“KÜRT Açılımı” denilip, sonradan adını “Demokratik Açılım” diye değiştirdikleri, aslında iktidarın da arzu etmediği bir biçimde PKK’nın meşrulaştırılması çabalarına dönüşen bu girişimin bir sonuca ulaşmasının mümkün olmadığı yolun başında belliydi. Ben de terörün daha da azmasından başka bir sonuç elde etmenin mümkün olmadığını 1 Eylül 2009 tarihli yazımda bu köşeden yazmıştım: Bir kehanet olarak değil, berrak bir mantıkla olayın incelenmesi halinde bu sonuç açıkça görüldüğü için!
1 Eylül 2009 tarihli yazımdan bir bölümü aşağıya alıyorum:
“Kürt açılımı konusuna bir kere daha dönmek istiyorum değerli okuyucularım. Çünkü konu, çok acemi ellerde Türkiye’yi ciddi bir kaosa sürükleme ‘sath -ı mail’ ine girdi! Kürt Açılımı adını iktidar bir kere daha değiştirdi. Yeni ad “Demokratik Açılım”! Ne yazık ki bu yaklaşımın ülkemizi çok daha da ciddi ve tehlikeli sonuçlara sürükleyebileceği görülmüyor!
Kürt Açılımı’ndan başlayalım. İktidarın bu konudaki yaklaşımının ülkeyi bölmeden sonuç alma şansı var mıdır? Kesinlikle yoktur. Neden yoktur? Çünkü iktidar şunu söylemektedir: ‘Biz federatif yapıyı kesinlikle düşünmüyoruz, üniter devletten taviz vermeyeceğiz, resmi dilin Türkçe olmasından taviz vermeyeceğiz. Biz sadece Kürtlere değil tüm etnik gruplara daha fazla demokratik haklar tanıyacağız! Onun için de açılımın adı Kürt Açılımı değil “Demokratik Açılım”dır! Bizim hedefimiz kan dökülmesini önlemek, bayrağa sarılı tabutların anaların ve tüm ülkenin yüreğini dağlamasını engelleyeceğiz. Terör bitecek!’
Gelin görün ki Abdullah Öcalan açıkça parlamentosu (yasama organı ve yasaları), bayrağı, Askeri ve polisi ile farklı bir ulus olmak istediklerini söylüyor. Kuzey Irak’takine benzer bir federal yapıyı dahi kabul etmeyeceğini söylüyor. Açıkça müstakil devlet istiyor.
Diyebilirsiniz ki, ‘O istesin bizim devletimiz vermez!’ Ancak eğer Öcalan’ın isteklerini vermez iseniz, Karayılan lakaplı PKK reisi eğer Öcalan’ın isteklerini vermez iseniz saldırılarının şiddetlenerek devam edeceğini açıkça söylüyor. Ve de kan dökmeye hızla devam ediyor! Yani müstakil devlet yapısını reddederseniz kan devam edecek. Terör bitmeyecek! O zaman bütün bu çabalar neden? Böyle bir bölünmeyi kabul etme ihtimalinin dahi tartışılması, özellikle eğitimsiz, işsiz gençler arasında taraftar toplar! PKK’yı yok etmez, kalabalıklaştırır. Bunu görmemek için kör olmak gerekir!
Şimdi bu sonuç alması olanaksız girişimi bir de “Demokratik Açılım” pelerinine büründürürseniz, bu talihsiz söylemi, Türk Milletinin Kürt Kökenli olmayan Lâz, Arnavut, Boşnak, Çerkez, Arap, hatta Türk kökenlilerine de yayarsınız! Ortada hiçbir huzursuzluk, hiçbir kızgınlık, hiçbir talep yokken buralarda da tahriklerin, verilemez taleplerin ve bölünmelerin başlamasına neden olursunuz.”
İşte geçtiğimiz Eylül ayında, Öcalan’ın istediği ile devletin vermeyi kabul ettiği böylesine taban tabana zıttı. PKK da “Öcalan’ın istekleri kabul edilmezse şiddeti arttıracağız” diyordu. Biz kış aylarını ve ilk baharı açılım, maçılım söylemleri ile ve de tüm müttefiklerimizi kızdıran eylemlerle geçirirken, onlar bu söylediklerini gerçekleştirmek için hazırlık yaptılar.
Bu gün ise gerçekleşen bizim “demokratik açılımımız” değil onların “kanlı açılımları”!
Perşembenin gelişi Çarşambadan belli değil miydi, değerli okurlarım?