Geçen haftanın ağır ve yoğun gündeminden sonra bu hafta hayli gıybetlik konularla dolu. İlki bir hayli asil bir hayli elit bir gıybet. Tahmin ettiğiniz gibi, konumuz kraliyet!
İngiltere kraliçesi Elizabeth’in oğlu Charles ile Diana’dan olan en küçük torunu Prens Harry ve eşi Meghan Markle, bilindiği üzere geçen sene kraliyetten ve oradaki görevlerinden ayrılarak Amerika’ya yerleşmişlerdi. Bu sansasyonel gelişme sadece İngilizler için değil dünya için büyük sürpriz olmuştu. Tamam biz alışığız Osmanlı’dan Hürrem tarzı kadın entrikalarına da bunun canlısına şahit olmak başka şey. Ya biz adamları alışverişe çıkartamıyoruz, sen gel koskoca prensi kraliyetten çıkar. Üstüne bir de taşı İngiltere’den götür Amerika’ya. Nedir bunun sırrı Meghan ya, söyle Allahaşkına?”
Canım zaten gelin-kaynana aynı evde zor olurdu, Harry o açıdan haklı. Hem taht sırası da gelmeyecek, o zaman kraliyet kurallarına göre yaşayıp kapana kısılmaktansa sevdiğin ile özgürce yaşamak. Asıl budur bence kral hareket. Çünkü özgürlük, istediğini yapmak kadar istemediğinden de vazgeçebilmek…
İşte kraliyetin bu asi çifti, kraliyeti terk edip yeni bir hayat kurduktan sonra ilk röportajlarını Oprah Winfrey’e verdiler. İşin ilginci, hiçbir ücret talep etmeksizin vermişler bu röportajı. Ah be gençler! Meğer ne çok şey biriktirmişsiniz içinizde, ne çok üzüntü sığdırmışsınız ömrünüze!
Meghan, sarayda yaşadıklarını, gördüğü acımasızlığı, hamileliğinin beşinci ayında intiharı düşündüğünü ve yaşadıklarına katlanamadığını anlatmış tüm samimiyetiyle. Yaşadığı depresyondan kurtulmak için yardım almak istediğini ama sarayın yakışık kalmayacağı gerekçesiyle buna izin vermediğini gözyaşlarıyla paylaşmış. En kötüsü de bebeğin renginin koyu olabileceği endişesiyle ona prens ünvanının verilmeyeceği ve güvenlik tahsis edilmeyeceğini öğrendiğinde yaşadığı değersizlik hissiymiş. Tüm gelirleri ve ekonomik imkanları ellerinden alındığı için Netflix ve Spotify ile anlaşma yapmak zorunda kaldıklarını anlatan Harry’e baktığımda gördüğüm, Diana’nın arkasına saklanan ve yandan usulca bakan kızıl saçlı küçük Harry’di. Annesinin gördüğü baskıların travmasını atmayan ve bunu kendi eşine yaşatmak istemeyen Harry çok genç, çok saf, çok yalnız gözüktü gözüme. Zaten tüm dünyada yankı uyandıracak, milyonlarca kişinin izleyeceği bu röportaj için para istememeleri, evden kaçmış iki gencin çaresiz çırpınışlarını göstermek istemeleriydi bence. Üzüldüm açıkçası, hem onlar hem de aileleri adına. Bir yandan da evlenebilmek için evden kaçmış ama kendilerini yalnız hissettiklerinden Esra Erol’a başvurmuş gibiydiler. Elti sürtüşmeleri, kaynana çekiştirmeleri ile bildiğin Esra Erol’dan bir bölüm izlemiş gibiydim gece gece. Bir ara Kate’in annesi, karşı komşuları da bağlanır mı ki acaba diye düşünmedim değil. Annemin sözü geldi aklıma; “Ah be kızım, kol kırılır yen içinde kalır”. Bu işler aile içinde yaşandı, orada da durmalıdır. Ama görünüşe göre mesleği oyunculuk olan gelinimiz, “Yeni Diana” olma rolüne fena kaptırmış. Ah Meghancım, evlenmeden önce kraliyet ailesini hiç bilmediğini, araştırmaya gerek görmediğini söylemişsin ya ben uyarayım; Şüpheli bir araba kazası falan olur, rolün de masalın da son bulur. Başka bir tanıdık masalda öyleydi, valla sana da yazık olur !
……………………………………………*…………………………………………………………………
“Gündem olmak için en kolay yol, ünlü ve başarılı kimseler çamur atmaktır.” Bu her zaman, her yerde böyledir. Gündem olmak için en çirkin yol ise kendisini savunamayacak durumda olanlara çamur atmaktır.” Muhteşem bestelere, eserlere, şarkı sözlerine imza atan ve kendisi de değerli bir yorumcu olan Özdemir Erdoğan’ın Zeki Müren için söylediği; “Gençlere kötü örnek oldu, eşcinselliği teşvik etti" sözleri bana bunu hatırlattı maalesef. Geçenlerde de bilim adamlarına sataşmıştı, ‘insan yaratsınlar da göreyim’ diyerek. Hayır şimdi var mı bunlara gerek?
Sanırım 6 yıl kadar önceydi, albüm kapağı için çırılçıplak soyunmuştu. O zaman hiç aklımıza gelmemişti; böyle soyunarak gençleri teşhirciliğe, şöhret için soyunmaya mı teşvik ediyor acaba diye- keşke gelseymiş! Ya da yazdığı ‘keman öğretmeni’ şarkısı nedeniyle öğrenciler ile hocaları arasında ilişkiyi makbul mü kılıyor diye düşünmedik hiç- keşke düşünseymişiz! Zeki Müren’in eşcinselliğe ilişkin müptezel hiçbir hareketi yokken bugün bile şarkıları aynı keyif ve hayranlıkla dinleniyorken vefatından onca yıl sonra böyle ahkam kesmek yakışmadı Erdoğan’a.
Terbiyesi, saygınlığı, düzgün Türkçesi, kostümleri, mükemmel sesi ve yorumlarıyla bu dünyadan bir Zeki Müren geçti. Sanat güneşimiz o bizim, vefatından yıllar sonra hala. Türk halkının bu kadar sevip bağrına bastığı usta bir sanatçıyı homofobik söylemlere kurban edemez kimse. Velhasıl herkes kendi müziğinize baksın paşa paşa, güzel besteler yapılsın. Ölmüş, kendini savunamayacak kişilerle hele de Zeki Müren ile uğraşılmasın!
……………………………………………….*……………………………………………….
Sanat dünyası, bu hafta bir evlilik haberi ile çalkalandı. Şarkıcı Kutsi, sekiz yıldır birlikte olduğu Feyza Çıpa’dan ayrıldıktan sonra henüz dört aydır birlikte olduğu Sibel Ülker ile evlendi. Hal böyle olunca tartışmanın fitili de ateşlendi; “Erkekler, neden uzun süreli ilişkiden çıkınca başka biriyle ışık hızıyla evleniyor”!
Tabi bunda erkeklere yüklenmeden önce sormak lazım hatun kişiye; ‘Aradan geçmiş bir yıl, iki yıl, hala evlenmekten bahsetmiyor, konuyu açmıyor, açılınca kaçıyorsa yahu neyi bekliyorsun hala! Adamın niyeti yok anlasana! Niyeti olan adam öyle sekiz yıl beklemez, zamana ihtiyacım var yalanı da yenmez!
Şunu bilirim şunu söylerim ki doğru kadın diye bir şey yok, doğru zaman diye bir şey var. Hayatının kadınına rastlamış olsa da evlenmek için hazır hissetmiyorsa erkek kendini, evlenmez onunla. Bu Ani evlilikler, uzun ilişkilerde, yılların verdiği birikimle, sevdiği ama bazı huylarına katlanamadığı kadına karşı o huylara tamamen tezat bir kadın bulduğunda; ‘İşte buldum onu’ heyecanından kaynaklanıyor olsa gerek. Bence işin aslı, uzun sürmüş, heyecanını kaybetmiş, rutine girmiş ilişkiden çıkıp arınmak, tazelenmek isteyen kişinin gönül yarasına bant aramasıdır.
Ama unutmamak gerekir ki yara iyileşince o bant, mutlaka çıkacaktır!
CANSEN ERDOĞAN