G.Kore ve Türkiye... İkisi de final kapısından döndü, hem zihinsel, hem de fiziksel yorgunluk içinde sahaya çıkacaklar. Biri kazanacak, bir kaybedecek. Kazanan yine "dostluk" olacak. Gönlümüz Türkiye’nin bu maçı kazanıp, Dünya üçüncüsü unvanını yakalaması, başarılara yeni bir halka daha eklemesidir.
Büyük hedefin kaybolmasından sonra yeni bir maça motive olmanın zorluğunu bilenlerdeniz. Ne var ki bildiğimiz bir gerçek var, o da Türkiye’nin Dünya Kupası’ndan ülkemize başı dik döneceğidir. Onun içindir ki Ay - Yıldızlı ekibimiz bağırlara basılacaktır. Biliyoruz kucak açılacak, bu tarihi "aslanlar" baş tacı yapılacaktır.
Bu tarihi başarıda elbette teknik kadro ve futbolcuların payı tartışılmaz. Ancak bu başarıya inanan ve İsveç maçından sonra Şenol Güneş’e tüm zor şartlara rağmen sahip çıkan Haluk Ulusoy’un da payı yadsınamaz. Ulusoy ve ekibi de bu ekiple birlikte tarihe geçmiştir. Ona da inandığı doğrudan şaşmadığı için teşekkür edilmelidir.
Taksim’de pazar günü müthiş bir şölen olacak. Bu şölende maalesef elli gündür kafileyi izleyen bizler yer alamayacağız. Ama kalplerimiz yine Taksim’de yine Ay - Yıldız için atacak. Ülkeyi bir aydır sokaklara döken bu "ALTIN ÇOCUKLAR"ı Atatürk Havalimanı’nda ve Taksim’de yalnız bırakmayın. Bayrak ve çiçeklerle karşılayalın. Sevinelim, bu çocukları alkışlayalım, bağrımıza basalım ama asla silaha sarılmayalım. O zaman haydi Taksim’e!..