Cansen Erdoğan (Avukat – Yazar)

Cansen Erdoğan (Avukat – Yazar)

cansen@leburo.com

Tüm Yazıları

Yaz mevsiminin en güzel üç şeyi denizi, tatili bir de reçeli. Yanlış duymadınız evet, reçel dedim. Meyvelerin bol şekerle saatlerce kaynatılmasıyla ortaya çıkan eşsiz tat. Kahvaltı sofralarının en ‘tatlısı’. Şimdiki Nutella çocukları, bilmez reçelin verdiği hazzı. Küçük dağ çileklerinden yapılmış olanı en muazzamı. Önce kokusu gelmeli burnunuza sonra tadı kalmalı damağınızda. Tereyağlı sıcak ekmeğin üzerine sürülmeli iki kat, of yeme de yanında yat. Reçelle marmelatı karıştırırdım hep neyse ki anladım nihayet; Eğer meyveler, şekerin içinde şekil şemalleri, bütünlükleri bozulmadan pişirilirse ona reçel yok meyveler ezilir ya da blender’dan geçirilirse ona da marmelat denirmiş. Bu, ne kadar da tatlı bir bilgiymiş :)

Haberin Devamı

Tatlı bilgiler burada bitmiyor tabi, pişirme süresine göre kıvamı değişen bu şekerli meyve şeysinin aşamaları da şöyle; Komposto, şerbet, reçel, pekmez, karamel, ağda ve de zift :) Reçel yapmayı ilk ve son deneyişimde başarıyı yedinci aşamada yani zift yaparak yakalamıştım. Ve tabi üç kilo çilekle dört kilo şekeri çöpe atmak zorunda kalmıştım. Kıvamı tutturmak zor iş burada yoksa ben elimden geleni yapmıştım. Yaz geldi, meyvelerin envai çeşidi önümüze serildi. O zaman şimdi reçel yapma vakti !

Hazır alınanı değil, evde yapılanı makbul reçelin çünkü dışarıda satılanlarda şeker değil glukoz şurubu var. E malum organik olmayan şey de bizi biraz bozar. Önce meyveler ayıklanacak, şekere yatırılacak, kendi suyunda, ocağın ateşinde kaynatılacak. Annelerden, anneannelerden püf noktasına ilişkin kadim bilgiler aktarılacak. Ocağın ateşi, meyvenin rengini koyultacak, parlatacak, karanlık kış günlerine kavanoz kavanoz mutluluk saçacak.

Gül, çilek, kayısı, vişne reçelin atası ama son dönemde her şeyin reçelin yapılıyor bu da işin cabası. Domatesin, çağlanın, muzun, sakızın, karpuzun, cevizin bile reçeli var. Ah beyler ya, ilgilenin eşlerinizle! Yoksa bir kadın durduk yere niye patlıcandan reçel yapar!

Hayat, tadı fena olmayan bir reçel kavanozuna benziyor aslında, bazen marmelat bazen de zift kıvamında. Eline yüzüne bulaşıyor bazen, yapış yapış oluyor ağzın, burnun ve ruhun da…

Haberin Devamı

Sizi bilmem de ben mutlu olunca, annem gibi rengarenk reçeller dizerim kalbimin raflarına ! 

Reçellerinizi yapmaya başladıysanız eğer, tarifi de anne ya da anneannenizden aldıysanız muhtemelen geçmişe doğru şöyle bir dalmışsınızdır. O koku geçmişi hatırlatır çünkü çenenize bulaşmış birazcık reçel, çocukluğunuzun da aziz hatırasıdır.

Reçel hatırlatır bana çocukluğumu bir de Bizimkiler. ‘Şimdi bana kaybolan yıllarımı verseler’şarkısındaki kaybolmayan nadir şeylerden biridir Bizimkiler dizisi. Düzgün aile hayatları, akraba- komşuluk- dostluk ilişkileri, ahlaka- adaba- insan olmaya dair değerleri ile hepimizin hayatına dokunmuştur. Onbeş yıl boyunca sürdü dizi, yani kendisi bir anlamda, kendimize göre Meksika dizimizdi. En önemli özelliği, başrol olmamasıydı çünkü tüm oyuncular, birer başroldü. Türk tiyatrosunun magazin figürü olmayı seçmemiş, yetenekleriyle ön plana çıkmış çok başarılı oyuncuları sayesinde hayatımızın bir dönemine damgasını vurdu dizi belki de en önemli dönemine- çocukluğumuza !

Haberin Devamı

Her biri ayrı fenomen karakterler arasında en unutulmayanı hiç kuşkusuz ‘Sarhoş Komşu Cemil’ idi. ‘Benim adım Cemil’ diyerek kalplere taht kuran usta tiyatrocu Uğurtan Sayıner’i ne yazık ki bu hafta kaybettik. Hepimiz onu Bizimkiler dizisiyle tanıdık ama o aynı zamanda ‘Üç Maymun Kabare Tiyatrosu’nun kurucusu ve TÜYAP Kitap Fuarı’nı da ilk başlatan kişi.

Nurlarda uyu Sevgili Sayıner ya da nam-ı diğer; Sevim’in kocası Cemil !

Bizimkiler’e; Yapımcı Umur Bugay’a, Yönetici Sabri beye, Kapıcı Cafer’e, Katil’e, Halil Pazarlama Halil’e, meraklı muhasebeci Ergun’a, Şükrü Bey’e ve ebediyete intikal etmiş, cennetteki diğerlerine, bizden selam söyle!

Sevim! Senin de koşmana gerek yok artık, Cemil seni çağıramayacak, istesen bile ! 

Çocukluğumuzu anarken reçeli, dizisiyle çocukluğu elinden vahşice çalınanları da yazmak farz oldu. Ülke, iki gündür Elmalı Davası skandalı ile çalkalanıyor.  Antalya'nın Finike ilçesinde, 7 Yaşındaki kız  çocuğu ile 10 yaşındaki ağabeyinin cinsel istismara uğramasına ilişkin yürütülen soruşturma kapsamında tutuklanan anne ve  üvey baba, yargılandıkları Elmalı Ağır ceza Mahkemesi tarafından tahliye ediliyor ve pek tabi kızılca kıyamet kopuyor. İki küçük çocuğun öz annesi, üvey babası ve diğer akrabaları tarafından tecavüze uğraması, satılması ve bunların adli tıp raporuyla ispatlanmasına rağmen faillerinin serbest bırakılması ülkeyi ayağa kaldırdı. Hele de çocukların yazdığı yazı ve çizdiği pornografik resimler yüreğimizi yaktı.

Bu insan demeye dilimin varmadığı canileri, aleni rapora ve kayıtlara rağmen serbest bırakanlar acaba kendi çocuklarının başlarına gelseydi bunlar, ne hissederlerdi !

Ne desem, ne söylesem boş, içimdeki ateş sönmüyor!

Yüreğim acıyor, gözlerim yanıyor!

Çocukları, dışardaki kötülüklerden, insan görünümlü hainlerden değil utançla söylüyorum ki önce annelerinden korumamız gerekiyor!

En çok koruyan, kollayan, bir gözyaşı için dünyayı yakan anne değil midir? Eğer anne ise o halde çocuklarına bunu yaşan kadın, nasıl anne olabilir ? Bir insan daha fazla ne kadar kötülük saçabilir ?

Çocuklar, anlatımları ve çizimleriyle olayı anlatmış ve adli tıp bilirkişileri de bu anlatılanların doğruluğu konusunda rapor vermişken hakimler nasıl tahliye kararı verebilirler? Duruşmada, beyaz kıyafet ya da takım elbise giymek mi iyi hale örnek?

‘Cennet nedir, Cehennem nasıl bir yerdir’ diye sorulur ya hep, cenneti bilmem de bence cehennem, bir çocuğun kedi- köpek-kuş- güneş çizmesi gerekirken kendisine yapılan tacizi çizmesidir. Tacizi çizen çocuk, mektup da yazıyor çaresizce, anlatıyor da ama sesini duyan olmuyor! Daha ne yapması gerek bu çocuğun, söyleyin daha nasıl anlatması gerekiyor!

Daha uzun uzun yazmak vardı aslında, saymak- saydırmak! Lakin kelimeler yorgun artık, sözler birer çığlık!

Bu ülkede doğayı, ağaçları, hayvanları, kadınları ve de çocukları rahat bırakın artık!

CANSEN ERDOĞAN