YazarlarBize depresyon tedavisi şart...

Bize depresyon tedavisi şart...

28.08.1999 - 00:00 | Son Güncellenme:

Bize depresyon tedavisi şart...

Bize depresyon tedavisi şart...


       Sonsuz acı çekiyoruz. Ama acımızın yanı sıra sinirliyiz, korkuyoruz, öfkeliyiz. Ortak yaşadığımız bu duygular ülkece depresyon içine girmemize yol açıyor. Depresyon ise ciddi bir kişilik değişikliği. Nereye kadar korkacağız? Bir bilgi bombardımanı içindeyiz. Ama bilimsel bilgilerde bile tutarsızlıklar olabiliyor. Bir de kendini bilmezlerin çıkardığı söylentiler var... Bir dahaki deprem ne zaman? Bilmiyoruz. Psikiatristler, depresyonumuzu gidermenin en etkin tedavinin yardım etmek olduğunu söylüyorlar. Psikiatrist Nusret Kaya da yardım amacıyla depremzedelerin psikolojik tedavilerini ücretsiz olarak yapmaya karar vermiş. (Tel: 0216 338 65 89)
       Belçikalı uzmanların bile döndüklerinde psikolojik tedavi altına alındığını düşünüyor ve işin ne kadar ciddi olduğunu, "Depresyondan kurtulmak için ne yapmalıyız"ı Doç. Dr. Psikiatrist Nusret Kaya ile görüşüyorum.
       - Deprem olmayan yerlerde dahi, tüm Türkiye'de müthiş bir korku var. Bu korkunun üstesinden nasıl geleceğiz?
       "Burada harp psikozu devreye girer. Mesela Amerikan ordusunun Vietnam'daki psikiyatrik kaybı, cerrahi kayıptan beş misli yüksek. Bunu kendi raporları tespit etmiş. Dolayısıyla şimdi yaralılar için, ölüler için zaten bir şeyler yapıldı, akut olarak da yapılmaya devam ediliyor. Ama psikiyatrik kayıplar için fazla hareketlenmiş ve organize olmuş değiliz. Bu sizin söylediğiniz korku, psikiyatrik kayıpların en basitidir. Ve bunun merkezinde ağır bir depresyon, ağır bir panik, ağır bir öfke, ağır bir duygu kontrolü zorluğu vardır. Depresyona giren bir beyin, duygu kontrolünde zorlanmaya, karar verme güçlükleri yaşamaya başlar. Dolayısıyla her depresyon mutlaka tedavi edilmelidir der çağdaş tıp. Çünkü biz bunları kendi haline bırakırsak bir süre sonra mutlaka başka türlü sorunlar başlayacak. Örneğin adam mide ülseri olacak, bir başkası kanser olacak, bir başkası kaşınmaya başlayacak."
       - Depresyonda insanın karakteri de değişiyor. Karakteri değişmiş bir ülke olacak belki de.
       "Çok doğru... Tabii değişir... Zaten depresyona, arabeske yatkınız. Bu yatkınlığın içinde bir de böyle bir darbe aldık, dolayısıyla depresyonların ufak ya da büyük mutlaka tedavi edilmesi lazım. Beyinde snaps denilen bir sistem var, bir milimetrenin on binde biri kadar aralıkta, elektron mikroskopların keşfinden sonra ortaya çıkmış. Depresyon bu snaps denilen aralıktaki nörotransmitter denilen biyokimyasal dengeyi bozuyor. Dolayısıyla antidepresan dediğimiz ilaçlar, örneğin prozac, beyinde serotonin denilen bir maddenin birikim yapmasına sebep olarak tedavi ediyor. Yani antidepresanlar hep beyni etkileyen ama bu snap sistemindeki nörotransmitter'leri etkileyen ilaçlardır."

Hayatı koruma içgüdümüz sarsıldı

       - Ama kimseye antidepresan alın diyemeyiz.
       "Şu anlamda diyebiliriz aslında, şimdi nasıl olsa orada seferberlik başladı psikologlar gitti, ilaçlar gönderildi. Aynı şekilde orada bir birlik olup hakikaten ağır depresyon geçirenlere uygun ve yan etkisi az antidepresanlar verilmesi lazım. Tabii bir doktorun önermesiyle, ama bunun üzerinde fazla durulmuyor. Çünkü depresyona zaten toplumumuz alışkın, e ne yapalım, biraz da böyle depresif yaşayalım demekle düzelecek bir şey değil, ileride başka hastalıklar çıkar. Yani her depresyonu ciddi bir şekilde ele alıp bunun tedavisiyle meşgul olma zamanı geldi."
       - Peki bu korkuyu nasıl yeneceğiz, ülkece?
       "Şimdi o beyin sisteminde hayatı koruma içgüdüsü denilen çok önemli bir içgüdü var. Deprem ne yaptı? Hayatı koruma içgüdümüzü sarstı, hayatı koruma içgüdüsünün sarsılması korteks sisteminde, üstbeyin sisteminde ne kadar entelektüel olursak olalım daima bir sarsıntıdır. Dolayısıyla hayatı koruma içgüdüsü nedeniyle evlerine giremeyenlere müdahale etmek istemem. Teknoloji zaten her şeyi bilse Amerika'daki depremlerde de adamlar ölmezdi."
       - Tabii korkmayın, eve girin diyemezsiniz ama, her şeyden korkan bir toplum olmak...
       "Tamam eğer her şeyden korkuyorsak bu da minik çapta bir depresyondur. Yani sadece eve girmekten korkuyorsak bu hayatı koruma içgüdüsüyle ilgilidir, ama baktık ki artık her şey bizi ürkütmeye başlamış, eve gittiğimiz zaman da gözlerimiz tavandaki lambaya takılı yatıyoruz veya hiç yatamıyoruz, bu artık ufak çapta depresyondur."
       - Ve bu da tedavi gerektiriyor.
       "Mutlaka, çünkü depresyonu şöyle de düşünmek lazım, orada yaşayanlar, akut bir depresyon yaşadılar. Çünkü can kaybettiler, ev kaybettiler. Ama bizler de bir depresyon yaşıyoruz, bu depresyonu şöyle de düşünebilirsiniz; onların duyduğu ıstırabın depresyonu. Bakın niye bazılarımız sosyalleştik artık, yani hepimiz ilkel olarak sadece kendimizi düşünmüyoruz. Hayatı koruma içgüdüsü depresyon yapabilir, ama bu basittir, bu konuda fazla bir şeye müdahale edemem. Ama acılı insanların alt beyinlerinden gelen frekansların sessiz bir şekilde bizi etkilemesinin vermiş olduğu depresyon, toplumsal ve sosyal nitelikte bir depresyondur."
       - Ne yapalım peki?
       "Burada en güzel şey yardımda aktif hale gelebilmektedir. Oturduğumuz yerde bu sosyal depresyonu çözümleyemeyiz, işte ben de bu yüzden harekete geçtim, oradan gelenlerden tedavi parası almayacağım, bu beni bir yerde rahatlattı. Siz gazetecisiniz, mutlaka bir şeyler yapmaya çalışıyorsunuzdur. Ama bazı kişiler var, belki oturdukları yerde bunun farkında değiller. Felakete uğrayanların ıstırabının onları etkilemesinden dolayı oluşacak depresyonun tedavisi yardımdır. Eğer biz bu yardımı yaparsak sosyal depresyonumuz hakikaten geçecektir, ilaca gerek kalmayacaktır."

Kişilik değişikliği olabilir

       - Bir de aynı savaş sonraları gibi, büyük felaketlerden sonra da insanlarda bir kişilik değişikliği başlıyor. Mesela her şeye boş vermek, yarın ölecekmiş gibi yaşamak, o güne kadar kutsal bildiği değerlerden vazgeçmek. Böyle bir kişilik değişikliğine dönüşebilir mi acaba?
       "Hayatı koruma içgüdüsünün çok güçlü olması bazı kişilerde ben merkezciliğe sebep olur. Üstbeyinsel hayatın son derece önemsenmesi, ben merkezcilik veya Batı literatüründeki bencilliktir. Darbeyi aldığımız zaman ne olacağımızda, kendi içimizdeki karakterler de çok önemli."
       - Yani bencillik iyice ortaya çıkar diyorsunuz bu durumlarda...
       "Eğer kişi korteksi sert biçimdeyse, önceden de üstbeyinsel bir bencillik içerisindeyse, böyle bir darbe aldığı zaman bencilliği artar, ne yapalım bugün varız yarın yokuz hesabıyla, değer yargılarını değiştirmeye ve bozmaya başlar. Bir dejenerasyon materyalidir bu, dikkat etsin onlar da.
       - Psikolojik tedavi şart diyorsunuz...
       "Bu depresyonları mutlaka tedavi etmeliyiz. Bu konuda bir psikiyatrisler seferberliği yapmakta medyanın katkısı olabilir, bunun yaygınlaşması çok önemli, çünkü belki milyondan fazla insan, psikiyatrik problemleri zamanında tespit edip de tedavi edemezsek bunun kaybını yaşayacaktır. Buna biraz daha önem vermemiz lazım medya olarak."



Yazara E-Posta: d.asena@milliyet.com.tr