Sigortacılık Kanunu'nun 1'inci maddesi şöyle diyor: “Bu Kanunun amacı, ülkemiz sigortacılığının geliştirilmesini sağlamak, sigorta sözleşmesinde yer alan kişilerin hak ve menfaatlerini korumak ve sigortacılık sektörünün güvenli ve istikrarlı bir ortamda etkin bir şekilde çalışmasını temin etmek üzere bu Kanuna tâbi kişi ve kuruluşların, faaliyete başlama, teşkilât, yönetim, çalışma esas ve usûlleri ile faaliyetlerinin sona ermesi ve denetlenmesine ilişkin hususlar ve sigorta sözleşmesinden doğan uyuşmazlıkların çözümlenmesine yönelik olarak sigorta tahkim sistemi ile ilgili usûl ve esasları düzenlemektir.”

Haberin Devamı

Yani kanunda ifade edilen aslında şu: “Bu kanun ile bir düzen getireceğim. Başta tüketici olmak üzere tüm sektör paydaşlarının hak ve menfaatlerini korumak için bu kanunu çıkardım.” Özeti bu. Tabii ki o günden bugüne kadar kanun üzerinde çağın gereklerine göre düzenlemeler yapılmalı. Ama tabi ki ana hatlarına dokunmamak şartıyla. Özüne dokunacaksan da bunun yönetmeliklerle yapılamayacağı çok açık.

Önce şunu söylemeliyim. Acenteler sektörün temelini oluşturan paydaşlardan biri. Prim üretiminin yüzde 60'ını acenteler yapıyorsa gerisi tartışmaya gerek bile yok. Bu arada sigorta şirketleri, Brokerler ve Eksperler de sektörün diğer temel taşları.

Önce şu konuda anlaşalım. Sektörün önemli bir paydaşı olan Acenteler bu sistem içinde ayakta kalmalıdır. Onların işlerini daha iyi yapabilmeleri için her fırsat verilmeli. "Sigorta Acenteden alınır", "Sigortacılık Acentesiz Olmaz." Bunların hepsinin altını çizerek yazıyorum. İnanarak yazıyorum.

Acenteler daha önce kaytan bıyıklı, elinde çanta, birilerinin boş halini yakalayıp elinden parasını alıp, hasar sırasında ortada olmayan biri olarak görülürdü. 2007 Yılında çıkan 5684 Sayılı Sigortacılık Yasası ile buna bir çekidüzen getirildi. Levhaya kayıt olacaksın, Segem Belgesi alacaksın, başka iş yapamayacaksın, ayrı kapı numaran olacak, sabit bir IP kullanacaksın, yok üniversite mezunu olacaksın falan da falan... Bunları okuyunca insan Sigorta Acenteliği'nin bir meslek olarak tanımlandığını düşünüyor.

Haberin Devamı

'SİZ DE BANKACILIK YAPIN'

Ama sonra ne oldu? Ufak ufak bu işi herkes yapar oldu. Yani acente sahibi olmak herkesin yapabileceği bir iş olarak karşımıza çıktı. Bununla ilgili de bir iki yazı yazmıştım. Bu yazılarımda ‘Acentelerin eli kolu yasa ile bağlanmış, başka iş yapamazsın denilmiş. Fakat diğer taraftan her önüne gelen sigortacılık yapma gayretinde. ‘Eli bağlı dayak diyen boksör gibi’ tanımı da yapmıştım. Hatta bu konu yıllar önce bankalar nedeniyle gündeme geldiğinde Bahçeşehir Üniversitesi'nde bir panelde konuşan Sigortacılık Genel Müdürü Dr. Ahmet Genç’in, "Bankalar sigortacılık yapıyor diye itiraz ediyorsunuz. Tamam, siz de bana bankacıların yaptığı bazı finansal enstrümanları satmaya aracılık etmek ile ilgili proje getirin. Siz de bankacılık yapın" dediğini çok net hatırlıyorum. Gerçi yakın zamanda TÜSAF'ın Findeks ile işbirliği tam da bu söylemin yıllar sonraki bir açılımı olarak görülmeli. Sonrasında Kefalet Sigortası gibi birçok ürün sigorta sektörünün portföyünde yer almaya başladı.

Haberin Devamı

Ama bu pastaya ortak olmak isteyenlerin sadece bankalar olmadığı ortaya çıktı. GSM operatörlerinden tutun, tekno marketlere, internet sitelerine kadar pastaya gelen ortak sayısı her geçen gün artıyor. Son çıkan yönetmelik de bardağı taşıran son nokta oldu. Acenteler pastasını kime karşı koruyacağını şaşırdı diyebilirim. İş tüketicinin insafına kalmış. Hizmet alacağını düşünüyorsa gidip acenteden alacak. Buna güvenmiyorsa gidecek internetten, marketten, kiosklardan alacak.

SİGORTA ACENTELİĞİ BİR MESLEK Mİ?

Önce şunu sormak istiyorum. Sigorta acenteliği bir meslek midir? Meslek kabul ediliyorsa ayrı, edilmiyorsa başka bir şekilde yaklaşmak gerekiyor. Acentelik, bir mali müşavir, eczacı veya Noter gibi mi düşünülüyor. Yoksa ganyan bayii gibi mi görülüyor. Bir inşaat mühendisi gidip eczacılık yapabiliyor mu? Hayır. Ama aynı inşaat mühendisi gidip SEGEM Belgesi alıp levhaya kayıt olup sigorta acenteliği yapabilir. İşte işin burası zurnanın "zırt" dediği yer. Yıllardır sigorta acentesinin bir 'danışman' gibi kendisini yetiştirmesini gündeme getirdim. Kanun çıkarılarak bir düzenleme getiriliyorsa acenteliğin bir meslek gibi görülmek istendiği bir gerçek. Ve yazılarımda hem böyle olmazsa acentelerin saygınlığının olmayacağını vurguladım.

VİTAMİN, AĞRI KESİCİ MARKETTE SATILIYOR!

Şimdi bir örnek vereyim. Eczacılık bir meslek. Eczacının eline bir reçete geldiğinde sadece arkasını dönüp raftan ilacı alıp size mi veriyor. Tabii ki hayır. Hatta eski eczanelerde dükkanın arka tarafında bir bölümde bazı ilaç karışımları da yapılabiliyordu. O kadar kritik bir meslek. Bu söylediğimin aynısının karşılığı birçok sigorta ürününde var. Ama sonra görüldü ki bazı sabit ilaç niteliğinde olmayan vitaminler ve benzeri ürünler eczane dışında satılabiliyor. Çünkü üzerinde uzmanlık gerektirmeyen içeriği belli, fiyatı belli vitaminler yurtdışında marketlerde salçaların arka rafında satılıyor. Ama diğer taraftan, eczaneler de artık deniz terliği satıyor.