Cansen Erdoğan (Avukat – Yazar)

Cansen Erdoğan (Avukat – Yazar)

cansen@leburo.com

Tüm Yazıları

Sevgili Temmuz;

Tüm görkemin, renklerin ve de güneşin ile geldiysen, yaz da gelmiştir resmen!

Bakmayın okullarda okutulan “Hayat Bilgisi” kitabında, yaz mevsiminin ilk mevsimi hazirandır yazdığına! İnsanlar değişiyor, gelenekler, görenekler, dünya değişiyor, mevsimler de değişime ayak uyduruyor. Tamam bu sene biraz erken geldi sıcaklar son yıllara göre ama temmuz gelince anlıyor insan, yazın geldiğini de!

Yaz! Mevsimi de kısa, yazılışı da!

Güneşin, denizin, kumun, renkli fenerlerle aydınlatılmış uzun sofraların, karpuz kokan akşamların ev sahibi! Belki kısa oluşundan belki özgürlüğe en çok yakıştığından, yaz evin küçük, nazlı kızı biraz! Yazın da başkenti zannımca Bodrum dışında bir yer olmaz!

Haberin Devamı

Her yerde güzel, her yerde özeldir ama Bodrum'da bir başkadır yaz!

Her nefes alışınızda deniz kızlarının üzerinize yapıştığı, huzurun parlak renkli sedefler gibi ruhunuza yansıdığı, metropol endişelerinin, işin, derdin havada asılı kaldığı, bulutların üzerinden göz kırparak kendini hatırlatan masal mavisi yer Bodrum!

 Şehrin üste sinen stresinden, egzozundan arınmak istercesine kollarına koşulan Bodrum'un girişinde bir an duruyorsun. Önündeki tabelaya takılıyor gözün, dalıyorsun;

"Yokuşbaşı'na geldiğinde, Bodrum'u göreceksin / Sanma ki sen geldiğin gibi gideceksin/ Senden öncekiler de böyleydiler/ Akıllarını hep Bodrum'da bırakıp gittiler!"

Bir yanından maden suları akar, ölüye can verir. Yamaçlarında portakal ağaçları, buhur ormanları yükselir. Neşeli ezgilerle dolan plajları, altın kumların dalgalara seviştiği ıssız koyları, güneşin kızıl kostümünü giyerek battığı, yerel çarşıları, aşkları, heyecanları ile mavi göklerin memleketi Bodrum!

Uğurlu sayım 7 benim, Bodrum en sevdiğim 7'nin de yeri;

Yedi uygarlığın sular altında kalarak battığı yer! Aşk üzerine yapılmış en büyük anıt olarak geçen ve dünyanın 7 harikasından biri olan 'Museleoum' un bulunduğu yer! 7 ana koydan meydana gelen yer!

Begonvillerle süslü masalarda, aşka kaldırılan kadehlerde, yosun kokulu rüzgarlarda, 'İyiki varsın hayat, seni seviyorum!' cümlesinde can bulan mavi, pembe, mor Bodrum!

Haberin Devamı

Kocaman hasır şapkaların, uçuşan elbiselerin, bronz bedenlerin, çarpan yüreklerin altındaki vakur cennet, hayatı sevenlerin, yaşamayı bilenlerin, aşka değer verenlerin mabedi Bodrum!

Bodrum deyince ilk bunlar geliyor evet akla da, bir şey daha var ki derinden etkiliyor beni, serde hukukçuluk olunca! Yarım asırdır filmlere dahi konu olan, Bodrum hakimi Mefaret Hanım’ın hikayesi, burayı başka özel kılıyor hayatımda!

Mefaret Tüzün, Türkiye’nin ilk kadın hakimlerindenmiş. 1951 yılında Bodrum'da göreve başlamış. Keşiflere at sırtında gidip gelen hakime hanım, cesurluğu ve girişimciliğiyle kısa zamanda yöre halkının sevgisini kazanmış. Bir gün aşık olmuş bu güçlü, gözüpek kadın! Ama aşık olduğu adam, karanlık dehlizlerde yol alan, suç işleyen Ömer Ağaymış! Bu dik duruşlu, güçlü hakime hanımın hiçbir zor karşısında eğilmeyen başı, sonunda bir aşka yenik düşmüş; Ya sevdiği adama ölüm cezası verecekmiş ya da…

İkinci yolu seçmiş Bodrum Hakimi, kendini asarak hayatına son vermiş. Bu ölüm, Bodrum'da büyük üzüntü yaratmış. Bodrumlular, hakim'lerine olan sevgilerini, adına bir türkü yakarak yaşatmaya çalışmışlar. İşte o meşhur Bodrum türküsü, böyle çıkmış ortaya;

Haberin Devamı

“Bodrumlular erken biçer ekini/ Feleğe kurban mı gittin Bodrum hakimi/ Nasıl astın Mefaret hanım kendi kendini/ Altın makas gümüş bıçak ile doğradılar tenini…”

Bodrum’a her gelişimde, mavi gökyüzüne bakıp şükrettiğimde, bulutların arasında birbirine sarılmış el sallayan Mefaret hanımla Ömer Ağayı görürüm sanki!

Begonviller beldesi Bodrum!

Cennetin yeryüzündeki hali!

…………………………..*…………………………….

'Mavi Yolculuk' Nereden Çıkmış

Bodrum, begonvil çiçeğiyle özdeşleşmiş bir ilçe! Beyaz evlerin duvarlarından sarkan pembe- mor begonviller, oranın alamet-i farikası!

Bayılıyorum ben de begonvillere! O hassas, narin yaprakları, muhteşem renkleri, bulunduğu yere neşe ve umut veren çiçekleriyle, keyif veriyor görenlere! İstanbul’a getirdim tohumlarını, ektim ama olmadı bir şekilde. Sevmedi büyük şehri zannımca, kök salamadı kaosun içinde!

Begonvil, çok rastlanılan bir çiçek değilmiş bizim memlekette, Osmanlılara kadar falan inmiyormuş yani öyle! Yabancı bir isim değil onları buraya getiren, Bodrum deyince ilk akla gelen!

Evet doğru tahmin; Cevat Şakir Kabaağaçlı, nam-ı diğer ‘Halikarnas Balıkçısı’!

Üstelik sadece begonvilleri değil, içinde palmiyelerin, galaların, mimozaların olduğu 45 değişik bitki türünü de getiren oymuş! Hatta greyfurt ile de onun sayesinde tanışmış olmuşuz, ondan önce bilmiyormuşuz.

Cevat Şakir’in hikayesini, bir şekilde biliyoruz da enteresan kısmı şöyle;

Atina sefiri aynı zamanda vali olan Şakir Paşa’nın oğluymuş Cevat Şakir Kabaağaçlı!

Çocukluğu Yunanistan’da geçmiş Cevat Şakir’in! Oxford’da okurken Agnezi isimli güzel bir İtalyan kadınla tanışmış, almış memlekete, Afyon’daki çiftlik evine getirmiş. Güzel ve alımlı kadın ile baba Şakir Paşa’nın yasak aşk yaşadığı dedikodusu yayılmış etrafa, düşmüş elalemin diline! ‘O senin gelinin, utanmıyor musun?’ diyerek babasına çıkışan Cevat Şakir ile babası arasındaki tartışma alevlenince ikisi de silahına davranmış, iki silah aynı anda patlamış. Oğlunun silahından çıkan mermiyle baba vurulmuş.

Cevat Şakir, çıkarıldığı mahkemede 15 yıl kürek cezasına çarptırılmış. Cezasının 7.yılında ince hastalığa yakalanmış, serbest kalmış. Daha sonra yazdığı yazılar sebebiyle İstiklal Mahkemesinde yargılanmış, Bodrum’da sürgün cezası almış. Orada kitaplar yazmış, balıkçılık yapmış. “Denizde balık adam, karada ağaç adam” olmuş çıkmış. Bitkilerle ilgili kitaplar okumuş,  tohumlar bulmuş, hepsini Bodrum’un her yerine ekmiş, dikmiş. Çocukları olunca okulları sebebiyle mecburen İzmir’e yerleşmiş. İzmir’de de turist rehberliği işini ilk olarak o keşfetmiş. 1945 yılında bir gün, arkadaşlarına bir mektup yazarak belirttiği tarihte hepsinin İzmir’de olmalarını istemiş. Gelirlerse onları deniz yoluyla cennete götüreceğini söylemiş! Sabahattin Eyüboğlu, Bedri Rahmi, Erol Güney, Sabahattin Ali, Samim Kocagöz ve Necati Cumalı gelmiş ve bir tekneye ekmek, peynir, su, peksimeti, tütün ve çokça içki alarak açılmışlar denize! Şartı varmış bu gezinin, gazete okunmayacak, radyo dinlenmeyecek, mecbur olmadıkça karaya çıkılmayacak, dünyayla ilişki kurulmayacak!

Her sene, aynı tarihte bu rotalı geziyi tekrarlamışlar. Sonraki senelerde geziye Daha sonra geziye katılan yazar Azra Erhat, bu yolculuğu anlatan bir kitap yazmış adını da; ‘Mavi Yolculuk’ koymuş. İşte o gün bugündür, Ege ve Akdeniz’de çıkılan ve günlerce denizde kalınan tekne seyahatlerine ‘Mavi Yolculuk’ olarak denmiş!

…………………………*…………………………………

Amerika Nereye Koşuyor?

Haftaya damgasını vuran olaylardan biri de ABD Başkanı Joe Biden ve eski başkan Donald Trump’ın, kasım ayında yapılacak seçimler için televizyonda ilk kez karşı karşıya gelmesiydi!

Dünya nefesini tutmuş bu karşılaşmayı bekliyordu. E kolay mı, acaba hangisi, bundan sonra dünyanın yeni lideriydi?

İzlediniz mi bilmiyorum ama konu 2 başkan adayının gövde gösterisinden ziyade ‘Hangimiz daha sağlıklıyız- yıkılmadık ayaktayız’ şovuydu adeta! Adayların yaşları göz önüne alındığında, hangisi ayakta daha dik duruyor, hangisi söylenenleri anlıyor hangisi söylediğini unutuyor- sağlık kontrolü havasında geçen bir programdı adeta!

Bizim memlekette olmuyor böyle şeyler pek, en fazla geçenlerde Fenerbahçe Başkanlığı için canlı yayında bir araya gelen Ali Koç ile Aziz Yıldırım’ı gördük o kadar! Onda bile tepeyi gördü tansiyonlar, diğerleri çıksa ortalığı fena sallarlar!

Amerika’nın başkan adayları Biden ve Trump, CNN’nin Atlanta’daki stüdyosunda sahneye birbirini selamlamadan ve el sıkışmadan çıktılar. Dünyanın süper gücü, medeniyetler ülkesi Amerika’da karşılaştığımız manzaraya bak! Koca koca adamlar, yakında dünyayı yönetecek gözüyle bakanlar, bir koltuk derdine edebi, usulü, medeniyeti unutmuşlar. Selam vermemek, el sıkışmamak nedir ya, bu kadar mı insanlıktan çıktılar!

90 dakika süren tartışma boyunca Joe Biden’ın zaman zaman düşüncelerini toparlayamaması söylediklerinin anlaşılmaması onu destekleyen demokratlarda stres yarattı. Trump ise her zaman takındığı kavgacı ve agresif tavırları bir kenara bırakmış olsa da delillerle desteklenmeyen iddialar ve yanlış bilgilerle izleyenleri şaşırttı.

Tarafların kendi stratejilerinden ziyade karşısındakinin hedef ve politikasını bozma eğilimi hoş karşılanmadığı gibi belden aşağı suçlamalarla kantarın topuzunu kaçırmaları bende hayalkırıklığı yarattı! Uzay çağına girdik, teknolojide çığır atladık, ülkeleri tarumar eden silahlar yarattık ama insan gibi davranamadık üsluplu konuşamadık.  Etik değerleri koruyamadık, saygı denen şeye sahip çıkamadık!

İster fakir ol ister zengin ya da en güçlü veya zayıf, üslup bilmezsen hiçbir şeye yetmiyor gücün!

Ne demişler;

Cahil ile dost olma; İlim bilmez, söz bilmez, üzülürsün!

Saygısız ile dost olma; usul bilmez, sınır bilmez üzülürsün! 

………………………………..*……………………………

HAFTANIN EN’LERİ 

Haftanın Şampiyonu: Bizden, bizim ülkemizden! TCR Avrupa Dayanıklılık Şampiyonası’nda takımı TEXACO® Team AMS ile DSG kategorisinde yarışan Seda Kaçan, bitime bir yarış kala şampiyonluğu garantiledi. Kaçan, böylece Avrupa Şampiyonu olan ilk kadın pilot oldu. Motor sporlarının kraliçesi! Helal olsun sana! Seninle gurur duyuyoruz!

Haftanın Faciası: Yüreğimizi yaktı! İzmir'in Torbalı ilçesinde bir binanın altındaki dükkânda bulunan sanayi tüpünün patlaması sonucu son belirlemelere göre 5 kişi öldü, 57 kişi yaralandı! 21.yüzyılda hala bu patlamalarla karşı karşıya kalmak, bunun yüzünden katliam gibi olayları yaşamak gerçekten hicap verici! Bu hafta da birileri için üzüldük birileri adına utandık, yazık çok yazık! 

Haftanın Sürprizi: Çocukluğumuzun en ünlü aktörlerinden Micheal J. Fox’tan geldi! Parkinson hastası olan ünlü oyuncu, dünyanın en önemli festivallerinden biri olan Glastonbury'deki Coldplay konserine katılarak sahnede gitarıyla Coldplay'e eşlik etti. 100 bin seyircinin izlediği konserde, sahneye tekerlekli sandalye ile çıkışıyla birlikte alkışlarla karşılanan 63 yaşındaki oyuncu, izleyenlere duygusal anlar yaşattı! Ban bile duygulandım ‘Geleceğe Dönüş” değil aksine geçmişe döndüm. 

Haftanın Gururu: Bu tatsız günlerde yüzümüzü güldürdü! A Milli Takımımız, EURO 2024, son 16 takımın kaldığı turnuvada, Avusturya'yı 2-1 mağlup ederek çeyrek finale yükseldi. Leipzig'de oynanan maçı 2-1 kazanan Türkiye’nin gollerini, 1 ve 59. dakikalarda Merih Demiral attı. İçimizi umutla, mutlulukla, gururla doldurdu Bizim Çocuklar, yolunuz açık olsun! 

Haftanın Kararı: ‘Acaba bizde de olacak mı” sorusunu akla getirdi! Yunanistan’da bazı işletmeler için 6 günlük çalışma sistemi, resmen yasallaştı! Hükümetin üretkenliği ve istihdamı arttırmak amacıyla aldığı bu karar, sendikalar ve diğer işçi örgütlerini ayağa kaldırdı. Ülkede protesto gösterileri başladı. Hayat ne tuhaf, bir ülkede çalışma gün ve saatlerini azaltıyorlar ki halk kazandığı paranın tadını çıkarabilsin, başka bir ülkede arttırıyorlar ki daha çok kazanabilsin! Hayat! Hiç adil değilsin!