Cansen Erdoğan (Avukat – Yazar)

Cansen Erdoğan (Avukat – Yazar)

cansen@leburo.com

Tüm Yazıları

Gündem o kadar hızlı değişiyor, her gün başka bir olay oluyor ki tam oturayım yazayım diyorum bir konuyu, kendimi bambaşka bir şey yazarken buluyorum. Magazine çok girmemeye çalışıyorum, siyaseti erbaplarına bırakıyorum ama gündemi de ensesinden yakalayıp kaçmasın diye uğraşıyorum. Misal ne zamandır ‘global deli’ Elon Musk’ı ve en büyük sosyal medya mecralarından biri olan Twitter’ı satın alışını yazayım diyorum, sıcak konular yüzünden hep erteliyorum. Anladım ki bizde olay bitmez anacım, gündem sakinlemez, o zaman ben yazayım modern zaman ‘Alkatraz Kuşçusu’nu, sosyal medya raconcusu, Twitter kralı Elon Musk’ı!

Haberin Devamı

12 yaşında kodladığı ilk bilgisayar oyununu satarak para kazanan Elon Musk, hayata erken atılmış. 30’lu yaşlarında milyonerler, 40’lı yaşlarında da milyarder kulübüne girmiş. Dünyada gelmiş geçmiş onca zengin varken, hatta halihazırda ondan daha zenginleri yaşıyorken neden bu kadar popüler oldu Musk? Onu diğer zenginlerden ya da zihn-i sinirlerden ayıran neydi sizce?

Ben söyleyeyim; Elon Musk’ı farklı kılan uçsuz bucaksız serveti değil, bugüne kadar başarısızlıkla sonuçlanan bilim kurgu projelerini tek tek hayata geçirme konusunda hepimizi ikna etmekteki sanatı! Sürücüsüz araçlardan yeniden kullanılabilir roketlere, Paypal’dan Mars'ta yaşama kadar insanoğluna fantastik gelen fikirlerini hayata geçirmek konusundaki ısrarı!

Elon Musk henüz çocukken ailesi anne-babası onunla konuşurken onlara cevap vermeyerek uzaklara bakıyormuş. Sağır olduğu düşünülen Elon’ın böyle bir durumu olmadığı, kendine ait bir dünyada yaşadığı anlaşılmış. Bugün tüm dünya, onun hala kendine ait bir dünyada yaşadığını, o dünyadan kopamadığını ama bizim dünyayı da hayli karıştırdığını anlamış. Ne var canım, bizim Deli İbrahim’imiz vardı, Mars’ın da kaçık Musk’ı varmış!

Paypal ile büyük bankalara kafa tutan, Ford markasının gücünü Tesla ile yıkan, Space X ile NASA’yı karıştıran bu dahi, sosyal medyadaki sansürü Twitter ile bitirecek sanki!

Elon Musk; “Twitter'ı satın almamın nedeni, geniş bir inanç yelpazesinin şiddete başvurmadan, sağlıklı bir şekilde tartışılabileceği ortak bir dijital kent meydanına sahip olmanın, uygarlığın geleceği için önemli olmasıdır" demiş. İyi tamam güzel demiş de icraatları pek böyle değilmiş. Aleyhine tweet atanları ban’layan yani yasaklayan,  kendisiyle aynı fikirde olmayanların hesaplarını ‘kuş’ gibi uçuran Musk’ın en tuhaf hamlesi, uygulamayı satın alır almaz, eski sevgilisi Amber Heard’ün Twitter hesabını silmesi oldu. Bu ergen hareketler sırf bizim millete mahsus değilmiş, ülkemiz rahatlamış oldu. Malum Twitter’ın simgesi kuş! Erkeklerin çoğu, andropoz döneminde kuş’unun derdine düşer de zannımca Musk, olayı çok başka anlamış!

Haberin Devamı

Şirketin yönetim kurulunu feshederek tek yönetici olan Elon Musk, mavi tikli hesaplar için hesap sahipleri tarafından aylık 20 dolar ödeneceğini belirtmiş. Aylık 20 doları fahiş bulan ünlü yazar Stephen King ile Twitter üzerinden pazarlığa girişmiş. 20 doları fahiş bulan King’e mi şaşırayım, bunun için pazarlık yapan Musk’a mı kızayım, bilemedim ne yapayım! Dünya tuhaf bir yere gidiyor, beyinler yanmış, akıllar tutulmuş, bunu da buraya yazayım!

Haberin Devamı

Şirketteki birçok çalışanı işten çıkarmış sonra abarttığının farkına varmış bir kısmını geri almış,  rahat uyumaları için yataklar koydurmuş. Arada dinlesinler, uyusunlar diye değil de eve gitmeyip daha çok çalışsınlar diye! Uykularını getiriyor diye öğle yemeklerini kaldıran, uzaktan çalışma sistemini sonlandıran, Twitter üzerinde bir çalışanıyla tartışıp çalışanı işten kovan Musk, insanların güçlendikçe kontrolü kaybettiklerinin, diktatörleştiklerinin en bariz örneğidir.

Adam; “Evim yok, arkadaşlarımda kalıyorum” diyordu, Twitter’ı almak için 44 milyar doları şak diye ödedi. Valla yatacak yerin yok Musk!

Sevgili okuyucu! Mars'ta yaşamın tohumlarını atmış olan bu çılgın adamın adı, 100 yıl sonraki bilim ve tarih kitaplarında yazılacak kişidir, bunu da bir kenara yaz!

…………………………………………*…………………………………

Aralık’ tan Sızanlar;

Ne tuhaf, şunun şurasında on- onbeş gün kaldı ama kimsenin kimseye; ‘Yılbaşında ne yapıyorsun’ diye sorduğu yok. Apartmanlar, sokaklar süslenirdi eskiden bu zamanlar, ışıl ışıl olurdu caddeler, parklar. Ağaç süslerdim ben de her sene, hediyeler koyardım altına, geçer karşısına hayaller kurardım. Bu sene ne sokaklar, caddeler renkli, ne ağacım süslenmiş, dikili. İçimden gelmedi hiç süslemek, yeni bir yıl geliyor diye sevinmek!

Oysa en sevdiğim aydır benim bu ay! Kasım'ın şişirilmiş egosunun ardında, bitişlerin, mutsuzlukların, bunalımların, telafisi imkansız hayallerin tüm suçu yüklenmiştir aralığa. Aylar içinde en büyük haksızlık da kendisine yapılıyor aslında. Ne ocak gibi gereksiz bir telaş içindedir aralık, ne de şubat gibi kaybolmuş ve kısa. Köprüden önceki son çıkıştır; Ömrü biten ilişkilere veda, huzura gebedir, umutlara sıfır, sahibinden kelepir. Tüm süsüne püsüne, ışıltısına şatafatına rağmen en derin, en sakindir. Ayrılık kokan hüzünler, vuslat ümitlerini yitirip yollara düşerler. İşte tüm hayaller, kurtulup kafeslerden, kışa doğru süzülürler. Aralık’tan sızıp soğukta ölürler!

 Kasımın ittirmesiyle ocağın kaktırması arasında sıkışmış, yanıp sönen neon ışıklarının aydınlattığı bu renkli ay, bitişlerin adıdır. Vakti gelmişse gitmenin zamanıdır; Bazen dünden, bazen ömürden, gönülden. O son kusura bakıp defteri kapama anıdır. Geçen onca şeyden sonra geriye dönüp teşekkür etme, yaşananlara şükretme ve kendi yoluna gitme zamanıdır. Ve gitme zamanı gelmişse; 'Dur' demenin, zaman geçmişse; 'Dön' demenin ve biten bitmişse; 'Yeniden' demenin hiçbir anlamı yoktur.

 Onca kalabalığa, yeşile, kırmızıya rağmen yalnızlığa yakışandır aralık. “Sil baştan başlamak gerek bazen, hayatı sıfırlamak’ şarkıda dediği gibi. Vakti geldiğinde, dualar aminlere değmediğinde, saygıyla veda edip usulca uzaklaşmak gerekir hatta belki kendinden bile. Düşler, boza kıvamına gelince tarçınlı yüreğinizde, kestane olunca umutlarınız, kayıp suya düşünce, derin bir ah süzülür dudaklardan, gelecek geçmişe küsünce!

Diyeceğim o ki, renkli, ışıltılı dünyası, yanıltmasın sizi, en yalnız aydır aslında aralık, en düşünceli. Kocaman kahkahalar atan mutsuz insanlar vardır ya hani, işte tam da onun gibi! En uzun geceyi barındırır bünyesinde, en şehvetli sevişmeleri! Ve nihayet gebe kalır yeni bir yıla, başlangıçlara, umut dolu yarınlara. Ve bir şey diyeyim mi; Sorun ne olursa olsun, kalbinize; “her şey yolunda” demelisiniz. Çünkü kalbiniz hassastır ve sözlerinize çabuk kanar!

Velhasıl tutundum Aralık’a ama sen gel Yeni Yıl, ben sana yetişirim;

Bu kış da efkarlıyız, bahara Allah kerim!

………………………………….*…………………………………………..

Kafalar Çok Karışık;

Milenyum çağından dijital çağa mı başka bir çağa mı geçtik bilmiyorum ama bu ara kafalar karışık!

Doğrusu ‘beyinler yanık’ da ben biraz daha kibarını seçtim! Kocasını ve çocuklarını bırakıp 15 yaşındaki çocuğa kaçan kadından, damadıyla kaçıp kızına kazık atan anaya kadar neler oluyor neler! Her sabah; ’Acaba bugün neler olacak’ diye uyanıyoruz artık, çocukken ne rutin ne sıkıcı bir hayatımız varmış meğer! Yaşanan onca absürd olay arasında doğru bildiğimiz yanlışlar ile yanlış bilinen doğrular da değişiyor teker teker. Kafalar karışık, beyinler yanık derken bunu diyorum, keşke bizi fabrika ayarlarımıza geri döndürseler!

Doğru bilen yanlışlar, yanlış bilinen doğrular kısmı, Elon Musk’ın oyun bahçesi Twitter’da paylaşılan bir yazıya denk gelmemle başladı. Okuduğum, 105 yaşında ölen ünlü bir Japon doktor ile yapılmış bir röportajdı. Röportajı yapan soruyor doktora; “Kardiyovasküler egzersizin ömrü uzatabileceği doğru mudur? Doktorun cevabı; “Kalp sadece şu kadar atar sonra durur, o kadar. Bu, bir arabanın ömrünü daha hızlı sürerek uzatırsın demek gibi. Daha uzun yaşamak istiyorsanız yan gelip yatın!”

Röportajı yapan kişi şaşkınlıkla soruyor yine; “Çikolata bizler için kötü mü? Cevabı şöyle; “Deli misin! hel-lo-oo! Kakao çekirdeği! Başka bir sebze! Kendini iyi en iyi yiyecek!”

“Peki yüzmek vücuda iyi geliyor mu?” Doktorun cevabı bombastik; “Yüzmek şekil yapmak için iyiyse bana balinayı açıkla!”

Yok artık diyesim geliyor da şöyle bir bakınca da adam haklı galiba! Koşu bandının mucidi 54 yaşında öldü, jimnastiğin mucidi 57 yaşında öldü, dünyanın en iyi futbolcusu Maradona, 60 yaşında öldü. Tavşan sürekli zıplıyor ama sadece 2 yıl, hiç egzersiz yapmayan kaplumbağa ise 200 yıl yaşıyor!

İklimler değişiyor, sistemler değişiyor galiba artık tıp da bu değişimden nasibini alıyor!

Bilmiyorum hangisi doğru; Bir brokoli gibi uzun sağlıklı ama tatsız şekilde yaşamak mı yoksa Japon doktorun dediği gibi; ‘Hayat, çekici ve iyi korunmuş bir bedenle güvenli bir şekilde mezara gitme yolculuğu değildir! Bir elde içki bir elde çikolata, vücut tükenmiş, yıpranmış ama "Vay bee!, Nasıl bir yolculuktu!" demek mi?

Sizi bilmem de benim cevabım belli! :)

………………………………………….*……………………………………………

HAFTANIN EN’LERİ; 

Haftanın Salgını; Ateş, öksürük, mide bulantısı, şiddetli baş, bel, sırt ve boyun ağrısı ile günlük hayatın ortasına bomba gibi düşen influenza yani domuz gribi! Tamam canım belirtileri başka bir şeye benziyor da biz onun adını ağzımıza almıyoruz, geri çağırmıyoruz! Antibiyotikler peynir ekmek gibi gidiyor bu ara, anneanne- babaanne doğal tarifleri de öyle keza! Bu kışı da atlatır, ölmez sağ kalırsak karada ölüm yok bize! Diren Türkiye!

Haftanın Kararı; Rize'de bulunan Ayder Yaylası için verildi! Rize İli Çamlıhemşin ilçesi sınırları içerisinde bulunan Ayder Yaylası Doğal Sit Alanının koruma statüsünün değerlendirilmesi sonucunda ‘kesin korunacak hassas alan’ ilan edildi. Koordinatlar da Resmi Gazete'de de gösterildi! Bunca olumsuzluk içinde bu haber valla ilaç gibi geldi. Dünyanın en özel yerlerinden biri Ayder Yaylası, korunması, gelecek nesillere de bozulmadan aktarılması gerekiyor. O yüzden bu kararı çok yerinde buluyor, ayakta alkışlıyorum!

Haftanın Felaketleri; Almanya'nın başkenti Berlin'de içinde 1 milyon litre su ve çeşitli cinsten 1500 balığın bulunduğu dev akvaryum patladı, 2 kişi yaralandı. İngiltere'nin başkenti Londra'daki bir konser salonuna zorla girmeye çalışırken izdihamda ezilen 4 kişinin durumunun kritik olduğu açıklandı. Bizde ise İstanbul Levent’teki önemli AVM’lerden birinde çıkan yangın yürek hoplatsa da kazasız belasız atlatıldı! Dünya karışık valla, en iyisi de evden çıkmamak galiba!

Haftanın İlk’i; Harvard Üniversitesi, Fen ve Edebiyat Fakültesi dekanı Claudine Gay'i yeni başkanı olarak atadı. Claudine Gay üniversitenin ilk siyahi başkanı olarak tarihe geçti. Azınlık temsili, eşitlik ve mücadele konularında Dr. Gay'in göreve ideal olacağı ifade edildi! Ah be Nelson Mandela! Rahat uyu yattığın yerde, onca emeğin değilmiş bak boşuna! Siyahiler de artık toplumun en üst tabakalarında yer almakta!