Aslı Perker

Aslı Perker

asli.perker@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Yeni Şafak’ta yayımlanan Noam Chomsky röportajından haberiniz olmuştur. Chomsky’nin verdiği orijinal cevaplara cümleler eklenerek yazılan bu uydurulmuş söyleşide röportör ve dolayısıyla gazete yönetimi orijinal metne sadece üç cümle eklendiğini iddia ederken gerçek hiç öyle gibi görünmüyor. Okuduklarımız neredeyse baştan sona hayal edilmiş cevaplardan ibaret.
İnsan merak ediyor; madem duymak istedikleriniz, yazmak, okura iletmek istedikleriniz belli, vermek istediğiniz mesaja çoktan karar vermişsiniz, neden gidip size duymak istediklerinizi söylemeyecek bir adamla röportaj yapıyorsunuz? Noam Chomsky’yi önemsiyorsunuz. Neden? Çünkü bütün dünya önemsiyor. Fakat siz onun gerçekten ne dediğini bilmeye ve anlamaya çalışmak yerine onun ağzından şöyle laflar dökülse daha iyi olurdu deyip kelimeleri biçip dikiyorsunuz. Gezi Parkı olayları esnasında “Ben de çapulcuyum” diyen bir adamın “Türkiye çok güçlü bir devlet. Başbakan Erdoğan oldukça karizmatik bir lider. Ortadoğu’da Batı’nın Doğu ile bağlantısını sağlayan yegâne güçlerden biri. İyi bir arabulucu. Üstelik hem Müslüman hem de demokrasiyi sonuna kadar sindirmiş bir ülke” de demesini istiyorsunuz. Baktınız demiyor, dedirtiyorsunuz.

Yazar ideolojist olmalı mıdır?
Geçen gün bir okur gönderdiği emailde bir yazarın ideolojisi olması gerektiğini, ot, bayır, hayvan, çimen gibi hayallerin (?) süslenmesi ya da farklı betimlenmesi olamayacağını söylüyordu. Bilhassa da gazete yazarlarının ideolojisi olmaması gibi bir durumun söz konusu olamayacağı konusunda ısrarlıydı. Yazdıklarını üzerinde düşünmek için sakladım. Haklı mıydı? İdeoloji sahibi olmayan insan yazar olamaz mıydı? Yeni Şafak röportajını görünce işte dedim, buyurun size ideoloji sahibi bir gazete yazarı, editörleri, yöneticileri. Söylemek istedikleri o kadar keskin ve belli ki fikirlerini empoze etmek için bir söyleşi kurgulayabiliyorlar. Bu durumda bir gazeteci, yazar körü körüne bir ideolojiye bağlı mı olmalıdır/kalmalıdır, yoksa okuduğu, gördüğü, duyduğu tüm verilere eşit uzaklıkta durarak aklı salim bir şekilde değerlendirmeli ve adil kalmaya mı çalışmalıdır? Elbette zorunluluk diye bir şey yok. İkisi de olabilir, fakat etik kuralları hangisini gerektirir iyi düşünmeli.

Marx’tan öğüt
İşin edebiyat kısmına gelince, kurguya ideoloji karıştırılıp karıştırılmaması gerektiği yüzyıllardır tartışılır. Her iki tarafın ikna edici argümanları ve örnekleri bulunmaktadır. Fakat belki de konuyla ilgili son noktayı Karl Marx bir arkadaşına yazdığı mektupta koyar. Felsefi yaklaşımları olan edebiyatçı arkadaşlarının ideolojik konulara yaklaşımından şikayet ederken şöyle der: “Onlara (arkadaşlarına) komünist ve sosyalist dogmaların, dünyaya bu yeni bakış şeklinin, gündelik dramatik eleştiriler ve benzeri durumlar içerisine sızdırılmasının doğru olmadığını, hatta ahlak dışı olduğunu düşündüğümü söyledim. Eğer komünizm tartışılacaksa başka bir şekilde, detaylıca tartışılmalı.” Ben galiba ot, hayvan, çimen düşünmeye devam edeceğim.