DEĞERLİ okuyucularım, o yıllarda CHP İzmir İl Başkanı olan Alaattin Yüksel, 28 Mart 2004 seçimlerine hazırlık olmak üzere partili ve partisiz gönüllülerden çeşitli konularda komisyonlar oluşturmuştu. Ben de “kent ekonomisi” komisyonu başkanı idim. Çalışmalar esnasında, bir kültür projesi olmasına karşın, İzmir ekonomisi üzerinde “marş motoru” rolü olacağını da düşündüğüm için bir müze projesini de ortaya atmıştım. Bu fikrime yaşamımın bir bölümünü geçirdiğim ABD’deki, Saint Louis Gateway Arch adlı “Amerikan Tarihi Müzesi ve Anıtı” ile o yıllarda açılan Bilbao Guggenheim Müzesi’nin kentlerinin gelişmesi için yarattıkları büyük sinerji etkili olmuştu.
Konu zaman içinde üyesi olduğum İzmir Enstitüsü gibi değerli kurum ve kişilerin gönüllü çabaları ile Büyükşehir Belediyesi, İl Genel Meclisi ve Valilik tarafından benimsendi. Geçtiğimiz pazar sabahı Aziz Kocaoğlu’nun daveti ile toplanan İzmir Ekonomik Kalkınma Koordinasyon Kurulu’nda, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay da konunun bakanlığı tarafından da benimsenmiş olduğunu net bir biçimde açıkladı.
Eğer bu müzeden ülkemiz ve kentimiz için ciddi ve etkili sonuçlar almak istiyorsak, onu doğru bir vizyona oturtmamız gerekir. Müzeyi sadece sergileme olanağı bulamadığımız binlerce eseri sergilemek için bir mekân olarak düşünürsek, çok büyük bir fırsatı heba etmiş oluruz.
Nasıl bir müze hedeflemeliyiz?
1. Bu müze, bütün dünyaya Türkiye’nin üzerinde oturduğu ve Batı Medeniyeti’nin temeli sayılan tarih hazinesini kendi tarihi olarak benimsemiş olduğunu, mimari görkemi ile kanıtlamalıdır. Müze uluslararası medyanın “ıskalayamayacağı” dünya çapında üne sahip bir mimarın elinden çıkacak anıt nitelikli bir eser olmalıdır. Türkiye’nin kültürü ve tarihi ile bir Avrupa ülkesi olduğunu “bağırmalıdır”. Böyle bir iddiası olmadan, Türkiye’nin AB üyeliği düşünülebilir mi?
2. Müze sadece bir sergileme alanı değil, tarihi eser restorasyonu ve arkeoloji araştırmaları konularında dünyaya öncülük yapabilecek bir bilim merkezi olarak da hizmet etmelidir. Türkiye bu müze ile, üzerinde yeraldığı tarihi zenginliğe uygun olarak, dünyanın en ileri tarih ve arkeoloji bilimleri merkezi olma iddiasını ortaya koymalıdır.
3. Müzenin yönetimi Türkiye’de arkeolojik kazılar yürüten, Türk ve yabancı üniversitelerin önde gelen bilim adamlarının ağırlıklı bir biçimde yer alacağı ve dünyada yankı uyandıracak bir mütevelli heyetine bırakılmalıdır.
4. Müzeyi projelendirecek mimarın seçimi ile birlikte çok etkili, uluslararası üne sahip bir halkla ilişkiler şirketi kanalı ile dünya çapında bir tanıtım ve duyuru faaliyeti de başlatılmalıdır.
Müze projesi ancak doğru bir vizyon ile uygulanırsa beklenen büyük ekonomik, kültürel ve sosyal sinerjiyi uyandırabilecektir.
Aksi takdirde İzmir bir üçüncü arkeoloji müzesine sahip olur, o kadar.