Ali Nail Kubalı

Ali Nail Kubalı

ankubali@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

GEÇTİĞİMİZ hafta Kanada’da önce G-8’ler denilen dünyanın en güçlü sekiz ülkesinin devlet başkanları toplandı. Daha sonra da bunlara bir grup kalkınmakta olan ülkenin de eklenmesi ile G-20’ler adını alan ülkelerin devlet ve/veya hükümet başkanları bir araya geldi.
Bizim medyamız toplantı sonuçlarından çok Başbakan Erdoğan ile Başkan Obama’nın yaptığı 2 görüşmeye odaklandı. Odaklandı ama, sadece bizim başbakanın ABD’den neler istediğini öğrenebildiler. ABD’nin bu isteklere ne cevap verdiği karanlık! İkinci görüşmede neler konuşulduğu ise hiç açıklanmadı. Başbakan, “Bazı görüşmelerde konuşulanlar da bizde kalsın!” dedi...
Ben dünya basınını taradım. Bırakın ne konuşulduğunu, görüşmenin yapıldığına dair bir haber dahi bulabilmek çok zor! Beyaz Saray’ın WEB sitesinde dahi bu konuda hiçbir açıklama yok.
Sadece Başbakan Erdoğan görüşmeyle ilgili şu açıklamayı yaptı,“G-20 zirvesi öncesinde Obama ile uzunca bir görüşmemiz oldu. İran’ın nükleer programı, Gazze ambargosu, gemilere saldırı konularını açık ve samimi şekilde ele aldık. Obama’nın kaygılarımızı ve hassasiyetlerimizi paylaştığını görmekten memnuniyet duydum. İki dostun birbirini anlaması elbette çok önemlidir.”
Benim bildiğim bu sözler diplomasi dilinde, “Karşılıklı olarak birbirimizin görüşlerini anladık” anlamına gelir. Ancak,“Amerika Türkiyenin isteklerini kabul etti”, anlamına gelmez. Diğer bir deyişle, Obama İsrail’den, “1. Türkiye’ye tazminat öde, 2. Özür dile, 3. Gazze’de ablukayı kaldır...” gibi taleplerle Türkiye’yi destekleyecek anlamına gelmez. Yapılan açıklamalarda böyle bir belirti ne yazık ki yok. Eğer Obama, Erdoğan’a, “Evet haklısınız. İsrail uluslararası hukuku ihlal etmiştir. Taleplerinizi yerine getirmesi için biz de size destek vereceğiz” demiş olsaydı bu sadece bizdeki hükümeti destekleyen basında değil, dünya basınında da manşet olurdu. Ne ABD’den ne de diğer G-8 ya da G-20 ülkelerinden bizim isteklerimizi destekleyen bir açıklama gelmedi.
Halbuki son aylarda İsrail ile Amerika arasında da ciddi bir gerilim vardı. Amerika’nın bizi desteklemesi işten bile değildi. Neydi bu gerilim? ABD Başkan Yardımcısı Joseph Biden, 9 Mart 2010’da İsrail’i Doğu Kudüs’te yeni yerleşimler yapmamaya, Obama’nın barış çabalarına engel çıkarmamaya ikna için İsrail’e gitmişti. Daha ayağının tozu ile de İsrail’e her türlü askeri desteği vereceklerini vaadetmişti. Tam da aynı gün, İsrail adeta Amerika ile alay edercesine, Doğu Kudüs’te 1600 yeni meskenin inşasına başlanacağını açıklamıştı. ABD bunu, Amerikan Devleti’ne açık bir hakaret olarak kabul etmiş ve İsrail ile ABD arasında ciddi bir güvensizlik doğmuştu.
Peki ne olmuştu da Obama, İsrail ile ABD arasındaki soğuk rüzgarlara karşın, Türkiye’den desteğini esirgiyordu? Hiç şüphesiz bu sorunun cevabı, Türkiye’nin, NATO?Güvenlik Konseyi’nde ABD’yi ve diğer daimi üyeleri karşısına almak pahasına İran’dan yana kullandığı oyda aranmalıdır.
Sevgili okurlarım, bir “kıssa”dan iki “hisse”:
1. Kendi yarattığın bir durumu kendi başına düzeltemeyeceksen o durumu hiç yaratma!
2. Kendi yarattığın bir durumu düzeltmek için başkasının yardımına ihtiyacın varsa, yardım alacağın adamı kendine düşman etme!