Aslı Perker

Aslı Perker

asli.perker@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Bu aralar İstanbul’da hayat çok tuhaf. Yaşadığımız haliyle uzun bir rüya gibi. 11 Haziran sabahı kötü bir haberle uyandım. Bir aile büyüğümüz vefat etmişti, aile fertleri Anadolu yakasındaki Siyami Ersek Hastanesi’nde bekliyordu. Üzüldük, ama hemen yola koyulamadık. Bekleyecektik, trafik biraz durulsun. İki saat sonra hastanedeydik, aile gözü yaşlı, beklenmedik, üzücü bir ölüm, elimizden geldiğince acıyı paylaştık. Olması gerekenler oldu, söylenecekler söylendi, hadi dedik yarın cenazede görüşmek üzere şimdilik hoşçakalın. Üsküdar’a indik, motora bindik, güzel, güneşli bir gün, püfür püfür Beşiktaş’a geçtik. Hayat normal seyrinde.

Şnorkel alacaksan parka
Bir şeyler yiyelim dedik. Nerede? Nişantaşı’nda. Zira sonrasında eşimin istikameti metro aracılığıyla Mecidiyeköy, benimkisi Kurtuluş. Çıktık yukarı, Abdi İpekçi Caddesi’nde bir yere oturduk, sipariş verdik. Birbiriyle çapulcu naber diye selamlaşan aşırı güzel, aşırı bakımlı, alımlı kadınlar, daha yaz gelmeden bronzlaşmış adamlar. Nişantaşılı her zaman güzeldir, lakin yazın gelmesiyle kendini aşmış, moda takibi için ideal bir semt. Hayat normal seyrinde.
Yedik kalktık, cadde sonunda ayrıldık. Gezi Parkı’na gitmek için akşamı bekleyecektim, yarı yolda vazgeçtim. Mehveş Evin, yine Milliyet’in yazarı, hemen her dakika orada, biliyorum. En başından beri. Hep buluştuğumuz bir nokta var, orada olacağını tahmin ediyorum. Aradım, buradayız gel dedi. Gözlüğünü, maskeni unutma, gaz var diye uyardı. Maskemi aldım, gözlük yok, ne de olsa parkta bulurum. Bunlar artık İstanbul’da adım başı bulunabilen aksesuvarlar. Bir şnorkel için eskisi gibi AVM’ye gitmeye gerek yok. Hayat normal seyrinde.

Gaz bulutu içinde melemen
Gezi’nin içi fena. Durumlar karışık, insanlar el ele tutuşup koridorlar oluşturmuşlar, meydandan yaralı gelenleri revire ulaştırmaya çalışıyorlar. Hemen herkesin yüzünde şaşkın bir ifade var. Mehveş’i ve diğerlerini buluyorum. Hep beraber parkın içinde dolanıyoruz. Bazen bir ağacın dibinde oturuyoruz. Tam olarak nereye gittiğimiz belli değil, zaten ne olduğu ya da olacağı da belli değil. Küçücük bir çocuk gözlük satıyor, ondan beş liraya turuncu bir tane alıyorum. Sonradan her kuruşunu helal edeceğim bir beş lira. Hayat normal seyrinde.
Hadi diyoruz, parkın dışına bir çıkalım, bakalım ne var ne yok. Önce meydana doğru gidiyoruz. Polis son atağından sonra çekilmiş, ortalık temiz. Yani gazsız. Bu da hayatımıza giren yeni bir kavram. Ekibin geri kalanı aç. Bir şeyler yiyelim diyorlar, peşlerine takılıyorum. Bir yer buluyoruz, oturuyoruz, melemenler söyleniyor. Tam acılı acısız esprileri yapılırken polis bastırıyor. Ama ne bastırmak. İki taraftan. Her taraf gaz bulutu. Biri iki lokmadan sonra sahanlar öylece kalıyor, kaçıyoruz. Orada gaz burada gaz derken bir apartmana sığınıyoruz. Hayat normal seyrinde.

Parfümüm gaz cicim
Bir iki saat kadar sonra ekibi geride bırakıp tek başıma çıkıyorum. Ortalık duman, ama yüz metre ilerideki kafelerde insanlar oturuyor, çaylarını yudumluyor. Boyunlarında gaz maskeleri var. Gaz basıldı mı, ağızlarını kapatıyorlar, geçince kaldıkları yerden devam. Bu da normalleşti ya diye gülerek tekrar Gezi’ye gidiyorum. Tam ortalık sakin derken, Divan otelinin o tarafa doğru bir gaz daha. Harbiye’ye doğru koşarak uzaklaşıyorum. Eve yaklaştığımda saate bakıyorum, tam beş saat olmuş, akşam yemeği vakti gelmiş neredeyse. Mahallede kasaba giriyorum. Abla üstün gaz kokmuş diyorlar. Sahiden mi diyorum, hiç farkında değilim. İyi yani, hayat normal seyrinde.