Kısaca Oscar adıyla anılan Akademi Ödülleri günü geldi çattı. Ödüller üzerinde tahminler yürütülüyor. Ödül töreni sonrasındaki parti ise dedikodu sütunlarının konusu olacak. Gelin dünyanın en yıldızlı partisinin yaldızlı yemeklerine bir göz atalım
Oscar törenlerini evde televizyonda izlemek, Amerika’da ve dünyada pek çok kişinin her yıl keyifle tekrarladığı bir eğlence. Ama bunu çok istese bile tam çeyrek asırdır bir kez dahi yapamayan biri var: Wolfgang Puck. Amerika’nın en ünlü şeflerinden biri olan Avusturya asıllı Puck, tam yirmi altı yıldır yıldızlara sunulacak yemekleri hazırlamaktan sorumlu. Onun ellerinden çıkan Oscar yemeği, akla gelecek en nadide yiyeceklerin sunulduğu bir lezzetler geçidi ve kırmızı halıda poz vererek süzülen yıldızlar kadar göz alıcı.
1929 yılındaki ilk menü bugünkü ihtişamından çok uzak, çok sıradanmış. Sadece et suyu konsome, tereyağlı dilbalığı, çevirme tavuk, haşlanmış yeşil fasulye ve kızarmış patates garnitür, salata ve vanilyalı çikolatalı dondurma sunulmuş. İkinci Dünya Savaşı yıllarında herkes açlık içindeyken yemekten vazgeçilmiş, tören sonrası ufak bir ikramda bulunulmuş. 1994 yılına kadar bu böyle sürmüş, kimse Oscar yemeğine takılmaz, Swifty adıyla anılan efsanevi yazar ajansı Irwing Lazar’ın Spago’da verdiği partiye gidermiş. Lazar ölünce Spago’nun şefi Wolfgang Puck’a Oscar yemeğini devralmayı teklif etmişler. Puck seçkin bir menü ile devreye girmiş ve bir süre sonra klasik oturmalı masa düzenini değiştirmiş, yemeği tam bir lezzetler geçidiyle müthiş bir parti havasına dönüştürmüş.
Vegan vurguGolden Globe ödülleri bu yıl yüzde yüz vegan bir menü sunmuştu. Oscar menüsü de bu akımdan uzak kalmadı ve menünün yüzde 60 oranında vegan ve vejetaryen ağırlıklı olacağını açıkladı. Özellikle tatlıları süt, krema, yumurta ve tereyağı kullanmadan yapmak zor, ancak tüm tatlılar bu yıl tamamen vegan olacak; hatta gerçek altın yaldız kaplı çikolata Oscar heykelcikleri için Valrhona firması 400 kilo vegan çikolata temin etmiş. Puck, hayvansal ürün kullanılmayan tamamen bitki bazlı bir menü hazırlamadıklarını, çünkü artık geleneksel hale gelen vazgeçilmez bazı ana yemeklerin menüde bulunması gerektiğine işaret ediyor. Örneğin Brad Pitt’in favorisi altın yaldız kaplı havyarlı patates, Barbara Streisand’ın her yıl peşinde olduğu siyah trüflü tavuklu pay ve Miyazaki wagyu bifteği üçlüsünden vazgeçilemiyor.
Oscar’ı reddeden adam
Oscar partisinde genelde tipik Kaliforniya stili tüm dünyadan esintiler taşıyan füzyon bir mutfak sunuluyor. Oscar tarihinde ilk kez İstanbul Spago by Wolfgang Puck restoranın şefi Cihan Kıpçak, geçtiğimiz iki sene art arda konuk şef olarak katılmış ve Türk mutfağından örnekler sunmuştu. Bu yıl tekrar davet edilmesine rağmen Cihan başka bir proje başlangıcında olduğu için gitmeyi kabul etmedi ve böylece Oscar’ı reddeden Türk olarak tarihe geçti. Eğer bu yıl gitseydi 200 kilogram kalkan balığı götürecekti; çünkü Puck Karadeniz kalkanını çok severmiş, mevsimiyse her İstanbul’a geldiğinde istermiş. Cihan yıldızlara Türk mutfağının yıldızlarından vişneli yaprak sarma, hünkar beğendi, Adana kebap, içli köfte, Kayseri yağ mantısı, Antep kuru baklava, Antakya usulü kabak tatlısı gibi lezzetler sunmuştu. Umarız bu tatlar Oscar tarihinde hep hatırlanır.
Acı bal Bu yıl izleyicilere şamar etkisi yapacak bir film var. “Honeyland/Bal Dünyası”, belgesel ve uluslararası film dallarında aday. Belgesel dalında Oscar’ı alma şansı yüksek. Artık “Greta etkisi” olarak anılan iklim değişikliğine hassasiyet açısından bu film doğaya saygının bir manifestosu gibi, çok konuşulmalı ve ödülü mutlaka almalı. Film Kuzey Makedonya’nın dağlık ücra bir köşesinde balcılık yapan Türk asıllı Hatice Muratova’nın yüreklere dokunan öyküsü üzerine. Doğaya saygısı ve sevgisi sonsuz, iyilik ve merhameti eşsiz, çıkarcı hırs küpü dünyaya uzak, rakibi olacak birisiyle bilgisini paylaşmaktan bir an bile tereddüt etmeyen Hatice’nin, arıların hakkı olan balı onlara bırakırken, “hem size hem bize; yarı sana yarı bana” deyişi yüreğinize işleyecek, unutamayacaksınız. Film vizyonda mutlaka seyredin.