Cansen Erdoğan (Avukat – Yazar)

Cansen Erdoğan (Avukat – Yazar)

cansen@leburo.com

Tüm Yazıları

 Saat gecenin bilmem kaçı!

Gece üstümüze düşmüş öylece! Karanlığa sıkışmış bedenler, bir uyanışın eşiğinde!

Önce derinlerden gelen bir uğultu, ardından gelen şiddetli sarsıntı!

Çatlayan duvarlar, dökülen fayanslar, derinden duyulan kelime-i şahadet sesleri!

Çöreklenen karanlıkta puslu bir dolunay, feryatlar, çığlıklar!

Teslimiyetle öylece bekleşen çaresiz insanlar!

Ve saat geçmez, zaman geçmez ve sabah olur nihayet! Ama gün aydınlanmaz, birkaç saat önce deprem olmuş, ölümle yaşam arasındaki çizgide tek ayak üstünde durma cezası almış insanların şehrinde!

Haberin Devamı

Güneş doğmaz, beton kokan karanlıkların içinde! Uçuşan perdeler, uluyan köpekler, ağlayan çocuklar, deliye dönmüş analar görünür yıkık duvarların arasında! Dört-beş katlı binaların ardından kalan enkazlar, enkazın altında cansız yatanlar, tükenen umutlar, sönen ocaklar! Bir daha asla aynı olmayacak hayatlar!

Birkaç saat önce; “İyi geceler” dediğine, artık “Günaydın” diyememek deprem!

Küs olduğunla istesen de barışamamak, ailene, dostlarına, arkadaşlarına bir daha sarılamamak, sevdiğinin gözlerine bir daha bakamamak!

Dünyanın içip içip ayakta duramadığı, toprak altında kıyametin yaşandığı, doğanın insanlardan aldığı en büyük intikam deprem! Sonsuz kudretin; ‘Siz ne kadar kurup dikseniz de, ben istersem 1 dakikada yıkar, silerim’ deme şeklidir. ‘ Z ‘ harfi girmese araya,  birlikte, (z)el (z)ele olabilme şansıdır. Ve yağmurlar yıkayınca kan bulaşan yuvaların damlarını, vinçler kaldırıp da götürünce enkaz parçalarını, televizyonlar vazgeçince yayınlamaktan dipsiz çukurlar içindeki beton ağırlıkları, geriye kalan insan derisine bürünmüş enkazlar için yaşama vakti, yaşar gibi yapma vaktidir. Çünkü hayat mecbur devam edecektir!

Kalbim acıyor, ciğerim delik deşik! Cumhuriyet tarihinin en büyük faciasıymış yaşanan, öyle diyorlar! Merkez üssü Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesinde yaşanan ve 10 ili yıkıp geçen 7.5 şiddetindeki depremle sarsıldı tüm ülke! Binlerce ölü var, on binlerce yaralı ve bir o kadar da kurtarılmayı bekleyen insanla dolu enkaz altları! Ailesini kurtarmak için çırpınanlar, çocuklarım diye feryat figan kendilerini oradan oraya atanlar! Televizyon izleyemiyorum artık ağlamaktan, haber okuyamıyorum utanmaktan!

Haberin Devamı

Kahramanmaraş, Adana, Şanlıurfa, Gaziantep, Malatya, Adıyaman, Hatay! Atalarımız, köklerimiz, memleketimiz! Hemen hepimizin bir tanıdığı, akrabası, arkadaşı var oralarda, ülkenin üçte birinden bahsediyorum, korkunç geliyor kulağa! Evler yıkılmış, mevsim kış! Enkaz altından kurtulanlar, soğuğa- açlığa- susuzluğa dayanabilecek mi acaba! Yardım edin diye bağıran sesler dayanabilecek mi birkaç saat daha!

Peki ya sonra? Unutulabilecek mi bu yaşananlar, geçecek mi bu acılar?

Hayır tabi ki! Her deprem haberinde, yaşadığın her sarsıntıda kanayacak kalbinin kabuk bağlamaya çalışan yaraları! Paramparça olmuş kalbinin her parçası, saçılacak oraya buraya, arama- kurtarma ekiplerince bulunamayacak betonlar altına! Yıkıntılar, mezar olacak düşüncelere ve tezde rasathane haberi düşecek yüreğine; ‘Akşam saatlerinde, merkez üstü kalbin göğüs kafesine yakın bölümünde, dokuz nokta yedi şiddetinde deprem oldu; tüm faillerin ve mağdurların dikkatine!’

Haberin Devamı

Canım ülkem fay hattı üzerine kurulu! Yüreklerimiz bitmeyecek artçılarla sarsılıyor!

Enkazda kaldırılan her taş, sanki bir dağ!

Düşünüyorum da ne avukat ne doktor ne mühendis, şu an olmak istediğim şey, bir vinç bir kepçe aslında!

BAŞIN SAĞOLSUN TÜRKİYE’M !

……………………………………..*…………………………………………………

Fırsatçılık, cinayettir! ;

Cumhuriyet tarihinin en büyük doğal afetini yaşıyoruz, enkaz altındaki on binleri kurtarmaya çalışıyoruz, eşimizi- dostumuzu, sevdiklerimizi kaybediyoruz ve bu arada da içimizdeki hainlerle uğraşıyoruz!

Bir yandan zamanla yarışırken bir yandan da kurtulanları soğuktan, açlıktan, susuzluktan korumaya çalışırken yüzyılın afetini fırsat bilip bunu sömüren art niyetliler, yine mantar gibi türediler!

Acil ihtiyaç malzemelerine talep sonucunda, fahiş fiyat artışı uygulayan bazı fırsatçılar, bilmiyorum başlarını yastığa koyup nasıl uyuyabiliyorlar! Hiç mi korkmuyorlar Allah’tan hiç mi utanmıyorlar!

Kara kışın en yoğun yaşandığı afet bölgesinde battaniye fiyatları bir günde ikiye katlandı, bazı otobüs firmaları, bilet fiyatlarını üç katına çıkardı, oteller verdikleri hizmet bedelini abarttı da abarttı! Gün dayanışma günü, gün birlik- beraberlik günü iken değil fiyat arttırmak, bedava verilmesi gerekirken bu istismarcılık gösterdi ki biz hem fiziken yıkılmışız hem ahlaken!

Fahiş fiyat, haksız nitelikte ve adil olmayan fiyat artışıdır. Bugün yaşadığımız depremde karşılaşılan bu fırsatçılık yoluyla oluşan fahiş fiyat durumuyla Covid-19 pandemi döneminde de karşılaşmıştık hatırlarsanız! İşte bu sebeple Perakende Ticaret Kanunu’nda 2020 Nisan ayında yapılan bir müdahale ile; “Fahiş fiyat artışı, Stokçuluk ve Haksız Fiyat Değerlendirme Kurulu” başlıklı bir ek madde ve yine bu Kurulun fahiş fiyat artışları ile stokçuluk fiillerini idari açıdan cezalandırma yetkisine ilişkin hükümler eklenmiştir.  Perakende Ticaret Kanunu’nun ek 1. maddesine göre;

(1) Üretici, tedarikçi ve perakende işletmeler tarafından bir mal veya hizmetin satış fiyatında fahiş artış yapılamaz.

(2) Üretici, tedarikçi ve perakende işletmeler tarafından piyasada darlık yaratıcı, piyasa dengesini ve serbest rekabeti bozucu faaliyetler ile tüketicinin mallara ulaşmasını engelleyici faaliyetlerde bulunulamaz.

(3) Üretici, tedarikçi ve perakende işletmelerin fahiş fiyat artışı ve stokçuluk uygulamalarına yönelik düzenlemeler yapmak, gerektiğinde denetim ve incelemelerde bulunarak idari para cezası uygulamak ve her türlü tedbiri almak amacıyla Haksız Fiyat Değerlendirme Kurulu oluşturulur.

Görüldüğü üzere fahiş fiyat artışı ve stokçuluk, idari suç olarak düzenlenmiş, ceza oranlarının alt sınırları 10 katı arttırılmış ve en önemlisi de bu suçu işleyen firma ve kurumlardan savunma alma zorunluluğu kaldırılmış, savunma almadan da idari para cezasına karar verilebileceği hükme bağlanmıştır.

Karşılaşılan fırsatçılık ve fahiş fiyat uygulaması durumunda İl Müdürlüklerine, ilgili bakanlıklara ve CİMER’e şikayet edilebilir. Keza ilgili birimler, resen de denetimde bulunma hak ve yetkisine sahiptir!

Unutmamak gerekir ki;

Deprem, afettir!

Tedbirsizlik, felakettir!

Fırsatçılık, cinayettir!

…………………………………………..*……………………………………………… 

Biz Bize Yeteriz;

Onca fırsatçılığa, gözünü para ve hırs bürümüş vicdansıza rağmen yüreği güzel, insanlığını kaybetmemiş insanlar da var hala ve bence onların hatırına dönüyorsa dönüyor dünya hala!

Gözlerimde yaşlarla izliyorum çevremde olup biteni, yardım gelene kadar halkın tek yürek enkaz altına girerek can pahasına birbirine yardım etmesini! Kurtarılan her kişide yaşadıkları saf mutluluğu, kaybedişlerdeki acıyı, umutsuzluğu! Kızarız birbirimize çoğu zaman, öfkeleniriz, eleştiririz ama yeri geldiğinde de tek yürek olmasını biliriz! Acı çekerken birisi, ihtiyaç duyarken bize, arkamızı dönüp gitmeyiz!

Tam da bu günlerden geçiyoruz işte! İlk şoku atlattıktan sonra kenetlendik gene birbirimize! Yardım kampanyaları düzenlendi birbiri ardına, erzak- kumanya hazırlandı koli koli, kasa kasa! Kıyafetler, botlar, montlar elbirliği ile paketlendi, havayolu şirketleri, deprem çıkışlı yerlerden bedava yaptı biletleri! Oteller, apartlar açıldı evsiz barksız kalanlara, destek yağdı, sanatçılardan sporculara! Sporcu demişken, dört büyükler birleşti destek olmak için mağdurlara, statlarını açtılar yardım getiren tüm taraftarlara! Ezeli rakiplerin ebedi kardeşliği çıktı gene ortaya! “Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda” diyen ulu önder, haklı çıktı bu defa da! Sözkonusu çaresizlik ise, ihtiyaç duyuluyorsa sana, yardım etmek, destek olup sokmak hale yola, var bu milletin kanında, yaradılışında!

Onca olumsuzluğa rağmen kime yardım etsem; AFAD’a mı, AHBAP’a mı? Müge Anlı’ya mı Kızılay’a mı diye düşünüyorsam, belediyeden mi göndersem yardım, tırlara mı yüklesem- karar veremiyorsam, var bir ümit galiba! Çorbalar kaynatılıyor kazanlarca, koliler paketleniyor elbirliği ile, herkes bir şey götürüyor evden, bağışlıyor kesesinden!

Kor düştü yüreğimize, acımız sonsuz ve birleştik gene tek yürek! Kendi montunu yardım kolisine koyarken cebine çikolata koyup depremzede akranını gülümsetmek isteyen çocuğun toprakları burası! Evindeki sobayı, odunu kömürü sırtında taşıyıp afet alanına götüren adamın nasırlı ayaklarının bastığı topraklar! Enkazı tırnaklarıyla kazıyan, tanımadığı bebekleri, çocukları bağrına basıp göğsünde ısıtan anaların diyarı! Asla unutmayacağız bu yaşananları ve birlikte saracağız yaraları! Çünkü biz, acılarla yoğrulmuş, canı pahasına ayakta durmuş bir milletiz!

En baştan başlar, yola devam ederiz!

Biz, bize yeteriz!

…………………………………………*…………………………………………..

HAFTANIN EN’LERİ;

 

Değil haftanın değil yılın, yüzyılın EN büyük faciasını yaşıyoruz!

Maraş, kahramanca direndi, Antep yeniden gazi oldu! Malatya yerle bir, Adana-Osmaniye perperişan!

Haftanın fotoğrafı, enkaz altından çıkarılan bebekler mi, onları çıkarmak için dondurucu soğukta canlarını hiçe sayan yetkililer mi?

Haftanın utancı, henüz 1 ay önce verilen ilanda, deprem yönetmeliğine uygun, özel demir ve çelikle yapıldığı iddia edilip uçuk fiyatlara satılan ultralüks rezidansın çökmesi mi, yardım gelemediği için sevdiklerinin ölümünü canlı canlı izleyen kişileri izlemek mi?

Haftanın umudu, ayağındaki ayakkabıyı çıkarıp, ‘Sen daha çok üşümüşsündür, giy bunları’ diyerek enkaz altından çıkan adama veren amca mı? Koordinasyon merkezleri kurup öğrencileri, gençleri yardım için örgütleyen okullar mı?

Haftanın sözü; Depremin ne zaman olacağı değil ne yapacağı belli! “Sallanacak” vakit yok!

CANSEN ERDOĞAN