Aslı Perker

Aslı Perker

asli.perker@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Facebook hepimizin hayatında bir şeyler değiştirmiştir elbet. Etrafıma baktığımda siteyi en az kullananlardan biri olmama rağmen hayatımda mühim bir yeri var örneğin. Uzaktayken, sıla hasreti çekerken, kendi kendime Vardar Ovası Vardar Ovası, kazanamadım sıla parası diye türküler söylerken facebook koşmuştu imdadıma. O zaman türküde rakı lafı geçtiğini de bilmiyordum. Halen daha kendi kendime bildiğim halini baştan sararak söylüyorum, rakı neresindeydi bulamıyorum.
Her neyse, insanın binlerce kilometre öteden tüm ailesiyle, yakın arkadaşlarıyla anında bağ kurabilmesi, kim kimde, nerede börek yiyor, kısır mı var, mercimek köftesi mi takip edebilmesi gibi bir devlet var mı? Tabii Mark Zuckerberg ilk yazılımı yaparken aklından muhtemelen benim gibi gurbetçilerin akraba takibinde kullanacağı geçmemiştir ama zaten hangi buluş sadece ilk amacına hizmet ediyor ki?

Facebook’taki kadın harekâtı
Fenomenin bana faydası böyleyken yıllar içerisinde fark etmeye başladım ki aslında ufaktan bir kadın harekâtına dönüşmeye başladı facebook. Daha doğrusu açılan hesap isimleri. Benim birçok erkek kuzenim var. Hemen hemen hepsi de evli. Eşleri belki bana kuzenlerimden daha yakınlardır ama ben yıllarca onların evlenmeden önceki soyadlarının ne olduğunu bilmedim. Ta ki hepsi kendilerine birer facebook hesabı açana kadar. Bir baktım herkes yirmi, hatta otuz yıllık evliliklerinin üzerine eski soyadlarını kullanmaya başlamış.
Sadece onlar değil elbet, tanıdığım kadınların çoğunda aynı tutum dikkatimi çekti. Zamanında nüfusuna yazdıramamış yahut akıl edememiş kim varsa acısını internet ortamında çıkarmaya başladı. Az olmakla beraber koca soyadını tamamen ekarte edenleri de gördüm. Derken işin içine ikinci isimler girmeye başladı. Oldu mu herkesin ismi Rus romanı kahramanları gibi. Ya da Luis Filipe Madeira Careiro Figo’da olduğu gibi Portekiz usulü.
Esin kaynağı facebook mu bilemiyorum ama bu durum sokakta da göze çarpmaya başladı. Dört isimli avukat, doktor levhası görüyorum. Daha içeri girmeden nasıl biriyle karşılaşacağını kestirebilmek bakımından faydalı. Bazen de yine öyle uzun isimlerden oluşan okur e-mailleri geliyor. Eğer bir insan bütün isimlerini e-mail adresine sıralamışsa hepsini kullanmak istiyordur fikrinden yola çıkarak ben de cevaplarıma sayın ile başlayıp bütün isimlerle devam ediyorum. En çok hangi ismini kullandığını anlamak için cevabı beklemek gerekiyor, ama bakıyorum onda da yine tümünü yan yana sıralamış oluyorlar.

Sanal ortamda mahalle baskısı
İşin içinde biraz da mahalle baskısı var mı acaba diye düşünmeden de edemiyorum. Bana öyle geliyor ki arkadaşlar, akrabalar arasında konu dikkatle takip ediliyor. Kim eski soyadına geçiş yaptı, kim sadece sonradan aldığıyla yola devam etti. Bir ayıplama söz konusu değil dersek yalan söylemiş oluruz. Ben bizzat mağdurum misal. Bir arkadaşım beni her fırsatta aileme ihanet etmekle suçluyor. Annem de eski soyadımı kullanmıyor olmamdan pek memnun değil. Sık sık serzenişte bulunuyor. Oysa eskisine dönecek olsam o soyadı da zaten kendisine ait olan değil. Yani balık baştan kokuyor.
Kulağa en mantıklı gelen çözümü bir Amerikalı yazardan duydum. Evlenelim ve kendimize yepyeni bir isim seçelim diyor. Ne kimsenin kızı olalım ne de karısı. Her ikisinde de bu kadar kötü olan ne var bilmiyorum ama bu soyadı mevzu 1850’de, Lucy Stone kocasının soyadını almayı reddettiğinden beri tartışılıyor olduğuna göre kimilerini incitici bir durum var ortada. Soyumuz sopumuz ne olacak derseniz? Zaten şunun şurasında sadece iki nesil öteye gidebiliyoruz, varsın toplum kendini yenilesin. Ne çıkar?