Geçen yıl Londra’daki sanat fuarı Frieze’i gezerken Contemporary İstanbul’un açılışında gibiydik. Koleksiyoner, galerici, sanatçı birçok tanıdık isme rastlamıştık. Hatta bir ara birbirimizle selamlaşmaktan eserlere bakamaz hale gelmiştik. Birbirimizle selamlaşma faslı bittiğinde de Stella McCartney’den David Bailey’ye kim var kim yok incelemiştik. Zaten Frieze’de galeri standları ve eserler kadar, hatta bazen daha da ilginç olan fuar ziyaretçilerinin kostümleri. Örneğin bu yıl oyuncak tavşan kostümüyle dolaşan bir kadın vardı dikkat çekenler arasında.
Bu yıl Frieze’i ön izleme yerine ilk gününde gezebildim ve doğrusu ilk defa bir fuarı sakin sakin gezebilmek ne kadar keyifliymiş anladım. Tabii bunda yanımda Sanayi 313’ün mimarı Enis Karavil’in olması da etkiliydi.
Daha içeri girer girmez kitapçıdan Tracey Emin’in Rizzoli yayınevinden çıkan kitaplarından aldık. Whitecube Galeri’de işlerinin başında duran Tracey Emin’e gidip imzalattık. Hatıra fotoğrafı çektirirken de İstanbul’dan geldiğimizi anlattık. Bunun üzerine Tracey Emin, Kıbrıs aksanıyla bizimle Türkçe sohbete başladı.
Tracey Emin’le vedalaştıktan sonra imzalı kitaplarımız elimizde fuarı gezdik. Bu yıl tam 4 standa birden yayılan bir seks köşesi vardı. Artık sadece seks üzerine kurulu sanat eserlerinin ne kadar demode olduğunu konuşmadan edemedik tabii.
Bu yıl ilk defa Contemporary Istanbul’a katılan Victoria Miro galerinin yöneticileriyle de sohbet ettik. Hem İstanbul hakkında hem de çok beğendiğim Koreli sanatçı Do Ho Suh hakkında...
“İstanbul’dan bahsedilmesi gurur veriyor”
Daha sonra Contemporary Istanbul’un İran asıllı Londralı direktörü Kamiar Maleki’yle Richmond’daki fidanlığın meşhur restoranı Petersham Nursuries’in fuardaki pop-up şubesinde oturduk. Kısa bir İstanbul değerlendirmesi yaptık. Malum, bu yıl herkes Contemporary İstanbul’un önceki yıllara göre daha iyi olduğunda hemfikir. Kamiar Maleki gibi uluslararası koleksiyoner bir ailenin koleksiyoner bir ferdinin fuarın direktörlüğünü üstlenmesi gerçekten de çok etkiledi fuara katılan galerileri de, yabancı koleksiyonerleri de fuarın sergileme şeklini de... Sırf Frieze’de Kamiar Maleki ile yürürken bile İstanbul’dan bahsedilmesi gurur veriyor. Gerçekten de bir nevi kültür elçiliği üstlenmiş durumda Maleki. Contemporary Istanbul Yönetim Kurulu Başkanı Ali Güreli iyi ki Maleki’yi ikna etmiş.
Maleki, Frieze’den sonra The Other Art Fair’e gideceğini anlatıyor. Başka bir sanat fuarı, peki ama o da ne? Galerisi olmayan bağımsız sanatçıların işlerinin sergilendiği The Other Fair, Londra’nın nispeten bohem bölgesi Doğu’da, Old Truman Brewery’de. Galerisi olmayan bağımsız sanatçıların işlerinin uygun fiyata sergilenmesi çok güzel tabii ama o aşamada bu yıl Mamut Art Fair’de yaşanan talihsizliği de hatırlamadan edemiyor insan. Bu tarz fuarların kurullarının da ne kadar özenle seçilmesi gerektiğini düşünmeden geçemiyoruz.
Maleki, The Other Art Fair’e giderken, biz de Frieze Masters’da alıyoruz soluğu. Sorduğumuz eserlerin fiyatları 4 milyon Euro ile 12 milyon Euro arasında değişiyor. Tabii çok daha değerli olan eserler de var burada. Ama onları sormaya bile cesaret edemiyor insan. Yine de herkes hemfikir bu yıl Frieze, Frieze Masters’dan daha güçlü, hem eğlenceli olduğu için hem de Masters geçen yıllara göre daha zayıf olduğu için.
Bu yıl galeriler daha ferah ferah sergiliyor eserleri. Bir standda 10’dan fazla eser görmüyorsunuz, bizdeki gibi portfolyoda ne varsa gösterelim durumu burada yok.
Bu hafta, sadece Frieze ile değil, Phillips’ten Sothebys’e tüm müzayede evlerinde de dolu dolu geçiyor. Tasarım ve mobilya meraklıları Pad London’da alıyor soluğu. Bu yıl Milano’dan Rosana Orlandi bile katılmış Pad London’a.
İstanbul Modern ekibi Anish Kapoor’dan Antony Gormley’e sanatçıların atölyelerini geziyor, Frieze Londra ise VIP ziyaretçilerini Mayfair’de Hüseyin Çağlayan’ın Chalayan mağazasında ağırlıyor. Çağdaş sanatçıların değeri artık evrensel çapta biliniyor.