Berrin Cankat

Berrin Cankat

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Serdar Turgut dün Hürriyet’te "Eminim, DSP’li milletvekilleri tuvalete gitmek için ya Bülent’ten, ya Rahşan’dan izin alıyorlardır" diye yazdı.
"Doğru, ama eksik... Bülent Bey’in eşinin korkusundan sigarasını gizlice tuvalette içtiğini anlatmamış..."
Yeni arkadaşım eski bir gazeteci anlattı. Çeyrek asırlık bir hikâye:
"Ecevitlerin 1970’li yıllarda meşhur bir seçim otobüsleri vardı. Arka bölüme bir tuvalet yaptırılmıştı. Bülent Bey sık sık bu tuvalete gider, terden ıslanmış mavi gömleğini değiştirir, yüzünü gözünü yıkardı.
"Rahşan Hanım bu tuvaleti gazetecilere yasaklamıştı. Sıkışınca şoförü aracı yapar, Rahşan Hanım’dan tuvalet molası isterdik.
"Şoför bağırırdı: ‘Beş dakika çiçek toplama molası!’ Herkes tarlalara dağılır, ihtiyaç giderirdi.
"Gezi boyunca, otobüste sigara içmek kesinlikle yasaktı. Bülent Bey’e bile...
"Ön koltukta karısıyla oturan Karaoğlan sıkıştım diye bahane eder, sık sık tuvalete giderdi. Arkaya doğru yürürken de, gözüne kestirdiği gazetecilerden sigara otlanırdı. Tuvalette karısından gizli içmek için...
"Bir gün, rahmetli Örsan Öymen, Bülent Bey’e bir sigara uzattıktan sonra, ‘Okul günlerini yad ediyor olmalı. Biz de ders aralarında, tuvalette sigara içerdik, ama bu kadar da değildi...’ demiş; biz kahkahayı patlatınca, Rahşan Hanım dönüp ters ters bakmıştı".
Yani, sevgili Serdar Turgut, DSP’de Genel Başkan’ın bile tuvalete gitmesi izne tabidir!

30 nisan tarihli yazım üzerine Anavatan Partisi Çankaya İlçe Başkanı M. Salih Uzun’dan bir faks aldım.
Uzun, İlçe Kongresi’ne sadece 93 delegenin katıldığı ifadesinin doğru olmadığını söyleyerek şu bilgileri veriyor:
"15 Nisan 2001 tarihinde yapılan Anavatan Partisi Çankaya İlçe Kongremize, 400 delegenin 368’i katılmış olup, 212 delege oy kulanmış, oyların 18’i geçersiz, 194’ü geçerli sayılmıştır. İlçe Başkanı da 193 oy alarak seçilmiştir. Büyük önem atfettiğimiz bu yanlışlığın düzeltilmesini rica eder, çalışmalarınızda başarılar dilerim".

Sultans of the dance’ı seyrettim. (Milliyet sağ olsun.) Bazı bölümleri uzun bulanlar oldu. Figürler kopuk kopuktu, diyenleri duydum. Ama, gösterinin sonunda herkes ayaktaydı...
Sahnede, inanılmaz bir performans ve uyum sergileyen amatör dansçılar...
Devletten para dilenmeden, kaynağını kendi yaratan; Türk folklorunun zenginliğini yozlaştırmadan değerlendiren; Anadolu’nun kaynağını yaratıcılıkla, zevkle birleştiren; Broadway’e yakışır bir dansta, bu kadar Anadolulu, bu kadar otantik kalmayı başaran, üstüne üstlük, Spielberg-varî pazarlamayı da beceren yaratıcı ekip...
Öğleden sonra, Ecevit’in ve Yılmaz’ın basın toplantılarını peş peşe izlemiştim. Varın siz, içinde bulunduğum ruhî çöküntüyü hayal edin...
Sultans of the dance gösterisini, gözlerim dolu dolu seyrederken, aklımdan geçeni de söyleyeyim mi?
Biz bu savaşı kazanırız!
Türkiye’de bu gençler, onların kıymetini bilen muhteşem bir halk varken... Ne para krizi, ne atıp kurtulamadığımız Eco gibi tıpalar, ne yolsuzluk...
Ayağa kalkmamız yeterli, inanın!