Aslı Perker

Aslı Perker

asli.perker@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Her yaz bahçeye ilk gittiğimde toprağa kapanıp ağlıyorum, şükür bu güzel doğaya kavuşturana.
Yine her yaz, ilk denize girdiğim an ağlıyorum, gözyaşlarım deniz suyuna karıştığı için kimse bilmez, böyle büyük bir nimet bize bahşedilmiş olduğu için.
İstanbul’da odamda çalışırken pencerenin önünde koklaşan kuşları görüyorum, boğazım düğüm düğüm oluyor, dünyada öyle ya da böyle sevgi var diyorum.
Varsan baksan romantik de değilim ama otogarda kucaklaşan iki kişi gördüm mü gözyaşlarıma mani olamıyorum.
Yurtdışındaysam, memleketimle ilgili iyi bir şey görüyorsam, duyuyorsam bu sefer gururlanıyorum, o yüzden dökülüyor yaşlar gözümden.
Suriye’de yan yana dizilmiş çocuklara kalp masajı yapıldığını görüyorum, titreyen insanları, kederimden ağlıyorum.
Birbirine vahşice saldıran insanları gördüğümde utancımdan ağlıyorum, kendimize, eksiksiz hepimize lanetler okuyorum.

Hıncımdan, gururumdan
Nuri Bilge Ceylan ödülünü aldığında sevincimden ağlıyorum. Sanki ödülü alan benim.
Onu bırak, dünyanın bambaşka bir ülkesinde bambaşka bir milletin atleti altın madalyasını takıyor, ben ona da ağlıyorum, takdire şayan bir durum neticede.
Prof. Dr. Latife Summerer Kastamonu Valisi’ne antik kentte çok önemli bir yazıt bulduklarını anlatıyor, Vali Bey’in o tarihi esere dayadığı ayağına gözüm takılıyor, sinirimden ağlıyorum.
Ben insanım, sözdesini mözdesini bilmem, Ermeni Hagop Mıntzuri’nin anılarını anlattığı kitabında İstanbul’da bir diş belasından gemiyi kaçırıp memleketine zamanında gidemediğini, sonunda gidebildiğinde ise ailesinden kimsenin kalmadığını okuduğumda hüngür hüngür ağlıyorum.
Eskişehir’de Ali İsmail Korkmaz’ı öldüren fırıncıların dükkanı el değiştirmiş, adı Ankara Ata ekmek fırını olmuş, hıncımdan ağlıyorum. Bir Ata lafına tav olacak kadar aptal yerine konuyoruz diye.
Ali İsmail’in dövüldüğü o videoyu izliyorum, gözyaşlarım durmuyor. Böyle kin nerede görülmüş?
İhvan lideri Muhammed El Biltaci’nin kızı Esma’nın yüzlerce insan arasında ayakta dikilirken vurulduğu anı izliyorum, ağlıyorum. 17 yaşında, gencecik kız.
Babasının kızına yazdığı o veda mektubunu okuyorum, yüreğime bir taş oturuyor. İnşallah o baba o kızına sevgisini yaşarken de göstermiştir.

Bir tek o zaman susuyorum
Bu söylediklerim ışığında, normal şartlar altında, Sayın Başbakanımız’ın Esma’nın ölümüne duyduğu üzüntü dolayısı ile halkının karşısında gözyaşı döktüğünü gördüğümde ağlamam lazım.
Zira protokolde en ufak bir insani davranış görmek her milletin isteğidir ve kalbe mutluluk verir.
Ancak Sayın Erdoğan ekranda ben burada bir Başbakan olarak değil, bir baba olarak konuşuyorum derken ve gözlerinden yaşlar akarak Esma’yı anarken benden bir damla gözyaşı dökülmüyor.
Kendi memleketinin çocuğuna aynı şefkati göstermeyen bir babanın gözyaşlarını istesem de samimi bulamıyorum. Tuğba Kıraç’ın 4 Ağustos’ta Radikal’de yazdığı yazısında bahsettiği bir araştırmanın sonucu aklıma geliyor: Dünya, artık duygularını ve düşüncelerini açıkça ve dürüstçe paylaşan liderler istiyor.
Ben de istiyorum ama görünen o ki daha bulamıyorum.