Ali Nail Kubalı

Ali Nail Kubalı

ankubali@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

DEĞERLİ okurlarım, soruyorum “masaya oturmak” ne demektir? Yani bir devlet, bir terör örgütü ile o örgütün kanlı eylemlerini bitirmesi için bir anlaşmaya varmak istiyor ise bu hangi şartlarda ve nasıl yapılır?
İlk önce şunu iyi anlamak gerekir: Devlet, suç örgütlerini ve üyelerini kendi zabıta güçleri ile yakalar ve adalete teslim eder! Normal olan budur! Eğer bir devlet silahlı terör örgütü ile özellikle de tüm dünyanın terör örgütü olduğunu tescil ettiği bir örgütle eylemlerini bitirmek üzere “görüşerek” bir anlaşmaya varmak istiyor ise, bu açıkça gösterir ki devlet terör örgütünün üyelerini normal yollardan yakalayamamaktadır.
Yani durum bir “galibiyet mağlubiyet” terminolojisi ile açıklanacak olursa, terör örgütü galip gelmektedir. Ya da devlet galip gelememektedir. Devlet galip geldiğinde terör bitmiştir! Ondan sonra devletin şefkat elini uzatıp, yaraları sarma, haklı talepleri karşılama dönemi başlar. O zaman bir “genel af” da gündeme gelebilir. Bütün bunlar olur, ama ancak devlet galip geldikten sonra!
Galip gelememiş bir devlet, istihbarat unsurları kanalı ile de olsa, terör örgütüyle müzakere zemini ararsa, örgütün taleplerinin sonu yoktur. İş başlangıçta federasyon, sonra konfederasyon, daha sonra ülkenin bölünmesi, bölünmeden sonra da tazminat taleplerine kadar gider! Bu iş böyle gelişir, çünkü siz galip gelememiş bir devlet olarak masadasınızdır! İsterdiğiniz kadar “biz hükümet olarak masaya oturmadık, müzakereleri yapan devlettir” gibi anlaşılması zor iddialar da ortaya atın! O masaya tabiidir ki başbakan veya bakanlar oturmaz. Oturan, Türkiye’yi temsil eden, bizim ülkemizde de doğrudan Başbakan’a bağlı MİT görevlileridir.
“Bu kanlı terörü ne pahasına olursa olsun bitirelim!” demek başka şeydir. “Bu kanlı terörü bitirelim!” demek başka. “Ne pahasına olursa” dediğinizde o “paha” bu milletin ödemeyi kabul etmeyeceği bir pahadır.
Peki bu kanlı terörün bitirilmesi, terör örgütünün silahlarını bırakması mümkün müdür?
* * *
Değerli okurlarım, Sri Lanka, Hindistan’ın güneyinde bir ada devlettir. Bu adanın kuzeyinde ve kuzey doğusundaki azınlık olan Tamilleri temsil ettiğini iddia eden adı, LTTE (Liberation Tigers of Tamil Eelam) ya da “Tamil Kaplanları” olan bir terörist grup 5 Mayıs 1976 kurulmuştu. Bu teröristler o günden bu yana her türlü terör eylemine baş vurarak Tamillerin yoğun olarak yaşadığı bölgeleri Sri Lanka’dan ayırmak istiyorlardı.
Tamil Kaplanları, 2000’li yıllara gelindiğinde 65 bin kilometre karelik Türkiye’nin 11’de 1’i bu ülkenin dörtte birini fiilen kontrol ediyorlardı. “Kara” , “Deniz” ve “Hava” Kuvvetlerinden oluşan orduları, polisleri ve uluslararası düzeyde ciddi yapılanmaları ve parasal destekleri vardı. Ama 21 milyon nüfuslu, kişi başına geliri 3 bin 500 doların altındaki fakir ve küçük Sri Lanka, Tamil Kaplanları’nı Mayıs 2009 da, tam 33 yıl ciddi ve kararlı bir mücadele yürüttükten sonra mağlup etti. Tamil Kaplanları silahlarını bıraktı ve teslim oldu.
Sri Lanka’da şimdi gerek sivil örgütler gerekse devlet yaraları sarmak, mağduriyetleri gidermek için kurul ve komisyonlar kurdular. Her iki taraftan da savaş suçluları mahkemelerde hesap veriyor. Barışı inşa ediyorlar. Tamil halkı da normal yollardan politikaya giriyor, haklarını arıyorlar.
Kan durdu, silahlar sustu!...