Haute Couture olarak bilinen özel dikim kıyafet tasarımlarının önemli temsilcilerinden Vural Gökçaylı, 79 yaşında hayatını kaybetti.
Cumhuriyet kadınının şıklığını, zarafeti ve asil kimliğini gözler önüne seren tasarımlarında; Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı medeniyetlerinden harmanlayarak, modanın inceliğini gözler önüne seren Vural Gökçaylı'nın İstanbul’da başlayan moda yolculuğu, bir süredir tedavi gördüğü Koç Üniversitesi Hastanesi'nde son buldu.
40 yıllık dostluğumuzda, modadan sanata, cemiyet hayatından yaşama dair ne var ne yok paylaşır, uzun uzun konuşurduk. Şimdi Vural Ağabeyim ile hastaneye yatmadan önce yaptığımız sohbetlerimizden birini size söyleşi tadında anlatmak istiyorum...
Rahmetli sohbete hep "Evladım" sözüyle başlardı...
'Paco kötü müydü?'
"Neo klasik bir kültürdür. Yani eskiler... 30 yıldır bu neo klasik çizginin içindeyim. Sadece bizde değil bütün dünyada var çizgi meselesi. Mesela bir dönem Paco Rabanne vardı Paris'te. Amaç diğerlerinden farklı olmaktı ve farklı materyaller kullanmaktı. 1970'lerde kıyafetlerini iğne ve iplik yerine zımbalarla tutturdu ve zirve yaptı o dönem. Ama 3-5 yıl uçtu ve birden bire bitti. Paco kötü modacı mıydı? Hayır, çok uçmuştu, bu kadar..."
"Osmanbey'de kumaş arıyorum ve bir tane haute couture kumaş satan yok. Osmanlı'da bizim el tezgahlarında yapılmış kumaşlarımız bugün dünyaca ünlü müzayedelerde sanat eseri olarak büyük ilgi görüyor ve sanat eseri olarak duvara asılıyor. Fiyatları da servet… Bugün gidelim Sadberk Hanım Müzesi'ne, duvarlarda muhteşem kumaşlarımızdan en güzel örnekler olduğunu göreceksiniz…"
'Üzerinde kaftan...'
"İstanbul'un Fethi'nden sonra Türk sanatı İtalya'ya kadar uzanıp, oraları etkilemiş. Türk desenlerinin has çatma kumaşları o dönem İtalya'da önemli kişiler alıp, giymiş. İlginçtir, Papa Leon'un üzerinde kaftan vardı. Büyük ustalardan birinin yaptığı tabloların birinin üzerinde Bursa çatması bir kaftan giymiş, tahtında oturuyor. Yanındaki masanın üzerinde Hereke halısı, yerde yine Türk deseni...”
'Alanımda son ekolüm’
"Defilelerde harcadığım parayı bankaya koysaydım zengin olurdum. Ama ne yaptım, hiçbir zaman Batı'yı kopya etmedim. Moda tahsili aldım tekniğimi Batı tekniği ile yorumlayıp, 'Haute Couture' yaptım. Modellerimin içinde bizim Anadolu medeniyetleri hep yerini aldı. Haute Couture işine entelektüel çizgi getirdim. Alanımda son ekol olduğumu söyleyebilirim.”
“Brüksel'de defile yapacağım, Vakko'ya gittim. Kumaşlar muhteşem ama bizim desenlerden eser yok. O zaman tezgahta Nevzat Bey var, 'Bizim kendi desenlerimiz yok mu? Ben Osmanlı, Selçuklu ve Hitit desenlerinden olan kumaşlar istiyorum. Siz hiç Anadolu'da kadınların çoraplarını gördünüz mü? İnanılmaz güzeldir' dedim. Nevzat Bey, ben gittikten sonra Vitali Hakko'ya durumu anlatmış. Ertesi sabah beni aradı Bay Vitali... 'Konuşalım, ne istiyorsan yapalım' dedi. Vakko ile Osmanlı desenlerine o zamanlarda başladık. Brüksel'e giderken bana çok güzel kumaşlar yaptı. O zaman Merter'deki fabrikada bulunan Jale Yılmabaşar ve Bedri Rahmi Eyüboğlu'nun eserleri hep çalışmalarıma ilham kaynağı oldu."
‘Tam sayfa yayınlamıştı’
"Rahmetli Mehmet Ali Birand o zaman Milliyet Gazetesi'ndeydi ve kurumunu temsilen geldiği defilemi 'Modamızın Zaferi' başlığıyla tam sayfa yayınlamıştı. Büyükelçilikteki defilem her yerde konuşulmuştu.”
"Bir moda tasarımcısı dolu dolu olmalı. Altyapısı, kültürü çok yüksek olmalı. Hele ki yurt dışında size bir şeyler sorulduğu zaman tak tak cevap vermelisin. Bu aralar üzülerek belirtmek istiyorum, yeni yetişen modacılara bakıyorum da maalesef tın tın..."
İşte bunca yıllık dostluğun son sohbetinde akılda kalanlardan bir demet. Mekanın cennet, ruhun şad olsun Vural Usta... Giderken de moda sanata verdiğin destek gibi naaşını da Koç Üniversitesi Hastanesi'ne bağışlayarak, tıp öğrencilerinin gönlünde taht kurdun ya, 'Helal olsun!'