında. ‘Ne olursan ol, gel!’ diyen Mevlana yaşamış orada. Her canlıyı, bağrına basan, ‘Yaratılanı severim, Yaratandan ötürü!’ diyen Mevlana’nın kemikleri sızlıyordur valla! O zavallı hayvanların ahı da hepimizin üstünde kalacak, başka!

2004 yılında çıkan ‘Hayvanları Koruma Kanunu, Yeni haliyle yürürlüğe giren 5199 Sayılı Hayvanları Koruma Kanunu nerede diye soranlar var, bağıra bağıra! Haklılar da sormakta! Üstelik sadece bu kanunlarla sınırlı olmamak da lazım burada! Türk Ceza Kanunu’nun uygulanabilecek tüm maddeleri, ağırlaştırılmış haliyle uygulanmalı valla! Ah şimdi gel de idam cezasını arama!

Haberin Devamı

Şunu bilirim şunu söylerim, yapılan her kötülüğün karşılığı var, hem bu dünyada hem öteki dünyada. Bilmiyorum siz izleyebildiniz mi ama ben barınaktaki o korkunç görüntülerin hepsini izleyemedim. Kalbim ağrıdı, içim sızladı izleyebildiğim o kısacık zamanda. Hadi bizi geçtim de çocuklarımıza, torunlarımıza bırakacağımız dünya bu mu ya!

Ya ah’ları- vah’ları bırakıp bir kenara, milletçe koyacağız elimizi taşın altına, sahip çıkacağız mahalle olarak- dernek olarak- Sivil Toplum Örgütü olarak bir şekilde bu hayvanlara sahip çıkacağız,

Ya da bu kadar kötülükle dünyanın sonu geliyor deyip kıyametin kopsun artık deyip gün sayacağız!

Şimdi aynaya bir şekilde bakabiliyoruz da acaba ahirette o hayvanların yüzüne nasıl bakacağız?

 ………………………………………….*………………………………………

Utanç Gecesi;

Ülkemizin batıya dönük yüzü, düşmana sıkılan ilk kurşunun yeri İzmir’de bir utanç gecesi yaşandı geçtiğimiz hafta! Ege’nin iki eski kulübü Göztepe- Altay arasında yaşananlar; ‘Hayaller futbol ziyafeti gerçekler holigan şiddeti’ dedirtti. Maç sırasında tribünden atılan işaret fişeği, bir Göztepeli taraftarı ağır yaralarken bir Göztepe taraftarı da söktüğü korner direğiyle Altay kalecisine saldırdı.

Bu derbi ile ilgili tartışmalar, önceden başlamış, Altay taraftarlarının stada alınıp alınmayacağı belirsiz kalmıştı. Maçın keyifli bir spor şölenine dönüşeceği ümidiyle Altay taraftarlarının da sahaya alınması kararlaştırılmış ama olayın adeta bir terör saldırısına dönüşeceği elbet hesaplanmamıştı!

Tamam şunu öğrendik bu memlekette; Futbol asla sadece futbol değildir!

Bilmem statta hiç futbol izlediniz mi ama izlemediyseniz bilemezsiniz, babanızın, abinizin, sevgilinizin, eşinizin içinden nasıl bir canavar çıkabileceğini. Şimdi siz sandınız, canavar diyerek, mecaz yapıyorum- Yap-mı-yo-ruum!

O beyefendi, asil, kibar, er kişi, keyifle gelir stada. Sağına, soluna selam verir, keyifle yerleşir koltuğuna. Bir bira alır, bazen buharı tüten bir çayla takılır ve maça başlanır. Bir gol kaçar sonra bir atak olur, bir gol daha kaçar ve işte o canavar ortaya kaçar. O beyefendi, bir höykürmeye başlar- bak bağırma, çağırma demiyorum, bildiğiniz karın boşluğundan yükselip soluk borusundan çıkan oradan aldığı ivmeyle genzi yakıp ağızdan püsküren çığlığımsı sesle sizi şoka sokar. O kibar adam ve saz arkadaşları, halay modunda, bir daha asla duyamayacağınız küfürlerle kültürünüze kültür katar. Bir gol kaçınca binlerce kişiden aynı anda yükselen ‘aahhh’ sesi, gol atınca, tanıdık tanımadık fark etmez, yanındakine sarılma, sevinci paylaşma hissi en açık orada görülebilir. Az önce; ‘Montunuzu buraya koyabilirsiniz hanımefendi, ben heyecandan oturamayacağım nasılsa’ diyen o kibar bey, ‘ Müsaade eder misiniz rica etsem, geçebilir miyim’ diyen o zarif adam, adeta ağzından salyalar akarak bir anda sahaya atlayıp da futbolcuları öldürmek üzereyken zorla tutulmuş vahşi bir yaratığa dönüşüyor!      

Ya tamam maç seyrederken deşarj olabilirsin, bağırıp çağırabilirsin ama kimsenin canına kastedemezsin! Bu olayda 28 kişi- 28 taraftar, kasten adam öldürme suçlaması ve 6222 No’lu yasaya muhalefetten dolayı yargılanmak üzere adliyeye sevk edildi, 1 kişi tutuklandı! Ne o, keyif için maç izlenmeye gidilmiş, sonu hastanede- hapishanede bitmiş!

Hangi ara bu hale geldik bilmiyorum da görünen o ki; Bizden geçmiş, ahlak çökmüş, insanlık bitmiş!

……………………………..*……………………………………….

Kabus Geri mi Dönüyor?

Haftanın bunca tatsız olayından sonra keyifli bir haberle bitireyim dedim mevzuyu ama mümkün mü! Hayat tatsız, yeni nesil bahtsız, ömürlerinden 2 seneyi bilfiil evde oturarak geçiren insanlık şanssız!

Ya şaka maka 2 sene evde oturduk, ekmek yaptık ya! Patlayan doğum sayısına bakınca baya bir kısım da çocuk yapmış valla! Gerilim filmi tadında, ‘ne olacak acaba’larla bir pandemi süreci yaşadık dünyaca!

Bitti denince, padokstan fırlayan atlar gibi koştuk dışarıya, başı kesik tavuklar gibi dolandık orada burada! Ama efsane geri dönüyor! Yani Çin öyle diyor. Çin'de günlük koronavirüs vaka sayısının rekor düzeye çıktığı, 31 bin 444 kişide koronavirüs tespit edildiği açıklandı. Daha önce en yüksek günlük vaka sayısı 29 bin 317 kişiyle 13 Nisan'da görülmüştü.

Koronavirüs ilk kez 3 yıl önce Çin'de gün yüzüne çıkmış ancak 1,4 milyar nüfuslu ülkede resmi verilere göre günlük vaka sayısı hiçbir zaman 30 bini aşmamıştı. Hal böyle olunca açıklanan bu yeni vaka sayısı, tüyleri ürpertmeye yetti de arttı. Sinemalarda izlediğimiz bilim-kurgu filmleri gibi bölünerek, hücre değiştirerek çoğalan virüsün yeni varyantı, baş ağrısı buna bağlı mide bulantısı, boğazda şişlik, karın ağrısı gibi belirtilerle başlıyor. E bunun, anam babam usulü gripten ne farkı kalıyor? Cevabını kimse veremiyor! Okullar online eğitime dönmüş orada, karantinalılar çıkamasın diye elektronik kapılar devrede, yine ürün kalmamış kasaplarda, marketlerde.

Sevgili Çin! Bu musibet, sizin memleketten çıktı, o böcekleri- yarasaları yiye yiye!

Kapatın kapılarınızı valla, gelmesin bizim memlekete! Zaten karışık bizim buralar, bir pandemi sürecini daha kaldıramaz bu bünye, diyeyim size!

……………………………………*…………………………………

HAFTANIN EN’LERİ!

Haftanın Kaybı; Çocukluğumdan bir yaprak daha kopardı! Çocukluğumuzun fenomen dizisi ‘Bizimkiler’in alman yengesi Ulrike/ Ulviye yani Güzin Çorağan vefat etti! Yüz mimiklerini öyle ustaca kullanırdı ki konuşmadan tüm repliği anlatabilirdi. Alman aksanını da nasıl kullanıyorsa yıllarca gerçekten Alman zannetmiştim kendisini. Dizideki kocası Davut Usta’dan da oğlu dummkopf Halis’ten de yıllar boyu ne çekmişti. Biz koca bir çınarı, usta bir sanatçıyı, Halis de önce babasını şimdi de annesini kaybetti. Sevgin ve hatıraların hep kalbimizde Güzin Çorağan!

Haftanın Pişkinliği; Pes dedirtti’ İstanbul’da hırsızlıktan yakalanıp serbest bırakılan şüpheliler, adliyeden çıkarken polisin çantasını çaldılar! Yahu zaten paçayı zor kurtarmışlar, hırsızlık yapacak başka yer mi bulamamışlar! Neyse ki hakimi ya da polisin kendisini çalmamışlar! Kafamda deli sorular!

Haftanın Davası; Dünyanın bir ucunda görüldü! Barcelona'nın İspanyol yıldızı Gerard Pique ve dünyaca ünlü Latin şarkıcı Shakira'nın ayrılığı magazin dünyasının gündemine bomba gibi düşmüştü. Boşanma davası ve buna bağlı velayet davası, İspanya’da görüldü. Baba olarak iki çocuğunun velayetini isteyen bunun için de ciddi bir uğraş veren Pique’yi bir yakalarsam iki çift laf edeceğim! Yahu karın dünya listelerini altüst ederken, ödül üzerine ödül kazanırken tüm kariyerini bırakıp senin peşinden geldi. Sana gül gibi 2 çocuk verdi. Sonra da seni başka bir kadınla yatakta yakaladı! Sen kadının hayatını darmadağan etmişsin hala neyin peşindesin! Bırak çocukları, anneleriyle kalsınlar aksi takdirde ileride çok üzüleceksin!

Haftanın Skandalı; Çerkezköy Devlet Hastanesi’nde yaşandı! Kendisini 'pratisyen hekim' olarak tanıtan ve diğer doktorların şüphelenip şikayette bulunmasıyla gözaltına alındıktan sonra sahte diploma ile hastanede görev yaptığı anlaşılan Ayşe Özkiraz tutuklandı! Olay film gibi, kendini doktor olarak tanıtıyor, tüm hastaneyi buna inandırıyor, hasta görüyor hatta ameliyata giriyor deniyor! 20 yaşında gencecik bir kız ve doktor olduğuna inanıyor! Kızmam gerekiyor ana üzüntüm ağır basıyor. Bir hayal dünyası kurmuş kendisine çiçekler dahi gönderiyor. Umarım bir an önce tedavi olup tıp fakültesini kazanıp gerçek doktor olur. Bu manipülasyon yeteneği ve sosyal becerisiyle bence bu gayet mümkün gözüküyor!

CANSEN ERDOĞAN