Aslı Perker

Aslı Perker

asli.perker@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Yeğenim geçen gün annesine gidip, ‘bak anne atasözü buldum’ demiş ve kendince bir söz söylemiş. Anne de ona evladım atasözü bulabilmek için önce ata olman lazım minvalinde bir şeyler söylemiş.
Tabii ya, atasözü söylemek basit iş değil. Biz belli ki halihazırda var olanlarla daha uzunca bir süre idare edeceğiz. Yeni atalar yeni sözler var mı şu an farkında değiliz, ona gelecek nesiller karar verecek. Ancak artık genelde zekice bulduğumuz, yol gösterebilecek sözlere alıntı diyoruz.
Bilmem kim tırnak içinde şöyle demiş diye açıklıyoruz. Kimin dediğinin bilinmesi çok önemli. Kimlik bilinmediği zaman da anonim oluyor. Ata kelimesini öyle kolay kolay kimseye vakfetmiyoruz.

Mekânsız adam
Düşündüm de, galiba en önemli atalardan biri Nasreddin Hoca idi. Günlük yaşamda kullandığımız çok önemli bazı sözler kendisine ait. Ayağını yorganına göre uzat, bindiğin dalı kesme, hırsızın hiç mi suçu yok, parayı veren düdüğü çalar, yorgan gitti kavga bitti. Bunlar ilk anda aklıma gelenler, eminim daha fazlası vardır.
Soracaksınız, sen durup durup Nasreddin Hoca’yı mı düşünüyorsun diye. Normalde hayır. Fakat son günlerde kendisinden o kadar çok bahsedildi ki aksi mümkün değil.
Nasreddin Hoca’nın sandukası bulundu diye haberleri çıktı. Yani mezarı bulunmuş. Bu haber Eskişehir’de Nasreddin Hoca Beldesi Belediye Başkanı’nı çok sevindirmiş. Belli ki yıllardır Hoca’nın mezarı Akşehir’dedir diyenlere çok içerlemiş ve gerçeklerin ortaya çıkması onu heyecanlandırmış.
Bu olay bende ise bir hayal kırıklığı yarattı. Çocukluğumdan beri bir gün bile Nasreddin Hoca’nın gerçekten yaşamış olduğuna inanmadım. Hatta Akşehir’e giden yol bir zaman bulunduğumuz Afyon Şeker Fabrikası’nın önünden geçerdi. Bilhassa kışları sis basan, göz gözü görmeyen bir yoldu, Nasreddin Hoca’yı eşeğinin üzerinde Akşehir’e doğru giderken hayal ettiğimi hatırlıyorum.
Herhalde sisin de etkisiyle gördüğüm bu düşte o benim için yersiz yurtsuz, zamansız, hayali bir kahramandı. Dünya umurunda olmayan, herkesle dalga geçen bir adam.

Zaman tünelinde kayıp
Türkiye’nin kolektif mizahı, ruh hali, dünyaya bakışı, sarkastik yaklaşımı, vesaire vesaire. Kah 1300’de yaşıyor, kah 1985’te, kah 2013’te. Ettiği laflar her çağa, her yaşa uygun. Sekiz yaşındaki çocuk da dedesi de ne demek istediğini anlıyor.
Sonra öğrendim ki Nasreddin Hoca sadece bizim değil bütün bir Asya’nın, hatta Uzak Doğu’nun hocasıymış.
Biz diyormuşuz Türk, onlar diyormuş, hayır bu adam Afgan, İranlı, Özbek. Hatta Çinli. 1979’da Şanghay Animasyon Film Stüdyosu 13 bölümlük Nasreddin Hoca animasyonu yapmış da bu eser Çin tarihinin en önemli animasyonlarından biri haline gelmiş.
Paylaşılamayan bir adam.

Mevlana’nın düşmanı (mı?)
Bir bakıyorsunuz tarihte Mevlana’nın karşısında duruyor. Konya Selçuk Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Mikail Bayram’ın yaptığı araştırmaya göre Mevlana ile Hoca birbirlerine düşman. Çünkü biri şair biri fıkracı dediğimiz bu iki adam bir yandan da karşıt görüşleri savunan iki politikacı. İşin içine insanı iyice masal dünyasına götürecek detaylar giriyor. Mevlana’nın oğlu Alaaddin, Hoca’nın yanına sığınıyor, beraber ölüyorlar gibi.
Hal böyle olunca işler iyice karışıyor. Öyle bir adam ki bu, aynı anda dünyanın dört bir yanında yaşıyor. Bir yandan Konya’da Rumi’ye çatıyor. Öte yandan Çin’de bindiği dalı kesiyor, derken Bulgaristan’da görülüyor, kazanı doğurmuş. Sonra da çıkıp diyorlar ki mezarı şuradadır.
Bana göreyse kanatlı bir eşeğin üstünde semada uçuyor. Kim hayır diyebilir?