Cansen Erdoğan (Avukat – Yazar)

Cansen Erdoğan (Avukat – Yazar)

cansen@leburo.com

Tüm Yazıları

Ya böyle bir yazı yazdığıma inanamıyorum gerçekten! Dünya uzay çağına ilerlerken doludizgin, biz cahiliye devrine geri gidiyoruz pişkin pişkin.

Sizi bilmem de ben utanarak izledim; Milli mücadelenin simgesi, Samsun’daki Atatürk Onur Anıtı’nın halat bağlayarak sökülme teşebbüsünü. Bu neyin kafasıdır, hangi mantığın izahıdır anlamak mümkün değil. Hani putperestlik dönemi vardı, putlardan medet uman, onlara sarılan, tapınan bir zihniyetin olduğu dönem. İşte aradan geçmiş yüzlerce yıl, bilim almış başını gitmiş, kudreti heykelde sanan ve zeka geriliği yaşayan bir kitle hala aramızda. Ah be cahilim, kudret heykelde değil, damarlarımızdaki asil kanda, koy kafana!

Haberin Devamı

İtiraf ediyorum bir an düşünmedim değil acaba niyetleri heykeli sökmek değil de çalmak mıydı diye acaba. Öyle demeyin kaç ton demir var orada, siz biliyor musunuz demirin kilosu kaç lira? Herhalde bu milletin genlerindeki Atatürk izini böyle sökerek silebileceklerini zannetmelerini, kabul edemedi bünyem. Ondan olsa gerek bu ihtimali düşünmem!

Mustafa Kemal Atatürk'ün Samsun'a çıktığı noktaya dikilen bu anıt, Kurtuluş Savaşı'nın başlangıcının simgesi olsun diye yapılmış. Anıt, Samsun halkı tarafından Avusturyalı heykeltıraş H. Kriphel’e yaptırılmış ve bir Alman vapuruyla 15 Kasım 1931 tarihinde Samsun’a getirilmiş. Gazi Heykeli adı verilen anıtın açılma töreni, 15 Ocak 1932’de büyük bir kalabalığın katılımıyla gerçekleşmiş.

Valla istemeden de olsa bu heykeli yapanı, açılma zamanını ve sevgili Atamızı tekrar yad ettirdiler bize bu kanı bozuklar. Anıtın önünde günlerdir nöbet tutan, geçmişine ve değerlerine sıkı sıkı sahip çıkan Türk halkını görünce acaba ne hissettiler, ne yaptılar?  Heykeli yıktıklarında Atatürk’ün de yıkılacağını gerçekten sanacak kadar mı zavallı bu insanlar?

Valla anıttaki atı kuyruğundan bağlayıp yıkmaya çalışmak ancak kuyruk acısı olanların aklına gelir. Bu acıyla onlar daha çok rezil olacaktır. Ulu önder Atatürk’ün fikirleri, eserleri ve ilkeleri ilelebet yaşayacaktır. Hazmedeyenlerin uykusu da daha çok kaçacaktır.

Haberin Devamı

…………………………….*…………………………………

Kutlama candır;

Şu önemli gün ve haftalar hadisesine de bir el atılsa mı ne! Bizim zamanımızda ‘Veremle Savaş’, ‘Kızılay Haftası’, ‘Yerli Malı Haftası’ belki bunun gibi birkaç tane daha vardı. Şubatın önemli gün ve haftalarına bakayım dedim bir de ne göreyim; “5 Şubat Dünya Nutella Günü”, “9 Şubat Dünya Kazak Giyme Günü”, “17 Şubat Dünya Kediler Günü”, “20 Şubat Dünya Evcil Hayvanını Sevme Günü”, “27 Şubat Dünya Pokemon Günü” yine “27 Şubat Dünya Kutup Ayıları Günü” ve daha nicesi! Ya milletin işi gücü yok ya da biz her günü bir aksiyonla doldurma derdindeyiz gibi! Yaaaa Dünya Kazak Giyme Günü nedir yaa, niye bizim günümüz yok kutlanacak diye gömlekler, pantolonlar bozulmasınlar sonra! O kadar gün var ki inanamadım; Kremşanti gününden spagetti gününe, Hiçbir şey gününden Hipnotizm gününe kadar uydur uydur ipe diz! Hayır milletçe kutlamaları severiz, bunlara hasret de değiliz. Bilmiyorum neden her güne bir misyon kaktırma derdindeyiz.

Bence olay sosyalleşme telaşı! Bir yere, gruba ait olma, ortak bir şeyi paylaşma ihtiyacı. Misal Nutella Günü; Toplu halde Nutella yenir, kaynaşılır, sosyalleşilir.  Pat sosyal medyada bir paylaşım, gelsin aynı zevkten insanlarla ortak açılım! Ya da her anı dolu dolu yaşıyormuş hissi veren sanal mutluluklar ya da hüzünbaz duruşlar da olabilir bakın!

Haberin Devamı

“Her günü, kutlanmaya değer yaşa!” diye atalarımızın kastettiklerinin bu olmadığına eminim. Lakin bize her gün bayram ise hakkını verelim. Kutlama candır deyip kutup ayılarını kurtarmaya gidelim :)))

………………………………………………*………………………………

‘Muş’ gibi;

Konu eskidi de yankısı hala geçmedi! Şarkıcı Hadise ile birlikte olduğu sevgilisi Mehmet Dinçerler’in yüzüğü gösterme amacı ile paylaştıkları post, hala gündemde! Sadece o da değil Ebru Şallı ile eşinin romantik aşk tatillerinden Burak Özçivit ile Fahriye Evcen’in romansı yüksek evlilik hallerine, şu an aklıma gelmeyen ünlü-ünsüz herkesin ‘çok mutluyuz- çok eğleniyoruz” mesajı vermeleri de ayrı birer   hadise(!).  Son yılların matriksi sosyal medya, hepimizin hayatı orada. Alkışlarla değil like’larla yaşıyoruz adeta. Kim neredeymiş, ne yemiş, ne giymiş, kiminleymiş, canlı canlı izliyoruz. En güzel halimizi, en eğlendiğimiz dönemleri, gezdiğimiz yerleri paylaşıyoruz. Çok takip edilelim istiyoruz, çok izlenelim, çok sevilelim. Sadece uzaktan gördüğümüz hayatları izliyoruz, o çok mutlu, huzurlu, hiçbir derdi, sorunu olmadığını sandığımız sanal yaşamları. Oysaki oradaki hayatların, gösterilen o sanal yaşamların çoğu zaman gerçeği yaşatmadığını söylemek gerek. Şarkıcı kızımızın şu malum yüzüğü, bir kahraman edasıyla dünyaya göstermeye çalışırken düşündüklerimi, ciddi maddi sıkıntı yaşayan bir arkadaşın, yurtdışında tatilde, alışverişte çekilmiş resimlerini gördüğümde, evliliğinde sorunlar yaşadığına bizzat şahit olduğum bir çiftin, mutlu(ymuş) pozlarına denk geldiğimde düşündüm gene. Gitmediği yerlerden yer bildirimi yapanlar, kuru fasulye-pilava talim edip lüks lokantalardan menüler paylaşanlar, tüm maaşı yatırıp 3-5 günlük gidilen tatillerde eller havada, umurumuzda mı dünyayı pozlayanlar, mesaj belli; “Halim de yerinde, keyfimde, arkadaşlarım benimle, izleyin de görün işte!”

Mesele ne kadar iyi olduğun değil, ne kadar iyi olmak istediğin. Ayrı dünyalarda yaşayan, aynı ev-ortak geçmiş dışında bir şey paylaşmayan çiftlerin mutluluk halleri, işten çıkarılmış, sevgilisinden ayrılmış,  cebinde beş kuruş kalmamış kişilerin sahte tebessümleri; “Olduğun gibi değil, olmak istediğin gibi görün” sözünün tezahürü sanki. Amaç belli; Dostlar keyifli görsün, şanım yürüsün, reklamım dönsün!

 Doğal olmak, verilebilecek en zor poz, ‘haberim yokmuş gibi çek panpa’ derken bile kasılır insan!

 Bir yerde okumuştum; “Mutlu olmak her şeye sahip olmak değil, sahip olduğun kadarını her şey yapabilmektir” diye, gerçekten de öyle. ‘Mış’ gibi yapmak daha zormuş, her zaman halin olmuyor çünkü o role bürünmeye. Mutluysan, sen sus kalbin haykırsın. Mutsuzsan da bırak gözlerin anlatsın, anlayan anlasın. Kimseyi kandırmayın, kandırmamaya da önce kendinizden başlayın!

Yani kısaca; “Ya göründüğünüz gibi olun ya da gözümüze görünmeyin valla!

……………………………..*…………………………………………

HAFTANIN EN’LERİ;

Haftanın Saldırısı; Sunucu Ece Erken’ in eşi, Beşiktaş eski Yönetim Kurulu Üyesi, avukat Şafak Mahmutyazıcıoğlu’ nun ortağı olduğu lokantada, bacağından vurularak öldürülmesiydi. Bir mafya hesaplaşması olduğu söylenen olayda failler kısa sürede yakalandı. Bu olay, hayatın ne kısa, ölümün ne kolay olduğunu gösterdi bir kez daha. Giden gidiyor da asıl geride kalana vah ki vah!

Haftanın İsyanı; Ünlü komedyen Cem Yılmaz’dan geldi. “Bence hayat pahalılığından yakınmayan biri, ya hırsızdır ya deli!” diyen Yılmaz, yüksek fiyatlara, fahiş zamlara tepki gösterdi. Fiyatlardaki artışın simit üzerinden değerlendirilmemesi gerektiğini söyleyen Cem Yılmaz’a diyeceğim şu; “Gerekirse Ferrari’ye Porsche’ye binmeyeceğiz ama bu günleri aaşacağız!”

Haftanın Düğünü; Çok uzaklarda! 1990 yılında vizyona giren 'Evde Tek Başına' adlı film serisinde canlandırdığı 'Kevin' karakteri ile ünlenen Macaulay Culkin, oyuncu olan sevgilisi Brenda Song ile evleniyormuş! Oğullarını geçen yıl nisan ayında kucaklarına alan çift, ilişkilerini artık resmileştiriyormuş. Duygulandım yalnız ya, bizim çocukluk, az buçuk da gençlik dönemimizdi o ‘Evde Tek Başına’ serisi. 9 yaşındaki o çocuğun baba olması, evlenmesi lakin hayatın ‘şimdi bana kaybolan yıllarımı’ vermemesi! Macaulay büyüdü, biz büyüdük ve kirlendi dünya!

 

Haftanın Mağduru; Güller diyarı Isparta oldu. Hava sıcaklığının eksi 7 derecelere indiği, 1 metreye kadar kar kalınlığına ulaşıldığı Isparta'da günlerce süren elektrik kesintisi, hayatı felç etti. 70 yaşında birinin donarak ölmesine de yol açan elektrik kesintisi ve yoğun kar sebebiyle eğitim-öğretime de ara verildi. 21. Yüzyılda, milenyumda elektrik kesintisi! Yahu hani elektrikli araba, tren, traktör yapıyorduk, benzin kullanmıyorduk oradan da uzaya gidiyorduk ne oldu? Elektrikler kesildi !

CANSEN ERDOĞAN