"55 yıllık kariyerimin tamamında, her zaman enerjiyle bir şeyler yapıyordum; daha iyi bir şey olamaz. Şu anda enerjiye müdahale etmektense buradayız. Dünya gerçekten berbat bir yer. Savaşlar var, açlık var, protestolar var, cinayetler var, şiddet var. Peki büyük resme baktığımızda neler oluyor? Şiddet daha fazla şiddeti, öldürmek daha fazla öldürmeyi, öfke daha fazla öfkeyi, gösteri daha fazla gösteriyi getirir. Burada farklı bir şey yapmaya çalışıyoruz: nasıl şimdiki zamanda, burada ve şimdi olabileceğimizi ve aslında hep birlikte birbirimize nasıl koşulsuz sevgi verebileceğimizi.”
İşte 77 yaşındaki Sırp sanatçı Marina Abramović Glastonbury’deki 7 dakikalık sessizlik performansında zamanın ruhunu böyle özetledi.
Daha önce ona ilham veren Lyme hastalığına karşı verdiği mücadeleyi anlatarak uzun ömür odaklı sağlık ve sağlıklı yaşam markasını da tanıtmıştı.
“110 yıl yaşamaya kararlıyim. Louise Bourgeois, Georgia O’Keeffe… 100’ü başaramadılar. Kadın sanatçılar ancak 100’den sonra gerçekten ciddiye alınıyor, eğer başarırsam belki sonunda beni ciddiye alırlar” diye çağdaş sanat dünyasına da söyleniyordu. Şimdi ise Marina Abramović ve Ai Weiwei’nin de aralarında olduğu tam 33 sanatçı yeni bir kitapta çocukluklarına geri dönüyor ve çocukluk anılarını takipçileriyle paylaşıyor.
‘Dream On Baby’de 33 sanatçı, çocukluk ve gençlik yıllarının yaratıcılıklarını nasıl şekillendirdiğini hatırlıyor.
‘Dream On Baby’nin lansmanında Marina Abramović şöyle anlatıyor: “Ne kadar berbat bir çocukluk geçirirseniz, o kadar iyi bir sanatçı olursunuz, çünkü üzerinde çalışacağınız bir şey vardır.” Küratör Gesine Borcherdtın yeni kitabı, 33 sanatçının çocukluk anılarını bir araya getirerek hüzünlü, komik ve dokunaklı hikayeleri paylaşıyor.
Bunun özünde, sanatçının çocukluğu berbat olsa da olmasa da yetiştirilme tarzının geleceğini nasıl şekillendirdiğini vurguluyor.
‘Dream On Baby’de, Liu Ye’nin Kültür Devrimi sırasındaki çocukluğundan Lynn Hershman Leeson’un çocukluğunda Cleveland Sanat Müzesi’ne yaptığı günlük ziyaretlere, Richard Billingham’ın yoksulluğunda neşeyi keşfetmesine kadar farklı detaylar var.
Ancak tüm bunları birleştiren şey, tüm anılarını anlatan sanatçılarda uyandırdıkları yaratıcılık.
Ai Weiwei, Çin’deki Gurbantünggüt Çölü’nün kenarında sürgünde büyüdüğünü, düşünmek için tamamen özgür bir alan mücadelesini körükleyen bir yoksunluk dönemini ayrıntılarıyla anlatıyor.
Jeff Koons, Lynda Benglis ve Ryan Trecartinin de aralarında bulunduğu sanatçılar, nispeten pastoral ilk yılları hatırlıyorlar, eksantrik eğilimleri benzersiz bir şekilde teşvik ediliyor.
Kitaptaki her bölüme sanatçıların çocukluk fotoğrafları ve çoğu daha önce hiç görülmemiş ilk sanat eserleri eşlik ediyor.
Abramović ise Sırbistanda psikolojik açıdan zorlu bir şekilde yetiştirilme sürecini anlatıyor, yalnızlık duygusunu canlı bir şekilde detaylandırıyor.
Babasının, altı yaşındayken yüzmeyi öğretmesi için onu kayıkla Adriyatik Denizine atmasıyla ilgili ağır hikayeyi anlatıyor.
Bu travmanın üstesinden gelmesinin 50 yıl aldığını ama aynı zamanda provokatif çalışmalarını da körüklediğini düşünüyor.
“Acı çok büyük bir öğretmendir… Ve elbette acı çocuklukta incinmekten başlar” diyor Abramovic.
“Bir çocuk masum gibi görünür ama bir çocuk asla affetmez ve asla unutmaz…”