Cansen Erdoğan (Avukat – Yazar)

Cansen Erdoğan (Avukat – Yazar)

cansen@leburo.com

Tüm Yazıları

Girdik- giriyoruz, yeni yıldı- yılbaşıydı derken 365 günlük defteri bitirip yeni bir deftere başladık bile. Kalabalık dağılıp havai fişekler sönünce, milli piyango çekilip Noel Baba’da gidince kalıverdik sanki öylece. Herkes bir şaşkınlık, yorgunlukla karışık tuhaflıkla aynı serzenişte; “Yahu daha dün gibi, ne ara geçti bu sene!”

Siz ne düşünüyorsunuz bilmem de bu zaman meselesi baya derin bir mevzu! Bir yandan geçmek bilmiyor, geçince de arkasından; ‘Ne çabuk geçti’ deniyor. Zamanı kullanmak var ya işte o ince işçilik, büyük ustalık istiyor. En büyük sanat, zamanı kullanma sanatı! Bazıları zamanı ne güzel kullanıyor ya, hem her şeyi hallediyorlar hem de kendilerine zaman yaratabiliyorlar. Ben ise yetişememekten yoruluyorum her şeye, zaman kalmıyor ki hiçbir şeye. “İyi ki”lerim,  düşük dozdan fayda etmiyor,  “keşke” lerim ise sınır ihlalinden müebbete mahkum. Hem çok şey yapmak istiyor hem de zaman bulamıyorum. O zamanı ustaca kullananları ise valla çok kıskanıyorum.

Haberin Devamı

İnsanoğluna aynı oranda dağıtılmış, eşit miktarda paylaştırılmış tek şey belki de zaman. Herkese 24 saat verilmiş günlük. Başka bir deyişle kimseye 23 ya da 25 saat verilmemiş. Bu açıdan bakınca; ‘Zamanım yok’ kelimesi saçma geliyor kulağa. Zaman var da, kullanmasını bilen yok. Plan yapıp uygulayan, doğru zamanda doğru yerde olan yok. Zaman, sinsi bir hırsız aslında, herkesten bir şey çalıp götüren. Kiminin çocukluk anılarını,  bayram hatıralarını. Kiminin sevgilisini ya da en sevdiklerini. Di’li geçmiş pişmanlıklar ile miş’li geçmişlerin bihaberliğinde kaybolan anların katili de aynı zamanda. Gözünün içine baka baka alır en mutlu olduğun dakikaları, bitmesin hiç diye dilediğin anları. Yok merhemmiş yaralara, dermanmış acılara, yok öyle bir şey. Yoğun bir toz bulutudur zaman, acıların üzerinde sadece. Ne zaman biter yangın, söner ateş, dağılır toz işte o zaman çıkar ortaya yaralar. Belki biraz kabuk bağlamıştır o kadar. Zaten o da ufak, tatlı bir kaşımaya bakar.

Yepyeni bir yılın şu ilk günlerinde kendiniz için alacağınız en iyi kararlardan biri zamanı iyi kullanmak olsun. Biraz daha erken uyanın, biraz daha temiz hava alın, dışarıda dolaşın. Günlük-haftalık program yapın, ilk tatilinizi şimdiden ayarlayın hatta rezervasyonunuzu bile yapın ki hedefiniz olsun. Haftada bir kez sinema ya da tiyatroya gidin ki kafanız dağılsın, düşünceleriniz özgür kalsın. Televizyonu azaltın, sosyal medya detoksu yapın, arkadaşlarınızı daha sık arayın. Bozanın, kestanenin bir de salebin en güzel zamanı olduğunu unutmayın, bu keyfi ıskalamayın. Dışarıda yağmur yağarken, sıcacık bir battaniyenin altında film izlemenin, koltuğa gömülüp kitap okumanın tadına varın. Uçuk hayaller kurun, peşlerinden de koşun. Yaşadığınız şehri, bulunduğunuz semti keşfedin. En iyi kahve, en iyi pizza, salata, kebap nerede deneyerek belirleyin. Aşkı tutkuyla yaşayın, sevin, sevilin, sevişin!

Haberin Devamı

Fark ettim ki biz zaman öldürürüz, zaman ise bizi gömer! Sevgileri, dostlukları, ilişkileri usul usul sonlandırır. Zaman ayırmadığımız her şeyi, zaman bizden alır. O yüzden durmayın, bu yazıyı okuduktan sonra hemen sevdiklerinizi arayın, buluşma ayarlayın. İnsanın karşısındakine verebileceği en güzel hediye, ona ayıracağı zamandır.

Haberin Devamı

Çünkü siz sevdiklerinize zaman ayırmazsanız, zaman sizi sevdiklerinizden ayırır!

………………………………………*…………………………………………

Değişmeyen bir o kaldı;

Yılbaşı diyoruz tamam, yeni yıl diyoruz o da tamam da yeni yıl zamanı yapılan bir ritüelden, bir şölenden bahsetmeyi unutmuyor muyuz sizce? Hayır elbette!

Kendi adıma konuşayım, seneler geçip bir çok şey değişse de benim için değişmeyen şey, yeni yılın ilk sabahı, içimde tarifsiz bir coşkuyla izlediğim “Viyana Filarmoni Orkestrası Konseri” !

Bir müzik aleti çalamasam da, sesim güzel, kulağım iyi olmasa da bu konser, her seferinde tüylerimi diken diken eder. Kalbimde bir teli öyle güzel tıngırdatır ki içimdeki tüm kelebekler, sevinçle dans eder!

176 yıldır devam eden Viyana Filarmoni Orkestrası Yeni Yıl Konserleri, Viyana’nın tarihi ve mimari açıdan en özel binalarından biri olan 2854 kişilik ‘Musikverein’ binasında veriliyor. Bizzat gördüm binayı, anlatmaya kelimeler kifayetsiz, eşi yok- benzersiz. Meşhur yeni yıl konserleri, yılbaşı ertesi, 1 ocak sabahı veriliyor. Benim yıllardır merak ettiğim ise, yılbaşı gecesinin yorgunluğu ve bitkinliğinin ardından izleyiciler şık kıyafetler ve görkemli kostümlerle o soğukta salona nasıl gelebiliyorlar! Ben uyanıp da su içmeye kalkamıyorum o saatte, bunlar o ayazda uyanıp süslenip püslenip nasıl gidiyorlar konsere!

Konser çoğunlukla Strauss tarafından bestelenen valsler, polkalar ve diğer danslardan oluşuyor. Benim favorim elbette ki Johann Strauss II'nin Mavi Tuna Valsi!

İyi güzel anlatıyorsun da televizyonda izlemek yerine, yerinde izlemek istiyorum diyenlere, haberler kötü! www.wienerphilharmoniker.at/ adresi üzerinden kura başvurusu kabul ediliyor ve fiyatı 250- 1200 Euro arası değişen biletler için kişi başı en fazla iki adet başvuru yapılabiliyor. Başvurular ise her yıl 1-28 şubat arası yapılabiliyor. Hemen her müzisyenin hayalidir bence bu müthiş orkestraya dahil olmak bunun için de önce Viyana devlet Operası’nın üyesi olmayı başarmak gerekiyor. Sonrasında 3 yıllık bir staj dönemi ve bu dönem sonrasında başarılı olunursa işte o zaman daimi üye olunuyor orkestraya! En ilginci de kullanılan müzik aletlerinin istisnasız hepsinin, altın salon olarak adlandırılan binanın akustiğine uygun olarak yapılıyor olması. Yani seçilseniz bile kendi enstrümanınızı getirip onunla çalamıyorsunuz.

Ülke gerçeklerinden, gündeminden ve karmaşasından, şahsi ve kollektif tüm kaoslardan uzak birkaç saat, yeni yıla gönderilen selamlar, tutunulan umutlar ve huzura bilet!

Notalarla binerek geliyoruz sana Yeni Yıl, bizi hisset!

Gerisini de sen hallet, bir zahmet !

………………………………….*…………………………………………

Narı kime soyarsın ?

Geçenlerde bir araştırmaya rastladım. Bilirsiniz konu sevgi, aşk olunca ben hep en önde, mendil sallayan halay başıyım. Araştırma, klasik bir soru üzerine yapılmış; “Birini en çok sevdiğini nasıl anlarsın?” Buraya kadar klasik de ilginç olan gelen cevaplardan biri! Diyor ki cevapta; “Narı kime soyup ayıklıyorsan en çok onu seviyorsundur!”

Bir durup düşündüm valla, hakikaten zordur narı soymak, ayıklamak! Görkemli, meşakkatli, aşkın en kırmızı halini taşıyan haşmetli meyve değil mi nar! Gecenin koyuluğuna, yatsının alacalığına inat kıpkırmızı, ateş gibi! Sonbahardan doğma, kıştan olma, soğuğa sitemkar, aşka davetkar!

Aşk ve Nar!

İkisi de üç harfli, ulaşabilmek dertli! İkisi de biraz tatlı biraz ekşi en çok da kekremsi!

Bir taneden bin taneye, bin taneden bir taneye dönüşülür, aşkın nar halinde. Öyle her babayiğidin de harcı değildir dokunmak, lekesi kolay çıkmaz çünkü, kazınır üste başa, yüreğe, kalbe!

Ve ikisi de nazlı niyazlıdır; Nar ağacı, en son çiçek açandır!

Efsaneye göre, ölüler tanrısı Hades, tarım ve bereket tanrıçası Demeter'in Zeus'tan olan kızı Persephone’a aşık olur. Persephone, Hades tarafından kaçırılıp ruhlar alemine götürülür. Yeraltının karanlıklarında, ışıktan uzak bir şekilde yapayalnız kalan güzel kızın tek bir kurtuluş yolu vardır; Tanınan sürenin sonuna dek hiçbir şey yememesi! Uzun süre açlığa direnen Persephone, bir gün Hades'in uzattığı narlara hayır diyemez  ve yeraltında yaşamaya mahkum olur. Çılgına dönen Demeter, kızını aramak için yollara düşer ama hiç bir yerde bulamaz. Bunun üzerine üzüntüsünden yaşama küserek ıssız bir köşeye çekilir. Demeter'in küsmesiyle toprağın bereketi uçup gider, kıtlık başgösterir. Zeus duruma müdahale ederek sorunu çözer. Buna göre; Artık Persephone’nun kışı kocası Hades'in, bahar ve yazı da annesi Demeter'in yanında geçirmesine karar verilir. Böylece toprağa yeniden bereket gelir. Rivayete göre, bereket tanrıçası Demeter, Persephone yeryüzüne çıktığında, bolluk ve bereket saçıyor, yeraltına döndüğündeyse üzüntüsünden gözyaşları yağmura, yüreğinin soğuğu kara dönüşüyormuş. Persephone’nun yeraltında mahkum olmasına sebep olan, gözalıcı, parlak, kırmızı narlar, sonbaharın serinliğinde, kışın soğuğunda Demeter’in ruhuna dokunup yüreğine ulaşıyormuş!

Bu efsaneyle hep bereketin, bolluk ve zenginliğin simgesi olmuştur Nar! Yeni doğan bebeğin başına nar ağacının dallarından süpürge yapıp konur. Yeni gelinin başında nar kırılır, yılbaşı gecesi evin eşiğinde nar patlatılır. Çiçekte meyvenin var oluşu herkesçe bilinir ama meyvede çiçeğin devamlı şekilde mevcut oluşu, yalnız nara özeldir. Tam da bu yüzden; Narın bereketi, hüküm sürmeli hayatta, ateş olarak yanmalı ruhlarda. Hala kırmızı düşleri olan, aşka inanan insanların bu kutsal afrodizyağının, değeri bilinmeli mutlaka!

Tıpkı yüreğiyle yaşayan, duyguları kalbinden taşan insanlar gibi;

Nar çiçeğinden haylaz, gül dalından hovarda!

………………………………………..*…………………………………………..

HAFTANIN EN’LERİ;

Haftanın İlerigörüşlülüğü; Ülkemizin nadide şehri Adana’da ortaya çıktı. Yılbaşı eğlencelerinde esnafın 2023 yılı değil de 2024 yılı süslemeleri dikkat çekti. Tüm dünya 2023'e girerken, bölgede 2024 kutlamaları yapıldı. “2022’den ne gördük ki 2023’e girelim! Hoş geldin 2024!” mottosuyla eğlenen Adana, farkını bir kez daha ortaya koydu. Kahvaltıda kebap yemeyenleri kınayan Adanalılara katılıyorum aslında; Bence de 2023’ü pas geçelim, direkt 2024’e girelim valla!

Haftanın İhtilafı; Taaaa okyanus ötesinden Amerika’da yaşandı. Twitter’ı satın alarak tüm dünyada adından söz ettiren Elon Musk’a ofisinin kirasını ödemediği için 136.000 dolarlık dava açılmış! 44 milyar dolara Twitter’ı satın alan adam niye ofis satın almıyor, parası mı yetmiyor? Hadi almadı diyelim, 44 milyar doları çat diye ödüyor da 136.000 doları mı ödeyemiyor? Bu Elon Musk neyin kafasını yaşıyor, aklım almıyor! Güneşe ateş eden Adanalıları anlıyorum acaba Musk da Mars’a ateş etse o kafaya gelebilir miyim, bilmiyorum!

Haftanın Varyantı; Alışık olmadığımız bir isimle; “XBB.1.5”. Virüsler çoğaldıkça, içerikleri zorlaştıkça adları da zorlaşıyor galiba! Amerika’da hızla yayılan yeni bir Covid alt varyantı endişelere neden oluyor! En son Omicron varyantında kalmıştık, aşıları olup maskeleri çıkarmış, kalabalıklara karışmıştık. Şimdi bu yeni varyantla durum ne olacak, kafalar karışık! Bulduğu börtü böcek, yarasa, yılan ne varsa yiyen Çin'den çıkması gereken yeni varyant XBB.1.5'in ABD'den çıkması da enteresan! Ah be Amerika! Bir dursan, olmaz mı bir konuda da Çin’den geri kalmasan, onunla aşık atmasan!

Haftanın Gafı; Efsane futbolcu Ronaldo’dan geldi! Spor tarihinin en büyük kontratlarından birine imzasını atarak Suudi Arabistan'ın Al-Nassr takımına transfer olan efsane oyuncu Cristiano Ronaldo, yeni takımı için yaptığı ilk basın toplantısında yaptığı gafla olay oldu! Suudi Arabistan'a transfer olan ünlü futbolcu, yaptığı açıklamada Güney Afrika'da bulunmaktan ötürü mutlu olduğunu söyledi! Acaba Suudi Arabistan’ın coğrafi konumunu mu bilmiyor yoksa bilinçaltında Afrika vardı da ağzından orası mı çıkıyor? Ne adamsın be Ronaldo! Bir cümle söylüyorsun, yanlış bile olsa dünya seni konuşuyor!

Haftanın Duruşu; Her yaptığı ile olay olan Tarkan’dan geldi! Yılbaşı gecesinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde sahneye çıktığı otelde yeni yıla girerken geri sayıma kalmayarak sahneden inen ünlü sanatçının bu davranışı olay oldu! 90 dakika kaldığı sahnede 19 şarkı seslendirerek 9 milyon TL kazanan sanatçı ile geri sayım yaparak yeni yıla girmek isteyen izleyiciler, hayal kırıklığı yaşadılar! Geri sayım yapmayı tarzına uygun bulmayan Tarkan, otellerle imzaladığı sözleşmelere mutlaka; ’Sanatçı, sahneden 23.45'te iner’ maddesi ekletiyormuş! Valla ben 9 milyon alacaksam geri sayım da yaparım, ileri de sayarım, Allah bereket versin der sahneden ayrılırım!

CANSEN ERDOĞAN